Çok klasik bir giriş olacak ama.
Böyle başlamasam olmaz.
Atalaramız ne demiş?
Bin düşün, bir söyle!
Yani düşünmeden konuşma.
Boş boş konuşma.
Ne söylediğini bilmeden pat diye lafını ortaya atma.
Önce tart.
Sonra hesapla.
Önünü, arkasını, neticelerini irdele.
Daha sonra söyle.
O zamanlardan, bu zamanlara altın gibi bir tavsiye.
Geldiğimiz noktada nerdeyiz peki?
Neticesini, ederini, sebebini, sonucunu bilmeden Allah ne verdiysek söylüyor, konuşuyor, tartışıyoruz.
Hele bir de twitter gibi söylediğini düzeltmeye imkân vermeye, kimsenin de buna çok yanaşmadığı bir platform da çıkınca ağzı olan konuşmaya, klavyesi olan yazmaya başladı.
Normal hayatta üç kelimeyle kendini ifade edemeyecek herkes her istediğine hakaret etmeye başladı.
Eleştiri ne ki!
Küfür, hakaret gırla!
Doğru düzgün bir şey konuşma dışında her şey oluştu bu platformda.
Üstelik biz kent olarak da bu platformun sıkıntısını bolca yaşıyoruz.
Hayra alamet konularda kullandığımız nadir, ama yıkım ekibi olarak kullandığımız çok oldu.
Allah ne verdiyse yazıyor, karalıyor, eleştiriyor, adam asıyoruz.
Yapıcılığa gelince, övgüye layık, takdire şayan bir mesele olunca.
5 kişiyi bir araya getiremiyorsunuz.
Böyle de garip bir yer.
İşte bu platform sağolsun Van esnafının şu pandemi sürecinde yaşadığı büyük, kocaman sorunların da müsebbibi!
Pandemi, koronavirüs, salgın, virüs süreci henüz daha yeni yeni konuşuluyorken, Türkiye’de henüz yeni konuşulurken birileri çıkıp koronavinürüs ile mücadelenin ilk adımı olarak Kapıköy’ü hedefe koydu.
Daha ortada fol yokken, yumurta yokken “Ordular ilk hedefimiz Kapıköy” diyerek Kapıköy’e saldırdılar.
Tedbiri, önlemi anlarız ama dünyada virüs taşınması olayı sadece İran üzerinden olacakmış gibi bir algı yürüttüler.
İnsanlar sonraki haftalarda Avrupa’dan gelecek olan yoğun virüs girişini tamamıyla İran’dan gelecekmiş gibi anladı, bu konuşuldu.
Netice olarak da daha virüs ülkeye girmeden 2 ay gibi bir süre önce İran ile olan Kapıköy sınır kapımızı kapattılar.
O dönem çok üstelenmedi.
“Tamam” denildi. “Tedbirse tedbir” diye makul karşılandı.
Hepsine tamam ama o dönem birilerinin bu konuyu harp haline getirmesi elbette unutmayacak.
Başta Van esnafı, tüccarlar olmak üzere Van TSO gibi bir çok önemli kuruluş bu konuda temkinli iken, bu kapının kapanmasının zararlarını konuşurken saldırdılar.
Kaybımız 300 milyon dolar derken “Canımızdan önemli mi?” diyerek hakaret ettiler.
Kampanyalar düzenlediler.
Bakanlığa, Ankara’ya baskı kurdular.
Netice olarak kapı kapandı, tüm kapılar kapandı sonra.
Ama ardından tüm kapılar bir bir açılırken Van bir daha açılmadı.
Yahu normal zamanda zaten bitirilmesi, ticarete açılması bile onlarca yıl süren Kapıköy bir kez daha kapanıp açılmadığı bir sürece girmiş oldu.
Şimdi o dönem mangalda kül bırakmayanlar dahil herkes “Kapıköy açılsın” diye feryat ediyor.
Esnaf battı, esnaf bitti.
O kadar büyük zorluklar yaşanıyor ki.
Kapıköy’ün sadece otellere kazandırdığını kimseye faydası olmadığını düşünenler şimdi İranlılar’ın aslında tüm kentin ekonomisine can suyu olduğunu anladı.
Şimdi de ne yapıyorsak açmıyorlar.
Yaz boyunca tatil beldeleri için kapılar, uçuşlar açıldı.
Bulgaristan gibi kapılar açıldı.
İran’dan İstanbul’a uçuşların startı verildi.
Ama Kapıköy?
Açılmaz.
Sakıncalı!
Kim bu etiketi vurdu!
Biz.
Daha doğrusu içimizdeki İrlandalılar!
Normal haliyle zaten vaktinde kapatılacak olan kapı için bu kadar ‘cüzzamlı’ algısı yapılmasaydı.
Vaktiyle kapanıp vaktiyle açılacaktı!
Ama artık sıkıntılı bir kapı.
Her yer açılır.
Bu iş biter Kapıköy daha sonra açılır.
Bunu onlar yaptı.
Onlar Van’ı da ekonomisini de pandemiyle birlikte el birliği ile bu hale düşürdü.
Pandemi Allah’ın bir gazabı, bir imtihanıydı.
Ama elbirliği ile tam bir felakete dönüştürdüler.
Şimdi ise işin içinden çıkamayacak haldeyiz.
Döndük dolaştık aynı yere geldik.
Düşünmeden konuşunca, düşünmeden çıkışınca, düşünmeden el birliği ile bastırınca bu hale getirdik işte.
Şimdi Kapıköy’ü el birliği ile kapatmaya çalışan arkadaşları sahneye alalım.
Size zahmet aynı mücadeleyi şu kapıyı yeniden açmak için de harcayın.
Size zahmet…