İnsan, varoluşunun en derinliklerinde duygusallığı taşır. Bu duygu, bazen bir fısıltı gibi kalbinde yankılanır, bazen ise coşkun bir nehir misali taşar. Şiir ve şarkı, bu duyguların en yalın ve en etkili ifade araçlarıdır. Hasretlik, özlem ve aşk gibi evrensel duygular, sanatçılar tarafından notalara ve kelimelere dökülerek ölümsüzleşir. Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur ve Orhan Gencebay gibi usta sanatçılar, bu evrensel duyguları sesleriyle öyle bir yoğurmuşlardır ki, dinleyen her birey kendi hayat hikâyesinin bir parçasını bu melodilerde bulur. Onların şarkıları, sadece birer müzik parçası değil, aynı zamanda yaşanmışlıkların, umutların ve hayal kırıklıklarının bir aynasıdır. Her bir nota, dinleyenin yüreğine dokunur, gözlerine yaş getirir. Bu üç büyük ustanın eserleri, zamanı aşarak nesiller boyu dinlenmeye devam edecek, çünkü insanın en temel duyguları olan sevgi, acı, özlem ve yalnızlık, ne yazık ki hiçbir zaman modası geçmeyecektir.

Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur ve Orhan Gencebay gibi sanatçılar, sadece müzikleriyle değil, aynı zamanda yaşadıkları dönemlerin sosyal ve kültürel yapısını yansıtan şarkılarla da hafızalara kazınmıştır. Müslüm Gürses'in şarkıları, yoksulluğun, ayrılığın ve yalnızlığın sesi olurken, Ferdi Tayfur aşkın ve romantizmin sembolü haline gelmiştir. Orhan Gencebay ise besteleriyle müziğimize yeni bir soluk getirmiş, türkü ve arabesk arasında köprüler kurmuştur. Bu üç büyük ustanın müzikleri, dinleyicilerde derin duygusal bağlar oluşturmuştur. Özellikle Müslüm Gürses'in hüzünlü melodileri, dinleyenlerin iç dünyasına dokunarak onlara teselli olmuştur. Ferdi Tayfur'un şarkıları ise gençlerin hayallerine ve aşklara ilham kaynağı olmuştur. Orhan Gencebay'ın besteleri ise müziğimizin geleneksel yapısını modern bir anlayışla birleştirerek geniş kitlelere ulaşmıştır. Bu sanatçıların müzikleri, sadece Türkiye'de değil, aynı zamanda yurt dışında da büyük ilgi görmüştür. Özellikle Avrupa'da yaşayan milletimizden insanların, bu şarkılarla özlemlerini dindirmişlerdir. Bu sayede müziğimiz, dünya genelinde tanınan ve sevilen bir müzik türü haline gelmiştir.

Her canlının nihayeti olan ebedi hayat, bu usta sanatçılarımız için de kaçınılmaz bir sondur. Yaklaşık on yıl önce aramızdan ayrılan Müslüm Gürses’in yanında birkaç gün öce Ferdi Tayfun da hayata veda etmiştir. Bu iki büyük üstadın vefatı ile beraber müziğimiz büyük bir kayıp yaşamıştır. Ancak Orhan Gencebay, ustalığı ve deneyimiyle müziğimize hizmet etmeye devam etmektedir. Bugünün paçalı yamalı ve bir o kadar da pahalı şekillerde bulunulan sözde sanatçıların yanın da biraz geri plana itilmiş olsa da bu değerli sanatçımıza diğerlerinin hasreti ile sarılıp sahip çıkmalıyız.

Günümüzde sanat ve sanatçı tanımının başka boyutlara ulaştığı, şarkı, beste ve anlatımla neyin ifade edildiği tam bilinmemekle beraber müzik bir çöplüğe dönüşmüştür. Her şarkı söyleyenin sanatçı sayıldığı ve sosyal fenomenlik ile kitleleri etkisi altına bırakan içi boş müziklerin moda olduğu günümüzde, bu tur değerli sanatçıların eksikliği bizi yaralamaktadır.   Bu üç büyük ustanın mirası, sadece müzikleriyle sınırlı değildir. Onlar, aynı zamanda birer yaşam felsefesi sunmuşlardır. Mücadeleci ruhları, yetenekleri ve sanatlarına olan bağlılıkları, birçok kişiye ilham kaynağı olmuştur. Bir kültürün taşıyıcıları ve insanların dert ortağı kişilerdi. Duruşları, konuşmaları, hitapları ve sözleri hep insana saygıyı ön plana tutmuş ve yaşam tarzlarına yansıtmışlardır.

Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur ve Orhan Gencebay gibi sanatçılar, müziğimizin altın çağını yaşatan isimlerdir. Onların müzikleri, sadece birer sanat eseri değil, aynı zamanda birer kültürel miras olarak gelecek nesillere aktarılmalıdır. Bu üç efsane sanatçı, müziğimizin tarihine altın harflerle yazılmıştır. Müslüm Gürses ve Ferdi Tayfur'un aramızdan ayrılmasıyla büyük bir boşluk oluşsa da, Orhan Gencebay'ın varlığı, müziğimizin yaşamasını sağlayan en önemli etkenlerden biridir. Onların müzikleri, bugün bile dinlenirliğini kaybetmemiş, hala birçok insanın gönlünde taht kurmuştur.