Ümmü Derda annemiz aslen Medine’den olup “Eslemoğulları” kabilesine mensuptu. Efendimizin, “Ümmetimin hakimi” diye methettiği Ebu Derda radıyallahu anh’ın saliha zevcesiydi. Kendisi, eşi Ebu Derda’dan önce İslam ile şereflenmiş ve onun da iman etmesi için Allah’a sürekli dua ile niyazda bulunuyordu.
Ebu Derda, oldukça zengin, disiplinli, yaptığı işin hakkını veren ve inancına sıkı sıkıya bağlı biriydi. Esans ve koku zanaatıyla uğraşıyor, her sabah putlarına ibadet edip onları güzel kokularla süsleyerek işine koyuluyordu. Bir gün sabah rutinini tamamlayıp evden çıkmasının ardından, en yakın dostu Abdullah bin Revaha eve geldi. Ebu Derda’yı sorup içeri giren Abdullah bin Revaha, evdeki tüm putları kırarak parçaladı.
Ümmü Derda, durumun vahameti ile bu hali Ebu Derda’ya nasıl izah edeceğini ve onu nasıl teskin edeceğini düşünüyor, bu konuda Allah’a dua ediyordu.
Ebu Derda, eve gelip karşılaştığı manzara karşısında adeta şefkat tokadı yemiş, derin bir tefekküre dalıp putlarının acizliğini gördükten sonra içinde hidayet kıvılcımları belirmeye başlamıştı. Kendi kendine, “Bu putlar, kendilerini bile koruyamazken başkalarına nasıl fayda sağlayabilir?” diyerek, Ümmü Derda’nın yüreğine su serpmişti.
Rabbine tekrar ve tekrar eşini İslam ile şereflendirmesi bu müjdeyi görme arzusu ile dua ediyordu. Ebu Derda, Allah’ın nuruna temayül ederek arkadaşından kendisini Resulullah’ın huzuruna götürmesini istemiş. Efendimiz’in huzurunda hidayet libasını giyerek Müslümanların aziz kervanına katmıştı.
İş hayatındaki azmi ve mükemmeliyetçi yaklaşımını, İslam’ı öğrenmek, öğretmek ve hayata tatbik etmek için bir araç haline getirip hayatının mihenk taşı yapmıştı. Ümmü Derda da, eşinin bu gayretinden nasipleniyor ve kendini sürekli olarak yetiştiriyordu. O, akıllı, ibadetlerine özen gösteren ve okumayı, öğrenmeyi seven bir hanımdı. Ayrıca, Ebu Derda’ya olan sarsılmaz bağlılığı ile de tanınırdı. Öyle ki, ölüm döşeğindeyken, “Ya Ebu Derda, ben ahirette de senin zevcen olmak istiyorum” demiştir. Ebu Derda ise; “ölümümden sonra kimseyle evlenme” diyerek ona nasihat etmiştir.
Geride kendisi gibi Sadık ve sıddık bir insan bırakan Ümmü Derda, nihayetinde ahirete intikal etmiştir. Ezber kabiliyeti oldukça güçlü olan Ümmü Derda, Efendimiz’den duyduğu hadisleri ezberleyerek yayılmasına vesile olmuştur. Kütüb-i Sittede Ümmü Derda’nın aktardığı hadisler de yer almaktadır. Ümmü Derda; Hafsa binti Selim ve Namre binti Abdurrahman’dan sonra, kıraat, fıkıh ve hadis bilgisiyle tanınan sayılı hanım sahabilerden biriydi. Birçok ders meclisinde ilim ve hadis dersleri vererek, insan yetiştiren kadın tabiinin en şerefli hoca hanımlarından biri olmuştur. Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan’ın da onun derslerine katıldığı bilinmektedir.
Ümmü Derda, bulunduğu çevrede takva sahibi, sabırlı ve ilim erbabı olarak tanınırdı. Zühd içinde geçen ömrünü, özellikle kadınların ilim ve aydınlanması için adayan faziletli bir muallimdi. Ayrıca, kalın kumaştan başörtüsü kullandığı ve namazlarını daima ilk vaktinde kıldığı rivayet edilmiştir. Hadis nakline ve yayılmasına önemli katkılar sağlamış, bu alanda da rüştünü kanıtlamıştır.
Ümmü Derda hanım sahabeden rivayetle Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki “Mizanı , güzel ahlak gibi doldurup ağır basan bir şey yoktur. (Ebu Davud, Hadis No: 4799) “Laneti çok yapanlar, kıyamet günü şefaatçi olamazlar, şehit de olamazlar.” (Müslim, Birr.85)
“Bir kul yoktu ki, Müslüman kardeşinin kıyamında dua etsin de, bir melek ona, ‘Aynısı sana da olsun, sana da verilsin’ demesin.” (Müslim, Zikir 86) gibi hadisleri de rivayet etmiştir. Şehit ailesinden yetmiş kişiye şefaat eder. (Ebu Davud, Hadis No: 2522)
Ümmü Derda, hayatı boyunca gösterdiği derin takva, sabır ve ilim aşkıyla, sadece kendi döneminin değil, sonraki nesillerin de örnek alacağı bir şahsiyet olmuştur. Onun, İslam’ın ışığını kadınlara ulaştırma yolundaki gayreti, İslam kadınının toplumdaki yerini pekiştiren bir mihrap olmuştur. Bugün, onun izinden giden kadınlar, hem ilimde hem de ahlakta Ümmü Derda’nın mirasını yaşatmakta ve onun fedakarlıkla ördüğü ilim yolunun izinden yürümektedirler.