Erdem Yavuz Ekici yazdı: Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi...
2024 yılının son günlerinde Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin ek polikliniklerinin bulunduğu Maraş caddesindeki bina kapatılarak polikliniklerin hizmetine son verildi. Binanın neden kapatıldığına ilişkin olarak “yüksek kira” talebi nedeniyle binanın tahliye edildiği belirtilirken, söz konusu sağlık hizmetinin yerine ikame olarak başka bir binada hizmet verilip, verilmeyeceği ise muamma olarak kalacağa benziyor.
Yerel basında yer alan, ilimizin sağlık sektörüne ilişkin olarak “müjde” olarak verilen doktor atamaları, bazı birimlerin iyileştirilmesi, bazı polikliniklerin açılması haberleri sağlıkta devrim olarak nitelenmekte ise de, ilimizdeki müzminleşmiş hiçbir problemin çözülmediği gibi, sağlık alanındaki problemlerinde böylesine küçük “müjdeciklerle” çözülmeyeceği aşikardır. İlimizde hepi topu 2 adet devlet hastanesi ve 2 adette ek poliklinik bulunmaktayken bunların birisi kapatılmış, ve bu kapatmaya ilişkin olarak da maddi bir durum olan "kira sorunu" gerekçe gösterilmiştir. Bu gerekçeye sığınılması bile ilimizin “yoksulluk” pençesinde nasıl kıvrandığının bir göstergesidir. Demek ki ilimize sınırlı sayıda doktor ataması yerine biraz bütçe “ataması” yapılması gerekmektedir.
Bunun yanında ilimizde devlet hastanesine yolu düşenlerin de pek ala bildiği gibi devlet hastanelerindeki yoğunluk almış başını gitmiştir. Ben, geçen hafta ultrason çekilmek maksadıyla bölge eğitim ve araştırma hastanesinin zemin katındaki ultrason bölümünde idim. Yaklaşık 1 saat boyunca iki doktorun 100 den fazla hastaya baktığına, koridordaki büyük hengame ve düzensizliğe şahit oldum. Yani demem o ki acaba tüp bebek merkezi açmak yerine en basitinden, hani çok da ürkütmeden bir tane ultrason cihazı ve bir radyolog talebinde mi bulunsak yüksek mercilerdeki pasif tanıdıklarımızdan…
Peki sağlık sektöründe inanılmaz ataklar yaptıklarına inananlar hiç Onkoloji polikliniklerini ziyaret etmişler midir? Sanmıyorum ,size burada kemoterapi almak zorunda olan hastanın bir gününü anlatmak istiyorum… Öncelikle kemoterapi gününüzden bir gün önce kan vermek zorundasınız, çünkü kan değerlerinize bakılarak, kemoterapiye uygun olup olmadığınıza karar verilmesi gerekmektedir. Kan tahlili için üniversite hastanesinde tedavi oluyorsanız oraya gidip, (şehir merkezinden 20 km uzakta) tahlil vermek zorundasınız bu da öyle ben geldim kan vereceğim demekle olmuyor, bunun için doktorunuzun kan tahlili talebinde bulunması gerekiyor. Doktorunuz dediğime bakmayın, yani öyle spesifik bir doktorunuz yok, orada intörn, uzman artık kimi bulduysanız… Epeyi bir sıra bekledikten sonra tahlilleriniz isteniyor. Daha sonra kan sırasına giriyorsunuz, kanı verdikten sonra 20 km yolu geri dönüyorsunuz ve ertesi gün, kemoterapi alıp alamayacağınızı bilmediğiniz için sabah 6.00 gibi poliklinikte oluyorsunuz çünkü, doktora görünmek için kapıya isim yazdırmak zorundasınız, yani orada öyle MHRS, E-RANDEVU falan işlemiyor, aksi halde saatlerce kanser hastası yakınınızla birlikte stres, gerginlik ve korku içerisinde koridorda beklemek zorunda kalıyorsunuz. En iyi ihtimalle işler yolunda gidip tahlilleriniz kemoterapi almaya elverişli ise ilaç var mı yok mu telaşesi başlıyor, şayet uygun ilaç yok ise sizi şehrin diğer ucundaki hastaneye gönderiyorlar. Oraya gitmekle iş bitmiyor, çünkü oraya gidişiniz öğleyi bulduğu için ilaç alımınız bir sonraki güne kalıyor ve kanser hastası iseniz kan değerleriniz durduğu yerde durmadığı için bir daha kan vermek zorundasınız… Eğer ilaç var ise bu defa kemoterapi alanında yatak veya koltuk bulma telaşınız başlıyor, bazen iki hasta tek yatakta kemoterapi almak zorunda kalabiliyor. Her türlü virüs ve mikroptan azade olması gereken hastalar aynı alanda iç içe hatta bazen aynı yatakta ilaç almak zorunda kalabiliyor. Bu tedavi için sadece ilimizdeki hastalar değil ilçelerden ve civar illerden de yüzlerce hasta gelmekte çünkü çevre ilçelerimizde ve illerin hiç birisinde onkoloji polikliniği bulunmamaktadır.
Bu sadece kemoterapi ile alakalı bir durum, bir de pet çekilmesi gerekiyorsa yandığınız resmidir. İldeki pet/ct cihazı gün geçmiyor ki arıza vermesin. Böyle bir duruma denk geldiyseniz yallah Diyarbakır ve Erzurum’daki bir devlet hastanesi veya özel hastaneye gitmek zorundasınız, bir kanser hastasının aynı gün içerisinde gidiş dönüş toplam 14-15 saat yolculuk yapıp pet çektirmesinin ne denli bir işkence olduğunu burada kelimelere dökmek imkansızdır. Çünkü bizim memleketimizde bulunan özel hastanelerde Onkoloji polikliniği yoktur, hastanemizdeki cihazlar ise pamuk ipliğine bağlıdır bir maazallah bir bozuldu mu 3 aydan evvel düzelmez.
Burada anlatılmaya çalışılan, bizdeki insana verilen “değer” in sadece bir kısmıdır. Hastane kapılarında beklemenin tecrübesini iliklerine kadar yaşamış ve o havayı iliklerine kadar teneffüs etmiş biri olarak diyorum ki bizde sağlık sektörü çoktan iflas etmiştir. İlimizde sağlık anlamında atılım filanda yoktur, sadece üstü örtülmeye çalışılan büyük bir enkaz vardır. Önce bu enkazı kaldırıp sonra “atılım” yapmak gerekmektedir.