Eskilerin çok bildiği, çok kullandığı bir atasözümüz var.
“Aslan yattığı yerden belli olur” dedikleri…
Nasıl izah ederlerdi?
“Bir kimsenin oturduğu yerin durumu, onun kişiliğini belli eder.”
Hem eskiler hem de aslanın yattığı yer demişken, bu atasözünden hareketle eskilere dair şöyle kelam etmek isterim müsaadenizle.
Hatta işin içine biraz da bizleri dahil edip size eski ve yeni bizden bahsedeceğim.
Çok uzun değil, yakın zamana kadar kentteki yerel medya çok ciddi sınavlardan geçiyordu.
2000’li yıllara kadar yereli haberdar eden, yerelin kulak verdiği, yerelin derdiyle dertlenen yerel gazetelerimiz yavaş yavaş göz ardı edilmeye başlıyordu.
Güçlenen ulusal gazeteler medyada büyük bir alan kaplamaya başlamış, yerelde de güçlü yapılanmalar kurarak hem görsel hem basılı medyada sahayı adeta kapatmıştı.
Gelişen baskı teknikleri, yerel temsilcileri bulunan ulusal televizyonlar gibi değişimler yerelde bir kayıp yaşatıyordu.
Bu düşüş kendisini iyice hissettirirken yerel gazeteler iyice görünmez hale gelmeye başladı. Anlayacağınız gönülden ırak olan yerel gazeteler gönülden de ırak olmaya başlamıştı.
Nasıl mı?
Şöyle anlatayım.
Önceleri yerel gazeteler kentin merkezinde değil, ara sokaklarında ve matbaa tesislerinin olduğu yerlerde konumlanırdı.
Bir çalışma ofisinden ziyade baskı tesislerinin daha baskın ve etkin olduğu, hatta baskı tesislerinin gazetelerin üstün olduğu zamanlardı. Yerel gazeteler bu yönüyle daha çok ‘baskı’ anlamı yüklenen, ‘resmi’ ilanlar, ‘zayiler’ yayınlayan bültenlerden farksızdı. Bu da şehrin merkezinde, göz önünde, görünür olunması gereken yerlerde olmayı çok ‘zorunlu’ kılmıyordu.
2000’lerde yaygın medyası ile sarsılan yerel medya, sallansa da yıkılmamayı başardı.
Dün itibariyle 12’inci yılına girilen büyük Van depremi sonrası kentte gazetecilik adeta yeniden şekillenmeye başlandı. (Türkiye genelinde de benzer bir süreç yaşandı tabi)
Basın İlan Kurumu’nun Türkiye’nin neredeyse tamamına yakınında var olması, gazeteciliği kurumsallaştırma adımları ve gazeteciliğin gerçek manada bir ‘meslek’ olarak kabulü ile ilgili adımlardan sonra ‘yerel gazetecilik’ bir kez daha harekete geçti.
Önce kıyıda köşede kalan baskı tesislerden çıkıp ofislere kavuştuk.
Daha önce ajansların sahip olduğu haber merkezleri ve ofisler yerel gazeteler arasında da yaygınlaştı.
Bu fiziki dönüşüm, beraberinde yerel gazeteciliğin yeniden inşasını getirirken yerel gazetecilik kaliteye, içeriğe, kadrolaşmaya dair adımlar ile yeniden ‘aslına’ dönmeye başladı.
Bu ulusal gazetelerin ‘prestijini’ elinden aldığı gazetelerimiz için yeni bir fırsat yarattı.
Tabi yerel gazetelere bir fırsat yaratan bu dönüşümün bir yanı eksikti.
O da geçtiğimiz yıla kadar “Olmaz olmaz, yapamazlar kardeşim” denilen o ‘dijitalleşen medya’ idi.
On yılı aşkın bir süredir Türkiye’nin gündeminde olan, defalarca konuşulan dijital medya, dijital dönüşüm geçtiğimiz yıl konuşulup 2023 yılı içerisinde resmen başladı.
Bu dönüşüm detaylarını, internet haberciliğinin geldiği noktayı, yeni nesil haberciliği anlatmama gerek yok.
Zaten Basın İlan Kurumu’nun güçlü enformasyonu sayesinde artık herkes durumdan haberdar.
Türkiye’de hem yaygın hem yerel medya dijital olarak da ‘basın’ mecrası, ‘akredite’ gazeteci ve kurumsal ‘medya’ olarak tanınıyor.
Fakat bunun ötesinde konuşmamız gereken bir şey daha var.
Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Cavit Erkılınç ve ekibinin başlattığı yeni dönemde yerel gazeteler deyim yerindeyse haberin tam ‘merkezi’ne oturdu!
Beklenilenin çok ötesinde bir anlam kazanan yerel gazeteler yine, yeniden haberin en önemli kaynağı haline gelmeye başladı.
Ofisler medya gruplarına, şirketlere ve ajanslara dönüşmeye başladı.
“Artık kimse gazete okumuyor ki” bahanesine maruz kalan gazeteler ‘internet’ haber siteleri ile sınırlı kalmayıp yeni nesil medya merkezlerinde alernatif yayın alanları oluşturdu.
Son birkaç yıllık zaman dilimi içerisinde birçok gazete dijital televizyon kanallarına, uydu yayınına, radyoya kavuştu.
Bu büyüme trendi daha önce “Gazetecilik okuyup da ne yapacaksın” şeklindeki küçümsemelere maruz kalan mektepli gazeteciler için de fırsata dönüştü.
İletişim mezunu gazeteciler kentte parmak ile gösterilirken, okullu gazetecilerin görünürlüğü konusunda 1 yıl gibi bir süreden az zaman dilimi içerisinde gazetecilik ve iletişim okulları büyük bir ‘cazibeye’ kavuştu.
Daha önce gazetecilik bitirip batıda farklı iş kollarında çalışmak zorunda kalan okullu gazeteciler sadece gazetelerde değil, kentteki farklı sektörlerde ‘saygı’ gören ve yeni nesil medyanın getirdiği avantajlardan dolayı ‘aranan’ isimler haline geldi.
Bu da yerel haberciliği bir adım daha öteye taşıyan adım oldu.
Anlayacağınız gazeteciler önce uzak kaldığı kente daha çok yaklaştı, sonra büyük medya merkezleri kurulmaya başlandı son adım olarak da gazetecilik, gerçek anlamdaki gazetecilerin de sahaya inmesi ile yeniden özüne dönmüş oldu.
Ve bunların tamamı “Yerel gazeteler bitti” denilen bir zamanda, “Gazete mi kaldı canım!” bakışının iyice arttığı bir dönemde ve “İnternet gazeteciği falan bitirecek” öngörüsünün dillendirildiği bir dönemde oldu.
“Marifet iltifata tabidir” demek gerektiği yerde demek gerekiyor.
Marifetin ilki bu süreci başarı ile yöneten ‘Basın İlan Kurumu’na ait.
Devrim niteliğindeki bir yapısal reform çok kısa bir sürede gerçekleşti.
Bizler de buna ayak uydurduk.
Şehrivan’dan söz edeyim kısaca.
2 yıldan az bir zaman içerisinde bir ofiste yayın yapan gazetemiz şimdi bin metrekareyi aşan bir medya kampüsünde yayınlanıyor.
Gazete haber merkezi dışında, internet haber merkezi, internet televizyonu, ajans ve yönetim merkezleri büyük bir alanda bulunuyor.
Farklı birimler farklı alanlarda yürüttüğü çalışmalar ile haberin merkezinin yeniden ‘Van’, gözlerin yeniden ‘yerel gazetelerin içeriği’ olmasını sağlıyor.
Çoğunluğu mektepli gazetecilerden oluşan çalışma arkadaşlarımız, ‘alaylı’ ve ‘deneyimli’ gazeteciler ile gündemi belirliyor.
Bir dönemler yok sayılan gazeteler ve gazeteciler yeniden gündem belirlerken bizler de Şehrivan Medya Grubu olarak bu dönüşümden kendimize pay almış olmanın sevincini ve gurunu yaşıyoruz.
Siz de gurur duyabilirsiniz bence.
Haberin merkezinde artık bizler varız!