Uzun yıllar önce bir fabrikada çalışırken varlığı belli belirsiz bir kardeşimiz vardı. Bir gün fabrikaya gittiğimde arkadaşın Rambo gibi üstünü çıkarıp, müthiş bir arzu ve yüksek performans ile çalıştığını gördüm. Mutluluğu yüzünden okunuyordu. Sanki o kişi gitmiş yeni bir kişi gelmişti. Fark bu derece belirgin iken nedeni de belirgindi. Arkadaşa kendi yapısına uygun, başarılı olabileceği, kendini ispat edebileceği bir iş verilmişti. Sonuç muhteşemdi. Dolayısıyla herkes aynı işi yapabilir, mantığını bırakıp kişinin başarılı olacağı bir alan var mantığına geçiş yapmamız gerekmektedir..
Malum, pazarlarda-manavlarda çeşitli sebze ve meyveler vardır. Her sebze ve meyve farklı özellikler taşır. Şekil farklarının yanısıra kullanıldıkları alan ve faydaları da farklıdır. Ancak faydasız sebze veya meyve yoktur. Yüce Rabbim mutlaka bir şeye faydalı kılmıştır. İş o ki faydasını öğrenip o doğrultuda kullanabilmek. Meyvelere “hepiniz meyvesiniz hepinizden aynı şeyi bekliyorum” demek meyveye zulümdür. Diğer taraftan fiziksel olarak da farklıdırlar. Mesela şeftali çok narin bir meyvedir. Şefkatli dokunuş gerektirir. Elma ise sert bir meyvedir. Kepek olup, olmadığını anlamak için, parmaklarınızla hafif bastırmanız gerekmektedir. Elmaya yaptığınız işlemin aynısını şeftaliye yaparsanız parmaklarınız içine girer.
İnsanlar da pazardaki meyveler gibidir. Her insanın faydalı olacağı bir alan vardır. Maharet ise, kişiyi yapısına uygun bir alanda değerlendirebilmektir.
Yıllar önce kızım lise 1. sınıftan 2.sınıfa geçti. Alan belirlemesi için okula gittik. Öğretmeni bize eşit ağırlık bölümünü önerdi. Kızım ise sayısalı istiyordu. Kızıma şunu söyledi: “Eşit Ağırlık bölümünde başarılı olabilirsin ancak, sayısal bölümünde vasat bir öğrenci seviyesinden çıkamazsın.” Ancak kızım ısrarla sayısalı seçti. 2. Sınıf bitince bana “Baba, Eşit Ağırlığa geçmek istiyorum, bu alanda başarılı olmam çok zor,” dedi ve bölüm değiştirdi. Demek ki uzman görüşü çok önemli.
Birlikte çalıştığımız ve birlikte yaşadığımız kişileri, çocuklarımızı seçme şansımız yok. Ancak onlarla birlikte çalışma ve yaşama zorunluluğumuz vardır. Bu nedenle kişilerin beğenmediğimiz yönlerine değil, beğendiğimiz yönlerine yoğunlaşırsak, içlerindeki cevher ve potansiyeli ortaya çıkarabiliriz. Diğer taraftan şu husus unutulmamalıdır; istisnalar hariç kişiler gösterdiğiniz saygın değerde değilseler bile, verdiğiniz değere göre kendini şekillendirmeye çalışır. Astınıza-çalışanınıza "sen" değil, “siz “ile hitap etmeniz bile kişide büyük değişim yaratabilmektedir.
İş yerlerinde olsun ailede olsun sorulan yanlış sorular kişileri doğru olmayan cevaplar vermeye sevk edebilir. Bunun için de “cevapsız sorular” sormamamız gerekiyor. Kişinin yanlış- hata yaptığı bir eyleme karşılık sorulan yargılayıcı sorular, cevapsız sorulardır. Ve kişiyi doğru olmayan cevap vermeye sevk eder. Mesela “Neden geç kaldın?“; “Bunu neden yaptın?” vs soruları cevapsız sorulardır. Hâlbuki “Hayırdır, inşallah olumsuz bir şey yoktur” dediğinizde büyük bir ihtimalle doğru cevap alacaksınızdır.
Beraber olma zorunda olduğumuz (İş arkadaşları, aile bireyleri, yakınlar..) kişilerin olumsuz davranışları hakkında onlarla konuşmak yerine, onlar hakkında başkalarıyla konuşmamız işe yarayan bir tavır değildir. Maalesef millet olarak insanların kusurlarını yüzlerine değil arkalarında söyleme alışkanlığımız var. Diğer taraftan bizler de eleştiriyi sevmediğimiz için bizi eleştirenler değil, övenler hoşumuza gidiyor. Bu durumda da gelişme şansını kaybediyoruz. Eleştirinin sevilmemesinin önemli bir sebebi de eleştiriyi yapıcı değil yıkıcı bir şekilde yapmamız. Olumsuz eleştiri kişide davranışı sahiplenme ve karşı çıkmaya sebep olur. Dolayısıyla eleştiriyi öyle bir yapmalıyız ki karşı taraf niyetimizin samimi olduğundan ve onun iyiliğini istediğimizden şüphesi kalmasın.
Çalışanlarımız ve ailemiz bize emanet verilmiş. Bu emanetin hakkını verebilmek ancak gayretle olabilir. Yönetimde eşit davranmanın her zaman doğru sonuç vermeyeceği bilinmektedir. Bu yüzden emek vererek adil davranmaya çalışmamız yönetimimiz altındaki bireyleri mutlu kılacak ve iş barışına önemli bir katkı sunacaktır ve bize manevi bir huzur verecektir.