Sokağın çocuklarında olmayan, şimdi sizde de olmamalı! Murtaza Kamar | Köşe Yazıları...
Necati Tuncer’in babası ile ilgili anlattığı şu anı bana geçmişte yaptığım bir hatayı hatırlattı. O olay aklıma geldikçe kimyam bozulur.
“Küçük esnaf sınıfından bir manifaturacıydı babam. Daha çok köyden gelenlere hitap etse de dükkanı, bizim hevesimize uygun kumaşları da olurdu. Ama bize onlardan pantolon-ceket-gömlek diktirtmezdi ve sebebini de izah ederdi. Sokağın çocuklarında olmayan, şimdi sizde de olmamalı!”
Düzce'deyiz. Kızım Ayşe ilkokul 3. veya 4. Sınıfta. Sanırım 3 olsa gerek. Düzce'ye yeni gitmişiz. Ayşe Şırnak'taki okulunda, “Sevgi” ortamı olduğu için okula intibak sağlayamıyordu. Yeni öğretmen, klasik bir okul öğretmeni formatındaydı. Diğer bir ifade ile Şırnak'taki anne-öğretmen gibi değildi. Dersini verip giderdi. Ben de her gün okula gidiyor, Ayşe'nin okula alışmasını sağlamaya çalışıyorum. Bu arada da üzülmemesi için her istediğini almaya çalışıyordum. Kendisine pahalı sayılabilecek uçlu bir kalem aldım. Ayşe ertesi gün kalemi kaybetti. Daha bir gün kullanmadan kaybetti diye ona kızdım. Ayşe öğretmenine söylemiş. Gariban öğretmen ne yapsın. Aradan bir iki gün geçti. Ayşe okuldan dönünce kalemi bulduğunu söyledi, sevindim, olayı anlatınca da çok üzüldüm. Meğerse kalem yanlışlıkla arkadaşının çantasına düşmüş! Kendi kendime dedim ki ‘buna hakkın yoktu. Sınıftaki çocukların ortalamasının üstünde bir kalem alman doğru değildi. Çocuğu özendirip yanlışa yönlendirmişsin’
İlber Ortaylı şu harika tespiti yapıyor: Şimdiki çocuklar bollukla büyüyor, Yokluğu anlamadığı için de, yoksulların gözü önünde edepsiz ve görgüsüz bir tüketim sergilerler. Kızım küçük bir çocuk iken yolda bir şey yemezdi. Onun için çarşıda yürüyüş yaparken dondurma istemezdi. Çünkü, derdi: “Çocukların canı çeker!” Ben ona söylememiştim. Muhtemelen aile içindeki konuşmalar ve öğütler etkili olmuştu.
Çocukluğumda asil aileden gelme zenginler, zenginliklerini fazla göstermezlerdi. O zamanlar fakirlik çoktu. Yoksulların dikkatini çekecek davranışlarda bulunmazlardı. Çünkü bilirlerdi ki yoksullar ve bilhassa yoksulların çocukları onları görünce kendinde olmayan şeylerin hayaline kapılacak ve güçleri yetmediği için de yanlış yollara başvuracak. Yanlış yollardan biri de kıskançlıktır. Kıskançlık şu sonucu doğurur: Bende yok onda da olmasın! Bir diğeri yanlış yol da ondakini elde etmek için gayri meşru yollara girme arzusunun uyanması. Bunu engellemek için etrafın, yani bulunduğunuz çevrenin yaşam standardını çok aşmamak gerekir. Çok aşmamak derken böyle bir görüntü vermemeyi kast ediyoruz.
Elbette kişi kendi kazancına göre yaşamalı. Ancak bulunduğu muhitin sosyal normlarını aşacak açıktan bir yaşam sürmemeye dikkat etmeli:
“Sokağın çocuklarında olmayan, şimdi sizde de olmamalı.”