Bugün sayın cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı ağırlıyoruz.
Kentte son günlerde büyük bir heyecan var.
Adettendir gelişi öncesinde kentte köşe bucak her yerde hazırlık yapılır.
Kaldırımlar hazırlanır, boyanır, temizlenir.
Bitmesi gereken işler hızlıca bitirilir.
Cumhurbaşkanının görmesi gereken en iyi kent imajı hazırlanır.
Cumhurbaşkanı hepsini görmese de kent oldukça iyi bir havaya bürünür.
Bunlar belli rutinlerdir.
Biz gazetecilerin de belli rutinleri vardır.
Cumhurbaşkanına kentin mevcut sorunları ile ilgili köşeler, mektuplar, önemli meseleler bu satırlardan duyurulmaya çalışılır.
Bizimle birlikte kenti önemli kuruluşları da bunu yapar.
Önemli konular dinamikler tarafından açıklamalar ile ifade edilir.
Sonra bu konularda bir açıklama, bir müjde beklenir.
Bu geçmişte hep böyle oldu.
Van hatırladığım kadarıyla son 10 yıldır hep aynı şeyleri yapıp toplamda 5’i bile geçmeyen işler için hep bir şeyler bekledi.
Neydi bunlar?
Çevre Yolu, Stadyum, Otogar, Arıtma Tesisi, Van Gölü Koruma Kanunu, Kent Meydanı, Tramvay, Metrobüs falan…
Yani en fazla bu kadar çeşitlendirebiliyoruz.
Ötesi yok.
Hiçbir ziyarette bununla ilgili net bir söylem de olmadı zaten.
Yani bu hiçbir kentte hiçbir yerde böyle de olmaz.
Yıllarca biriken birçok konuyla ilgili bir anda tek seferde hepsini yapıyoruz denilmez.
Bence bu kentin doğru yer, doğru zaman işi de hiç olmadı.
Yani ya biz çok istedik zamanı değildi.
Ya zamanı oldu şartlar farklıydı.
Ya araya bir seçim girdi ya siyasi bir kriz.
Anlayacağınız hepsi havada kaldı.
Diğer kentler son 20 yılda metropoller haline gelirken Van siyasi kavgaları, krizleri ile en verimli zamanlarda bile yukarıda saydığımız beklentilerden birkaçını tek başlatabildi.
Öyle ya da böyle olması gerekenlerin büyük çoğunluğu olmadı.
Şimdi bunları konuşsak sayfalarca sürecek bir tartışmanın fitinili ateşlemiz oluruz.
Her iki kesime dair de çok şey söyleyebiliriz.
Ama söylemek istediğim bu değil.
Anlatmak istediğim bu kentin sorunlarını artık doğru şekilde, doğru zamanda ve doğru bir planlama ile anlatmamızın zamanı geldiğidir.
Şöyle ki öncelikle biz planımızı, geleceğimizi planlayacak.
Ve doğru adımlarla doğru şeyleri isteyeceğiz.
Örneğin ortada bir Çevre Yolu yokken stadyum istemeyeceğiz.
Kapıköy kapalı iken bir otogarı gündeme almayacağız.
Şehirde araçla gezecek kadar yolumuz yokken tramvay değil yeni caddeler talep edeceğiz.
Bir sıraya koyup adım adım yapacağız bunları.
Bugünden itibaren böyle yapalım.
Ama önceliklerimiz yukarıda saydıkların olmasın.
Çünkü bizim şu sıralar Sayın Cumhurbaşkınımızdan beklediğimiz en büyük müjde yukarıdakiler değil.
Kapıköy’dür.
8 aydan beridir kapalı olan Kapıköy bu kentin ekonomisine büyük darbe oldu.
Kapı kapandığından beridir esnafların tamamı ayın sonunu getiremez oldu.
Çarklar dönmüyor, kiralar ödenmiyor…
Haliyle daha önce olan bir şey, Kapıköy açılmalı.
En büyük talebimiz budur.
Bu bizim hepimizin talebidir.
Yine yarın bastıracağımız en önemli konu Çevre Yolu’dur.
Çevre yolu bu kentin geleceğidir.
Biterse şu an yaşadığımız bir çok sorunu bitercek bir iş, bir hamledir.
Ben yarın yöneticilerimizin, siyasetçilerimizin yerinde olsam doğru düzgün bir planlama ile sadece bu iki talebi iletirim.
sayın Cumhurbaşkanımızı gereksiz detaylara boğmaya gerek yok.
Kapıköy açılmalı, Çevre Yolu ivedilikle bitmeli. Kamulaştırma ile olursa da nur alem nur.
Gerisi kendiliğinden gelir.
Bize düşün budur.