Güneş çarığı sıkar, çarık da ayağı sıkar. Okulda örgütsel adalet gerçekleşirse, örgüte olan güven artar, akabinde de örgütsel vatandaşlık, örgütsel bağlılık ortaya çıkar. Neden-sonuç ilişkisi olarak konuyu ele almak gerekir. Örgütsel güven birçok olumlu durumun nedeni olabileceği gibi birçok olumsuz durumun da nedeni olabilir. Hiçbir örgüt, çalışanlarının kalitesinin üzerine çıkamaz. Örgütsel davranış ile örtüşen davranışlar kabul görür, örtüşmeyenler reddedilir. Sosyal çevrede bireysel davranışı istendik yönde kazanan bir öğretmen, öğrenci, eğitici olmayan personel, okulun amaçlarıyla örtüşen davranış ve değerleri kolayca oluşturabilirler. Aksi durumlar, eğitim amaçlarından taviz vermek anlamına gelebilir. Örgütler bireyleri, çevrelerinden aldığı için, çevrenin davranış örüntüleri ile birey davranışı, bireyin davranışları ile de örgütsel davranışlar şekillenmeye başlar. Çevreden gelen birey bu yapıya ayak uydurduğu gibi, kendi davranış örüntülerini de örgüte aktarmaya çalışır. Ancak bazen de bireyler, örgütsel davranış örüntülerini kendilerine benzetebilirler.
Hiçbir okul çevresinden bağımsız değildir ve okul çevrelerinden bir şekilde anılır, kabul edilirler. Bu durum örgütsel imajdır. Örgütsel imaj olumlu yönde oluşabileceği gibi olumsuz yönde de oluşabilir. Çorbadan sinek çıktığında nasıl lokanta için iyi bir imaj değilse, merkezi sınavlarda başarısız olmak, bir öğrencinin taciz mağduru olması, okulda şiddetin yaşandığı yönde doğru ya da yanlış haberlerin yayılması, okulun imajına zarar verir. Okulun imajını korumak ve olumlu imaj yaratmak sadece okul yöneticisinin değil, okuldaki herkesin; öğrencilerin, velilerin de işidir. İmaj bir takım oyunudur. Yöneticiler bu konuda hassas davranmalı, sorunlar ortadan çıkmadan önce çözmeli ve çevreyi doğru bilgilerle bilgilendirici faaliyetlere ağırlık vermeleri gerekir.
Okul bir hiyerarşi düzeni ile yönetilmektedir ve okullarda ki bu hiyerarşi katı değil, esnek olmalıdır. Okullar katı, aşırı bürokratik bir yapıyı kaldırmaz. Ayrıca, eğitimin en önemli öğesi öğrencidir. İnsanı merkeze alır. Bu yüzden, eğitim örgütlerinin hava, iklim boyutu yapı boyutundan önce gelir. Aynı zamanda öğretmen sıradan bir insan değildir. Tüm bu bileşenler, daha informal, daha paylaşımcı ve daha çok insan ilişkileri merkezli davranış örüntüsünü gerektirir. Bu sebeple, katı hiyerarşik yapılanmalar örgütlerde pek çok şeyi olumsuz yönde etkiler. Güven kaybolur. Barış ortamı bozulursa her şey bozulmaya başlar. Eğer okula, eğitim sistemine zarar vermek istiyorsanız, adaletsiz davranın, birilerini kayırın ve koruyun. Daha sonra bir şey yapmanıza gerek kalmaz. Aynı kanserli hücre nasıl yayılırsa, okulun yapısı da o şekilde bozulmaya başlar. Benim okul yöneticilerine önerim, okulda eşit ve adaletli olmaktan, okulun amaç, ilke ve değerlerinden, çocukların öğrenme haklarından asla taviz vermemeleridir.
Okul hiyerarşisinde en önemli basamakta yöneticiler bulunmaktadır. Okul yöneticileri bu sürecin olmazsa olmaz en önemli bileşenidir. Örgütsel adalet sağlandığında güven oluşuyor, güven oluşup, eşit davranıldığını fark eden öğretmende örgütsel vatandaşlık, örgütsel bağlılık ortaya çıkıyor. Öncelikle okul yöneticileri, açık ve şeffaf bir yönetim anlayışını benimsemesi gerekir. Kararlara çalışanları ortak etmesi, karar süreçlerinde eşit ve adaletli davranması, sorunların çözümünde en uygun kararı vermesi, eğitim örgütlerinde “örgütsel barış” ortamının oluşmasına katkı sağlar. Bu durumun sonunda moral düzelir, motivasyon artar.
Okulların bulunduğu çevreden ayrı düşünülemeyeceğine değinmiştik. Birey gibi okul gibi çevrede dinamik bir yapıya sahiptir. Bireylerin eğitim, kültür ve gelir düzeyi artmaya, kent kültüründe yaşamaya başlamalarıyla birlikte, okul bazı rollerini ya da rollerinin etkisini kaybetti. Sosyal çevre okulun önüne geçmesiyle birlikte, okul çoğu durumda bu değişime ayak uyduramadı. Bilimin, teknolojinin ve sanayileşmenin yoğun yaşanmasıyla birlikte, eğitim kurumları rollerini ve sorumluluklarını yeniden tanımlaması, bireyin sosyo-kültürel çevrede elde edemediği ya da değişen iç-dış dinamiklerle yoksun kaldığı faktörleri, eğitim örgütleri yoluyla sunması gerekir. Değişen rollerine uygun örgütsel davranış örüntülerini tanımlaması gerekir.
Örgütsel yapıların en önemli ayağının idareciler olduğunu futbol takımlarından çok rahat bir şekilde örnek verilebilmektedir. Geçen sene Aykut Kocaman ile dibi gören Başakşehir Spor Kulübü, takımdaki hiçbir bileşene dokunmadan mevcut hocanın işine son verip yerine Emre Belezoğlu’nu takımın başına getiriyor. O saatten sonra takım, aynı oyuncularla yukarıya doğru çok iyi bir ivme yakalıyor ve Avrupa kupalarında da önemli başarılar elde ediyor. Demek ki liderin bireyleri etkileme, ayağa kaldırma, hedefe ulaşmaya isteklendirme ve sonuçlandırma hatta, sürdürülebilir davranışlar sergilemelerini sağlama gibi gücü ve etkisi vardır. Liderlik stilleri arasında “Dönüşümcü Liderlik” de bu özelliklere sahiptir. Dönüşümcü liderler; olumlu, başarı yönelimli, destekleyici ve üretici bir örgütsel davranış yaratabilirler.
İnsan biyo, psiko, sosyal bir varlıktır. Ortama, koşullara, o anki ruh halitesine göre farklı farklı davranışlar sergileyebileceği gibi, okulda oluşan informal gruplar da bu sürece olumlu ya da olumsuz bir şekilde katkıda bulunur. Okul yöneticisi bu koşullar altında öncelikle olumlu bir habitat oluşturması, informal yapılarla çatışmak yerine informal yapıların amaçları ile örgütün amaçlarını örtüştürmeye çalışması gerekir. Bu aşamada grup liderlerini etkilemesi, okulda öğrenen bir örgüt kültürü yaratması, öğrenmeyi üst değer haline dönüştürmesi önemli bir stratejidir. Baskı gruplarının taleplerine karşı gösterdiği muhalefet, çalışanlarını koruma yönündeki kararlılığı, eğitim amaçlarından taviz vermeden oluşturduğu istikrarlı yapı, okulda hem örgütsel davranışın doğru evirilmesine hem de birçok sorunun ortaya çıkmadan çözülmesine katkıda bulunur.
Öğrenme, öğrenmeyi öğrenme kavramları ile öğrenme ekosistemi arasında ilişki vardır. Örgütte çatışan değerler varsa, örgütsel barış ortamı oluşmamışsa, örgüt iklimi sorunlu bir şekilde seyir halinde ise, örgütsel davranış oluşmaz. Bireyler öncelikle öğrenme ihtiyacını kendileri hissetmeleri gerekir. Bunu sağlamanın yolu, örgütte başarı yönelimli, paylaşım yönelimli, kalite yönelimli bir kültürün oluşturulmuş olması gerekir. Öğrenme kültürü bulaşma etkisi yapar. Öğrenme sürecinde işe koşulan öğrenme öğeleri paylaşıldıkça kartopu etkisi yaratır. Birbirinden öğrenme, öğrenilenlerin paylaşılması ve hayata geçirilmesi somut adımlarla gerçekleştikçe yeni öğrenmelere uygun ortam yaratılmış olur. Bunun sonucunda eğitimde örgütsel yapılanmanın olumlu seyirleri her daim karşımıza çıkacaktır.
Ercüment ZÜNGÜR