Akşam işten dönüyorsunuz ve siz çocuklarınıza sarılmak için heyecanla eve koşarken çocuklarınızın içinde olan özlemin ne kadarı size olduğunu hesaplayamadığımız bir dönemdeyiz. Kapıdan içeri girer girmez ilk beş dakika çocuklarınız size sarılır fakat devamında başlar kavga, çekişme aralarında. Kavga ve çekişmenin sebebi, telefonu ilk kim kapacak ve oyun oynayacaktır. Belki sohbet etmek isteyeceksiniz ve günlerinin nasıl geçtiğini soracaksınız fakat çocuklarınızı o sanal dünyadan koparmak çok zor olacaktır. Bunu kabul edeceğiz ve ne kadar çocuklarımızı bu konuda korumaya çalışsak ta başarılı olabileceğimizi çok zannetmiyorum. Ama başarılı olabileceğimiz bir konu var o da doğru yönlendirme, doğru adımlar ve doğru bilimsel yöntemler olacaktır. Burada bize yardımcı olacak en önemli referans dinimizin de ilk emri ‘’Oku’’dur.  Okuyacağız, araştıracağız, doğru kişilerden doğru yardımlar alacağız ve çocuklarımızı adım adım bu doğrultuda bilimin doğruları ile buluşturacağız.     

Artık yapay zekanın hayatımızda sarsılmaz bir güçle yer aldığı bu dönemde bilimin önemi daha da kabul görülmektedir. Yapay zeka da insan zekasının bir ürünü olduğu kabul görülse de belli bir noktadan sonra güç yapay olana doğru kaymaktadır.  Bugün, hayatımızın her alanında bilimin ne kadar kritik bir rol oynadığını görmek mümkündür. Sabah uyandığımızda kullandığımız cep telefonlarından, evlerimizdeki enerji tasarruflu ampullere kadar her şey bilimsel araştırmaların ve teknolojik ilerlemelerin bir ürünü. Sağlık alanında, bilim sayesinde birçok hastalığın tedavisi bulunuyor ve yaşam kalitemiz artıyor. Pandemi döneminde bilim insanlarının kısa sürede geliştirdiği aşılar, milyonlarca hayatı kurtardı. Eğitimde, dijital platformlar sayesinde bilgiye erişim hiç olmadığı kadar kolaylaştı. Çevre sorunlarıyla mücadelede de bilim, sürdürülebilir çözümler sunarak dünyamızı korumamıza yardımcı oluyor. Kısacası, bilim günlük yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası ve geleceğimizi şekillendiren en güçlü araçlardan biri. Bilime yapılan her yatırım, daha aydınlık ve sağlıklı bir gelecek için atılan bir adımdır.

10 Kasım Haftası’nda olduğumuz bu günlerde Atatürk’ün bu konudaki fikirlerine ve deneyimlerine değinmenin bize yardımcı olacağını düşünüyorum. Atatürk, Cumhuriyet'in ilk yıllarında bilimin ve eğitimin önemine vurgu yapmak amacıyla sık sık okulları ziyaret ederdi. Bir gün, Ankara'daki bir lise ziyaretinde öğrencilerle sohbet ederken, öğrencilere bilimsel düşüncenin ve sorgulamanın ne kadar önemli olduğunu anlatmak istedi. Öğrencilerden biri, cesaretini toplayarak Atatürk'e bir soru sordu: "Paşam, sizce bilim nedir?" Atatürk, öğrenciye dönerek gülümsedi ve dedi ki: "Bilim, evrenin ve doğanın sırlarını çözmeye yönelik insan aklının en yüce çabasıdır. Bilim, bize doğruyu ve gerçeği bulmamızda yol gösterir. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir." Bu cevabın ardından Atatürk, öğrencilere bilimsel yöntemler kullanarak nasıl daha iyi bir toplum inşa edebileceklerini ve Türkiye'nin geleceği için bilimin ne kadar kritik bir rol oynadığını uzun uzun anlattı. Bu anı, öğrencilerin hafızasında derin izler bıraktı ve onları bilimsel araştırma ve öğrenmeye teşvik etti.

Atatürk, bilimin ve eğitimin toplumun her kesimine yayılması gerektiğine inanıyordu. Halkına sık sık, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak için bilimin rehberliğinde ilerlemeleri gerektiğini öğütlerdi. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" sözüyle, bilimin ve aklın en güvenilir yol gösterici olduğunu vurgulayan Atatürk, halkına bilimsel düşünceyi ve araştırmayı benimsemelerini tavsiye ederdi. Eğitim sisteminin modernleştirilmesi, teknik ve fen bilimlerinin yaygınlaştırılması için çalışır, köy enstitüleri ve halk evleri gibi kurumlarla eğitimi toplumun her kesimine ulaştırmayı hedeflerdi. Atatürk, halkına yaptığı konuşmalarda, bilim ve teknolojideki gelişmeleri takip etmelerini, çocuklarını eğitimin her alanında desteklemelerini ve eleştirel düşünceyi teşvik etmelerini önerirdi. Bu öneriler, Türkiye'nin modernleşme ve ilerleme yolunda sağlam adımlarla ilerlemesi için temel bir rehber olmuştur.