Erek dağının batı yamacında eski kaynaklarda Varag, günümüzde ise Bakraçlı ya da Yedi Kilise olarak bilinen şirin mi şirin, güzel mi güzel, yeşil ve bir o kadar da kadim bir köy vardır. Başka hiçbir köye nasip olmayacak özellikler barındırır içinde. Tam yedi kiliseye ev sahipliği yapması bir tarafa bir de eskiden Van Ermeni Apostolik Kilisesi başpiskoposunun merkezliğini üstlenmesiyle koca tarihe tanıklık eder. Ermeni kral Senekerim-Hovhannes 1005 yılında burada Surp Nişan manastırını yani Varagavank’ı inşa eder. Aslında bu manastırın tarihi yedinci yüzyıla dayanır ancak bu yapıyı tamamlamak onuncu yüzyılda kral Senekerim-Hovhannes’e nasip olur. Aynı şekilde Ermenistan'ın Eçmiyazin şehrinde de yedinci yüzyılda inşa edilen ve bir azizeye adanan bir kilise daha vardır. Bu azize Hripsime’den başkası değildir. Peki, kimdir bu Hripsime ve Varagavank’la ne alakası var?
III. yüzyılın sonlarına doğru Gayene ve Hripsime adında iki azize Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği(!) haçın bir parçasını alıp Van’a getirirler ve yıllar sonra keşişin biri çıkar bu parçayı bulur ve alıp Varag (Erek) Dağı’ndaki Varagavank Manastırı’na götürür. Bu dönemdeki tüm kiliseler Hz. İsa’nın çarmıhının bir parçasına ev sahipliği yapmak isterler çünkü bu parçalar bulundukları kiliselere kutsallık atfederler. Bundan dolayı kral Senekerim böyle bir hadiseye ev sahipliği yapan mekânı genişletir ve muhteşem bir manastır yapısı inşa eder. Haç’ın bu parçası 1915 yılına kadar manastırda kalır ancak Van bu tarihte Rus işgali altındayken haç parçası kaybolur.
Maalesef manastıra bağlı birçok kilise yıkılmıştır. Ancak ana kilise hala ayaktadır ve yüzyıllar geçmesine rağmen zamana meydan okur. Ana kilisenin içinde gerek zamanın gerekse cehaletin etkisiyle birçok fresk tahrif olur, öte yandan bazıları da hala direnmektedir. Bunlardan belki de en önemlisi kendini Tanrı’ya adayan ve tüm yaşamını bir azize olarak geçiren Hripsime’nin freskidir. Anadolu’daki birçok Ermeni kilisesinde Azize Hripsime’nin resimlerini görürüz, Kars Ani Antik Kenti’ndeki Tigran Honents Kilisesi de bunlardan biridir.
Rivayete göre Hripsime dillere destan bir güzelliğe sahiptir. Kendini Tanrı’ya adayan bu güzel kızın talibi çoktur ancak yaşamının sonuna kadar bakireliği tercih ettiği için tüm teklifleri reddeder. Her kadının istediği, deli gibi arzuladığı ve sahip olmak için Tanrı’ya adaklar adadığı “güzellik” Hripsime’nin başına bela olur. Kendisiyle evlenmek isteyenler sadece mal ve mülk sahibi zengin ve asiller değil, krallar bile onunla evlenmek için bütün servetlerini harcamaya hazırdır.
Kral III. Tiridates da bunlardan biridir. Kral ne teklif ederse etsin Hripsime onunla evlenmeyi kabul etmez. Kral sinirlendikçe sinirlenir ve onu ikna etmek için her yolu dener, hatta Hripsime’nin hocası Gayane’yi bile huzuruna çağırtıp öğrencisini ikna etmesi için telkinlerde bulunur. Ancak bütün bunlara rağmen Hripsime’yi ikna etmek imkânsızdır. Çünkü hocası Gayane de Hripsime’yi destekler ve bu uğurda ne olursa olsun bir azize olarak yaşamasını tavsiye eder. Kralın sabrı artık tükenmiştir. Tiridates sonradan Hıristiyan olur ancak saltanatının ilk dönemlerinde Hz. İsa’ya inanmak büyük bir suçtur. Bu bağlamda Hıristiyanlar her türlü cezaya ve işkenceye tabi tutulurlar.
Günler geçer, aylar geçer ve zaman hızla akıp gider. Kralın aklı hala güzel bakirededir. Ancak Hripsime hala bıraktığı yerdedir. Hiddetinden ve şerrinden korkulan Kral, genç bir bakire tarafından reddedilmenin utancını yaşar ve insan içine çıkamaz. Bundan dolayı gün geçtikçe öfkelenir ve bu öfkesiyle bir karar vermek zorunda kalır: “Azize Hripsime, hocası Azize Gayane ve tüm arkadaşları katledilecektir.”
Kralın emriyle iki azize ve beraberindeki otuz yedi bakire katledilir. Bu olaydan sonra Kral delirir, ancak zindandan çıkarılan Aziz Gregorius’un duasıyla şifa bulur ve Hıristiyanlığı kabul eder.
Güzelliğinden ve bağlı olduğu dinden dolayı ölümle cezalandırılan Hripsime ise yüzyıllar geçmesine rağmen hala Ermeniler tarafından saygıyla anılır. Tarih bir taraftan onun ve arkadaşlarının katledilişini yazarken bir taraftan da bu katledilişi lanetleyen insanlara tanıklık eder. Bu insanlar bazen Kayseri’deki bir papaz, bazen Ani’deki bir keşiş bazen de Varagavank’taki bir fresk ustası olur.
Azize Hripsime, hocası Azize Gayane ve otuz yedi bakire hala yaşar Varagavank’ın yaşlı duvarlarında… ve koca bir tarihe, hüzne ve yaşanmışlıklara tanıklık ederler.
Değerli okurlar yolunuz Van’a düşerse eğer mutlaka Erek Dağı’nın eteğindeki Yedi Kilise’ye Varagavank’a gidin. Dininiz ne olursa olsun böyle asil bir yaşamı tercih eden azizelere saygıyla selam verin…
Ve resimlerinin önünde anlattığım bu hikâyeyi hatırlayın…
Sağlıcakla kalın, haftaya yeni bir yazıyla görüşmek dileğiyle…
Hazar Faruk Güven…