Sıkıntılı anında arkadaşın yardımına koşmalı, “kara gün dostu” olmalıdır. Şeytan, nefs ve kötü arkadaş, ara bozmaya çalıştığı için arkadaşlığı devam ettirmek zor olur. Bunun için, “Arkadaşlık ince ve lâtif bir cevherdir. Korunmasını bilmezsen kazaya uğrar!” demişler. Bu cevheri korumak, arkadaşta kusur aramamak ve hatasını görmemekle olur. Çünkü kusursuz insan olmaz. Kusurunu görünce, onu bırakmamalı ve kendi kendine demeli ki:
Bu seferlik affet belki de bilmez
Sürçen atın başı hemen kesilmez.
(Alıntının kaynağını bulamadım)
Dostluğun ölçülerinden birisi daima dostunu kendine tercih etmektir. Vefakâr olmanın şartlarından biri de, dostunun sevmediklerini ve husumet halinde bulunduğu kişilerle dostluk seviyesinde münasebet kurmamaktır. Dostun düşmanı ile birlikte gezmek, düşmanlıkta ortak olmak demektir.
Eski zatlardan birinin oğluna vasiyeti şöyle: “Oğlum, herkesle arkadaşlık edilmez. İhtiyaç içinde olduğun zaman senden uzaklaşan, genişlik zamanında malına göz diken ve yükseldiği vakit sana üstünlük taslayan kimse ile arkadaş olma!”
Dostluk en çok kötü günde belli olur ve dost en çok kötü günde aranır. Arapça’da bunu anlatan güzel bir söz vardır, meâlen: “Ya Rab! Bana dar saatimi göster ki dostu düşmanımdan ayırabileyim.” Çok manidar bir söz değil mi? Geçmiş yıllarda bir dostumu sıkıntılı ve özel durumum için aradım, danıştım. Görüşme bittikten sonra gerçekleşecek önemli ve özel durumum için ne aradı ne de sordu; ben de onu aramadım. Sıkıntılı durumum gerçek dostların sayesinde tereyağından kıl çeker gibi sorunsuz çözüldü. Dostum muhtemelen unutmuştur ancak şu kadar var ki gerçek dost, dostunu sıkıntılı günde unutmaz. Şu halde ya dost demeyeceksiniz ya da dostluğun gereğini yapacaksınız. Şimdi akla şöyle bir soru gelebilir: Bu arkadaşın dostluğunu gözden geçirdiniz mi? Yukarıda bahsettiğimiz gibi: “Sürçen atın başı hemen kesilmez.” ama tekrar sürçme ihtimalini de göz önünde bulundurmalı.
Siz siz olun, dost dediğiniz kişiyi ihmal etmeyin hele ki sıkıntılı zamanında...