a) Yahudiler
b) Hıristiyanlar
c) Müslüman(!)lar
İslam’ın siyasal bir zeminde hayat standardı ve eğitimi ile yaşanmadığı bir zaman diliminde bugün yaşananlar hayatımıza kimlerin yön verdiğini ve bu yön vermede nasıl bir yöntem uyguladıklarını bilmemiz gereken acil bir konudur.
İslam, Hz. Muhammed (sav)’e nazil olduğu ilk günden bu yana temel akidesinden ve teorisinden hiçbir değişikliğe uğramadığını biliyoruz. Ama bunu günümüz Müslümanlar için söylemek çok zordur.
Asrı Saadetten sonra ilk otuz yıl hariç tutulursa daha sonra Müslümanlar gittikçe değişime uğramıştır. İlk tavizini idarede daha sonra amelde ve daha sonra da özellikle günümüzde ideolojilerin etkisi ile dünyaya meyletme neticesinde dünya hâkimiyetini Yahudi-Hıristiyan ittifakına kaptırmıştır.
Allah bize Maide Suresi 82. Ayetinde; “Andolsun, insanlar içinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olanların Yahudiler ve şirk koşanlar olduğunu bulursun…” buyrulmaktadır.
Bugün bunu çok iyi tahlil etmemiz gerekir. Hayatımıza yön vermek isteyen Siyonist Yahudilerin öğretisine bağlanan emperyalist güç odakları ve onların kendine çeşitli oyun ve desiselerle bağladığı Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanların bugünkü durumunun bilmemiz gerekmektedir.
Siyonist Yahudiler, muhafazakâr Yahudilikten çok uzak oldukları ve aşırı bir ırkçı eğilim gösterdikleri bir realite olarak bilmemiz gereken önemli konulardan biridir.
Maide Suresi 82. Ayeti bizi hem ırkçı Siyonist Yahudileri hem de Allahın hükmü yerine kendi aklı hükümlerini öne çıkaran ve Kuran ifadesi ile müşrikleri yani şirk koşanları iyi tanıyıp onların dünyayı kendi ideolojilerine göre yönetmelerini çok iyi tahlil etmemiz gereken önemli bir konudur.
Bugün dünyada Siyonist Yahudilerin yaptıklarını benimsemeyen ve aynı zamanda karşı çıkan Yahudilerin varlığı meseleyi iyi tahlil edip önemle üzerinde eğilmemiz gereken bir konudur.
a) Siyonistleştirilen Yahudiler
Siyonist Yahudiliğin kurucusu ve fikir babası olan Theodor Herzldir. Mevcut Yahudiliğe ve tahrif edilmiş Tevrat’a rağmen 3000 yılı aşkın bir süre evvel sürgün edildikleri topraklar tekrar geri dönmek ve anavatanları olarak bildikleri Filistin topraklarında Kudüs merkezli Yahudi bir devletin kurulması ile çözülebileceğini söyleyen ve bunun için temeller atan Theodor Herzl’in o günkü çabası bugün gerçekleşmiştir.
Ve o fikirlerin hayata tatbiki neticesinde İslam alemi siyasal ve sosyal hayattan koparılarak Müslümanlar arasında sınırlar çizilmek sureti ile bugünkü tablo karşımızsa konulmuştur. Bugüne kadar çok kanlar dökülüp değerler yitirilirken bugün Arap Baharı olarak başlayıp karşımıza çıkan daha sonra Suriye ile devam eden ve aynı zamanda Suriye’nin başına gelenlerin bu hile, kan, gözyaşı ve hukuksuzluk üzere kurulan Siyonist terör devletinin devamını ve güvenliğini sağlamak için yapıldığını bilmemiz gerekyor.
Fakat işin aslına baktığımızda Theodor Herzl’in fikirlerin mevcut Yahudilikle bağdaşmadığını ve buna karşılık seslerini yükselten Yahudilerin var olduğunu bilmek olaya başka bir açıdan bakmamızı zorunlu kılıyor.
İngiltere’de, Theodor Herzl’in Siyonizm’ine karşı olan ve bu konuda aktif bir çalışma ortaya koyan tanınmış Hahamlardan Aran Kohen, “Siyonizm, masum insanları kendi çirkin emellerine alet eden insanlık dışı ve aşırı milliyetçi bir anlayış şeklidir” demesi meseleye bir açıklık getiriyor.
Kohen bu hususta, Siyonizm’in Yahudilik diniyle hiçbir ilgisi olmadığının altını çizerken, ”bu cereyan, insanlıktan hiçbir payı olmayan ve masum insanları kendi pis ve çirkin emellerine alet eden aşırı milliyetçi bir düşünce ve anlayış biçimidir” şeklindeki sözleri Siyonizm’in nasıl bir insanlık suçu işlediğini yetkili bir ağızdan dinliyoruz.
Açıklamalarının devamında, Siyonist İsrail rejiminin Filistin halkına yönelik işlediği barbarca cinayetleri de kınayan Haham Kohen, Yahudiliği barış dini olarak niteleyip, ”Tevrat’ta yüce Allah, Yahudilere çirkin tavır ve davranışlarınızdan dolayı, bağımsız bir devlete sahip olamazsınız diye buyuruyor. Buna göre, Siyonist rejimin kuruluşu temelden gayrı meşru ve Tevrat’ın buyruklarına aykırıdır” diye konuşması işin nasıl bir kirli boyutunun olduğunu ortaya koyuyor.
Haham Kohen, İran’da yaşayan Yahudilerin ifade ve din özgürlüğüne sahip olduklarını da belirterek, ”İran’daki Yahudilerin her hangi bir sorunu yok. Hatta bildiğim kadarıyla İslam İnkılâbının başından bu yana Meclis’te temsilcileri var” ifadesini kullandı.
İran eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejadı, Siyonizm’e bağlı medya grupları tarafından şiddet yanlısı bir şahıs olarak tanıtılmaya çalışılan kimse diye söz eden Haham Aran Kohen ayrıca, Filistin meselesi konusuna da değinerek, ”Avrupalıların işledikleri hatanın bedelini, Filistin halkı ödemeli diye, mantıklı hiçbir açıklama olamaz” demesi Yahudilerin intikamını asıl Yahudileri katledenlerden değil bu intikamı Müslümanlardan alınması şeklindeki ifade önemli bir gerçeği ortaya koymaktadır.
Bugün Siyonist İsrail terör devletini ret eden ve onların mevcut Tevrat’a göre hareket etmediğini söyleyen Yahudilerin olması Siyonizm belasının nasıl bir ahtapot gibi Hıristiyan âlemini kendi hegemonyasına aldığın müşahede etmekteyiz.
Fesat ve bozgunculuk yaptıkları topraklardan sürülen Yahudilerin ellerinde bulunan ve kendilerinin bozduğu Tevrat’a göre Mısır’da bulunan Nil nehri ile Türkiye’de bulunan Fırat nehirleri arasındaki topraklar Allah tarafından kendilerine “Vaat Edilmiş Kutsal Topraklar” olarak bilirler. Sürgün edilmelerinden sonra Tevrat’taki bu ayete(!) göre yeniden bu topraklar üzerinde İsrail devletini kurmaları gerektiğine inandıkları için bu uğurda yapılması gereken her şeyi doğru-yanlış, hukuk içi veya dışı, her türlü hileye rağmen bunu gerçekleştirmek için harekete geçtiler.
Selahaddin-i Eyyubi’nin Kudüsten çıkardığı Tapınak Şövalyeleri ki, kendileri o dönemde ilk bankerlik sistemini kurmuş Hıristiyanlar olarak bir gemi dolusu altın ile Avrupa’ya gittiler. Altının kokusunu alan Yahudiler bu altınların peşine düşerek Tapınak Şövalyeleri ile ilişki kurarak onları bile Hıristiyanlıktan vazgeçirebilecek konuma getirdiler.
Yahudilerin eline geçen bu altınlar ile Yahudiler o dönem Avrupa’sının krallarına faizli krediler vermek sureti ile kendilerine bağladılar. Çok geçmeden büyük sermayelerle Avrupa’da söz sahibi olan Yahudi aileler bu defa Hıristiyanları kendi öğretilerine bağlamak için Reform ve Rönesans döneminde içi Yahudilik dışı ise Hıristiyanlık olan yeni bir mezhep kurdular. Bu mezhep Protestanlıktı. Protestan mezhebinin kurucuları ise iki mason papaz olan Fransız Calwin ve Alman Martin Luther idi.
Protestanlık hızla yayılmaya başlandı ve o güne kadar Yahudilerin girmesi yasak olan İngiltere’ye Püritenler denilen grubun eli ile girmesinden sonra Amerika’nın keşfi ile oraya da girmiş oldu. Protestanlık mezhebinin bir özelliği Yahudilerin Allah tarafından özel olarak yaratılıp kutsandığı inancıdır. Bundan dolayı Allah’ın sevgili kulları olan Yahudilere hizmet etmek cennete girmenin vesilesidir gibi bir inanca sahiptirler. Bundan dolayı Amerika’da gelişen Evanjelizm tarikatı bu yönü ile tamamen Yahudilerin emrinde ve onların yönlendirmesindedir. Bundan dolayı ABD İsrail’i her platformda korumaya çalışır ve her türlü hukuksuzluğa rağmen kollamaktan asla vazgeçmez. Çünkü iktidarda olanların tamamı Evanjelizm tarikatına bağlıdırlar.
Yazımın ikinci kısmını Siyonistleştirilen Hıristiyanları daha sonra da üçüncü olarak Siyonistleştirilen Müslümanları yazmak dileği ile…
Selam ve dua Allah’a gerçek manada teslim olanlaradır…