Özlü Söz:  إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

 

Arapça okunuşu:

İnnemel mû’minûne ihvetun fe aslihû beyne ehaveykum vettekûllâhe leallekum turhamûn.

 

Türkçe Meali:

Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah'tan korkup sakının; umulur ki merhamet olursunuz.

 

İlk dönem İslam anlayışının Kuran ile örtüşmesinin ardından sonra gelen bozulmalar neticesinde hak yerini güce, adalet yerini zulme, ümmet bilinci yerini ulusalcılığa ve ırkçılığa bırakırken hilafetin saltanata dönüşümü ile bugüne kadar yetişen nesiller öz İslami anlayıştan ve öneminden yoksun yetiştiler. Birde saltanat hilafetinin ardından tamamen hilafet müessesesinden yoksun oluş bugün Müslümanları hem başsız bırakmış hem de İslami eğitim ve hayat standardından koparmıştır.

 

İslami öz yönetim ve onun velayeti altında yapılması gereken eğitim sisteminden yoksun olduğumuz için Kur'an'ın birçok kavramını asli hüviyetiyle anlayıp hayatımıza tatbik edemememiz bugün bizi akli ideolojiler olan Kapitalizmin, Sosyalizmin ve Faşizmin velayeti altında yoğurmuştur. Ve Kurani kavramlar yanlış veya kısır açıklamalarla önümüze konduğunda hedefimizden ne yazık ki uzaklaştığımız gibi hakiki İslam'ı anlamakta da zorluk çekiyoruz.

 

Bu kavramlardan biri de Müslüman ve Mümin kavramlarıdır.

 

Müslüman kelime manasıyla teslim olan, ıstılahı manası ile Allaha teslim olan demektir.

 

Mümin ise beyninde, kalbine ve amelinde hiçbir şüphe, riya, gösteriş ve aldatma olmaksızın Allahtan gelen her emre itaat eden, gerekeni bütün benliği ile yapan ve aynı zamanda Allah yolundan hiçbir şekilde kopup ayrılmayan demektir.

 

İslam dairesi geniştir ve bir insan bu daireye girdiğinde Allah'a teslimiyetini beyan eder ve Müslüman olur. İlk adımda bilmesi gereken en önemli ilim Marifetullahtır. Marifetullah Allah’ı gereği üzere tanımak ve bütün sıfatları ile birlikte teslimiyetini yerine getirmektir.

 

Allah'ın esmai sıfatlarını ve kapsadığı manaları ihtiva eden bilgiyi öğrenen bir Müslüman, Müminlik sıfatını alabilmek ve muttakilerden olabilmek için gaybi meselelere inanmayı, dosdoğru namaz kılmayı, rızık olarak verilenlerden Allah yolunda infak etmeyi, cihat etmeyi ve emredilen mali ve bedeni ibadetleri hakkıyla yerine getirmeyi kendine hedef seçmeli ki o menzile varabilsin...

 

Allah Hucurat Suresi 10. ayetinin meal tefsirinde şöyle buyurur; “Bütün müminler kesinlikle kardeştirler. Öyleyse kardeşleriniz arasında sulhu, barışı sağlayın, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzeltin, geliştirin. Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. Ola ki, ilâhî merhamete mazhar olursunuz.”

 

Allah iman edenlerden Mümin olanların kardeş olduklarını beyan buyuruyor ve “İnnemel Müminune ihvetun” buyuruyor. Eğer Müslümanlar kardeştir buyursaydı “İnnemel Muslimune ihvetun” buyururdu. Demek ki arada bir fark var ve biz bu farkı bilip ona göre hareket etmeliyiz.

 

Nisa Suresi 59. ayetin meal tefsirinde şöyle buyurulur;

 

“Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, kitabındaki hükümleri uygulayın. İlâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur Allah’ın tek yetkili Rasûlüne, onun sünnetine, sizden olan ululemre, İslâmî düzeni yürüten yetkililere, uzmanlara itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe iman ediyorsanız eğer, Allah’a, kitabına ve Rasûlüne, sünnetine başvurun. Bu daha hayırlı ve doğuracağı sonuçlar bakımından daha güzeldir.”

 

Bir insan Müslüman olmaya karar verdiğinde önce üzerine farz olan bilgileri öğrenip hayatına uygulamak zorundadır. Bunları yerine getirmediği zaman müminlik sıfatını alacağı yola giremez. Haliyle bilgi ve amelinde eksiklik olduğu zaman da başka güç ve yaptırımcıların kapsamına girer.

 

Örneğin günümüzde İslam âleminin halifesiz yaşadığı bir dönemde sınırlarını Siyonist öğretinin emrindeki emperyalist güçlerin çizdiği coğrafyamızda ümmetin nesilleri simgesel olarak Müslüman farz olan ilimleri tahsil edemedikleri için sorumluluk taşımaktan uzak bir hayatın anaforunda kaybolmaktadırlar.

 

Ulusalcılığın yerini aldığı ümmet inancı bilinmemekte ve ırki temayüller ön plana çıkmaktadır. İslam coğrafyasında Türk Müslümanlar, Kürt Müslümanlar, Arap Müslümanlar, Fars Müslümanlar gibi ırkları ön planda olanlar kendilerin İslam dininden sayarken Müslümanlıklarından daha çok bağlı oldukları ırklar ön plandadır. Kendi beyanları ile Müslüman olduklarını söylediklerinde onları öyle kabul etmek durumundayız.

 

Ancak bu Hucurat Suresi 10. Ayetinde beyan buyrulduğu şekliyle kardeşlik tahakkuk etmiyor. Zira Allah Müminlerin kardeş olduklarını beyan ederken müthiş bir ince ayarı da önümüze bırakıyor. Mümin Allah davasını her hal ve şartta savunmaktan asla vazgeçmeyen, bu uğurda her şeyini feda ederek yeryüzüne ilahi hükümlerin hâkim olma mücadelesini verendir.

 

 Oysa ırki temayülleri ön planda olan sistemlerde Müslümanlık Müminlik sıfatına toplum olarak değil ancak ferdi planda görülür. Ve işte o Allah davasını hiçbir beşeri ideolojiye kurban etmeden ve hakkı üstün tutma mücadelesi verenler mümindirler ve ancak onlar kardeştirler. Anlamamız ve hayatımıza geçirmemiz gereken ana kavram bu olmalıdır.

 

Müslümanlar bugün Müminlik sıfatı alabilmek için Allah'ın emir ve yasaklarını yerine getirmek için çaba sarf etmelidirler. İslam'da her şeyin organizesinin yapılabilmesi için Peygamber makamına oturacak bir halifenin veya Kurani deyimle Ululemrin olmasına bağlıdır. Ululemrin olmaması bugün Müslümanları ABD ve siyonis İsrail vahşetinin insafına bırakılmıştır. Ululemrin önderliğinde bir İslam Birliğinin tesisi İslam coğrafyasındaki işgal, sömürü ve katliamların önünü kesecektir.

 

Selam ve dua Allah yolunun gerçek yolcuları olan Müminlere...