Ölüm güzel şey,
Budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı,
Ölür müydü Peygamber?
Necip Fazıl Kısakürek
Ölüm, insanlık tarihinin en eski ve en tartışmalı konularından biridir. Bu konuda düşünceler, inançlar ve duygular kuşaktan kuşağa aktarılmakta, edebi eserlerde ve felsefi metinlerde derinlemesine ele alınmaktadır. Necip Fazıl Kısakürek'in dizelerinde olduğu gibi, ölüm hem acı hem de bir gerçek olarak kabul edilir. "Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber..." diyerek, ölümün yalnızca bir son değil, aynı zamanda bir dönüşüm olduğunu ifade eder. Bu düşünceler, filozof Epiktetos’un "ölmemek insanlar için bir felakettir" sözüyle de örtüşmektedir.
Ünlü filozof Epiktetos, ölümü şöyle tanımlamıştır: "Ölmemek insanlar için bir felakettir. Bir başak için sararıp olgunlaşmamak ve biçilmemek ne ise, bir adem oğlu için de ölmemek odur." Tüm canlılar gibi insanlar da doğar, yaşar ve ölür. İlkokulda Hayat Bilgisi kitabındaki bir görseli, şimdi görmüş gibi hatırlıyorum. Resimler bir kediye aitti. Kedinin önce yavru, sonra yetişkin ve daha sonra da ölü halini gösteriyorlardı. O zamanki duygularımı hatırlamıyorum ancak çocukluk yıllarıma ait bir anıyı iyi hatırlıyorum.
Ölmeden evvel ölebilenler için ölümün ömrümüzün en feci işi olmadığını söylüyor merhum. Ölmeden evvel ölenler... Yani ölümü hem çok yakın hem çok uzak hissetmek. Kendi rızamızla gelmediğimiz bu dünyadan giderken de rızamız aranmayacaktır. Şu halde bize verilen sınırlı yaşamı, yaratılış amacına uygun olarak sürdürmeye çalışırsak; sanırım ölüm bize çok acı gelmeyecektir. Tolstoy’un dediği gibi:
"Hayat ne gideni geri getirir, ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir. Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın ya da yaşamadım diye ağlamayacaksın."
Uzun yaşamak, yalnızca yılların sayısıyla değil, yaşanan her anın kalitesiyle de doğrudan ilişkilidir. Hayatın değerini, sırf zamanın geçmesiyle değil, her anı dolu dolu yaşamakla anlamalıyız. Örneğin, televizyon izlemek gibi pasif zaman geçirme aktiviteleri, gerçekte yaşanmış deneyimler olarak değerlendirilmez; bu süre zarfında aktif bir katkı sunmak bir kenara, zamanın nasıl geçtiğini bile fark etmeyebiliriz.
Kaliteli ve verimli bir yaşam için, yaşadığımız anların insanlığa, çevremize ve kendimize ne kadar fayda sağladığını sorgulamalıyız. Her bir anı, mutluluk ve tatminle değerlendirmek, gerçek anlamda uzun yaşamaktır. Bu perspektiften bakıldığında, hayatı dolu dolu yaşamak, yalnızca günlerin sayısını artırmakla kalmayıp, onlara anlam katmanın da bir yoludur.