Musibetteki Nimet | Murtaza Kamar | Köşe Yazıları...

Yetmişine dayanmış yaşlı bir çift varmış. Bir sabah yaşlı adam eşine: “Hazırlan, kadıya gidip boşanacağız.” demiş. Kadın: “Aklını mı yitirdin bey?” demiş. Yaşlı adam: “Hayır, aklımı yitirmedim. Boşanmamız gerek,” deyip kestirip atmış. Hazırlanıp kapıdan çıkmışlar. Yaşlı adam daha kapıdan adımını atar atmaz kapı eşiğine takılıp düşmüş. Ayağa kalkarken eşine: “Kadıya gitmeye gerek kalmadı dönelim,” demiş. Yaşlı kadın: “Tahmin ettiğim gibi aklını yitirdin sen.” demiş. Yaşlı adam ona şöyle cevap vermiş: “Hanım aklımı yitirmedim. Lakin altı aydır bize olumsuz hiçbir şey olmadı. En ufak bir baş ağrısı dahi geçirmedik. Bunun sebebini düşündüm. Sonra Allah’ın bizi unuttuğu yani bizden yüz çevirdiği kanaatine ulaştım. Biz büyük bir kabahat işlemişiz ki Allah bizden yüz çevirdi. Bundan dolayı boşanma kararı verdim. Ancak kapıdan çıkıp eşiğe takılıp düşünce, Allah’ın bizi unutmadığını gördüm.”

Eskiler musibetlere bu gözle bakardı. Mardin’de başa bir musibet gelince ah vah edilmez, “Allah beterinden korusun” denir. Bir de inancımız gereği başa gelen her musibet günahlara kefaret kabul edilir. Hatta hastalıkla boğuşan kişiye ‘günahlarından arındı’ diye söylenir. Dolayısıyla hastalığa rahmet diye bakılır. Bu konuda güzel bir hikâye anlatılır: Bir gün Hz. Ebubekir: “Yâ Resûlallah! Yaptığımız her kötülükten dolayı ceza görecek miyiz?” diye sordu. Bunun üzerine de Allah Resûlü (s.a.v.): “Sen hiç hastalanmaz mısın? Hiç üzülmez misin? Başına hiç bela gelmez mi?” diye sormuştu. Hz. Ebû Bekir “Evet,” deyince Kutlu Nebî, “İşte bunlar, dünyada yaptıklarınızın cezasıdır/kefaretidir.” buyurmuştu. Başka bir defasında da genel bir şekilde, “Allah, Müslüman’ın vücuduna batan bir dikene varıncaya kadar yorgunluk, hastalık, kederlenme, hüzünlenme, başına gelen eza ve iç sıkıntısı gibi musibetleri, onun günahlarına kefaret yapar.”  buyurarak herkesi rahatlatmıştı.

Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurmaktadır, “Müminin durumu ne hoştur. Her hali kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hal geldiğinde şükreder, bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde sabreder, bu da onun için hayır olur.”

Yüce Allah başımıza gelen musibetlere sabretmemizi, nimete de şükredip azmamamız hususunda bizden yardımını esirgemesin.