Efsaneleşen ‘Mavi’ Devrim neredeyse 1 yıl önce başladı. Mavi’nin zaferi Van TSO ile başladı, turuncu ile kazanılan ardından ‘mavileşen’ VATBO ile perçinlendi ardından yapılan tüm oda seçimlerinde de bir bir tescillendi.

Şoförler Odası ‘maviyim’ dedi kazandı, Bakkallar Odası ‘maviyim’ dedi kazandı… Hal böyle olunca Van’ın meslek odalarında kazanmaya niyet eden önce ‘mavi’ diyerek işe başladı…

Peki neydi ‘mavi’yi bu kadar alıcı kılan?

-Diyarbakır’da BDP’nin desteklemesi anlamında gelen ‘Mavi’nin Van’da bünyesinde hem BDP, hem AK Parti’den hem de Cemaat’ten önemli isimleri bulundurması.
-Takva’nın büyük bir vizyon ile geldiğini topluma iyice hissettirmesi.
-Kazanılması zor görünen Van’ın en prestijli kurumunun ‘Mavi’ ile kazanılması… gibi bir çok etken vardı hiç şüphesiz.

Ama sonraki süreçte Turuncu AK Parti, Mavi BDP olayı iyiden iyiye hakim olmaya başladı. AK Partili cenahın bir çoğunun ‘mavi’ye direk desteği gün gibi ortada olmasına rağmen bir taraftan da böyle bir ayrım çizgi çekilde meslek odası seçimlerinde. Yani Mavi’lerin kazandığı her seçim BDP hanesine yazıldı, Turuncu’nun kaybettiği seçim AK Parti’nin.

Haliyle Van TSO seçimlerinden bir süre önce kaleme aldığım köşemde bende de dedim ki:

“Van TSO seçimleri yerel seçimlerin bir nevi provasıydı. Mavi BDP ise, BDP kazandıysa yerel seçimlerin kazananı da BDP olacaktır.”

Sonra işin bizzat içinde olan ‘Turuncu’ isimlerden VATBO yönetim kurulu üyesi Halil Tandoğan da dedi ki: “Mavi BDP’ye hizmet ediyor. AK Parti farkında olmadan BDP’nin ekmeğine yağ sürüyor. AK Parti il teşkilatı bile bile lades diyor.” Tandoğan ardından da Ak Parti’den istifa etti…

Haklılığını gruplar halinde tartışınız.

***

TURUNCU HÜSRAN

Dün VESOB seçimleri vardı. Van Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği. Başkanlıkta yarışan isim daha önce ‘Turuncu’ ile Şoförler Odası seçimlerini kaybeden Faruk Alpaslan.

‘Turuncu’nun adayı olduğu için birebir Ak Parti’nin adayı olmakla nitelendirilmesine rağmen AK Partililerin zerre miskal destek vermediği aksine önüne taş koyduğu bir isim.

Alpaslan oldukça başarılı bir şekilde yönettiği Oda’yı ‘mavi’ye kaybedince VESOB için tehlike çanları çoktan çalmaya başlamıştı. AK Partililer de kendi söküklerini bile dikemeyince (yerel seçimde başarısız olunca) VESOB da kesin kaybedilir dedikodusu kulaktan kulağa yayılmaya başladı.

En son seçimden birkaç gün önce görüştüğüm Alpaslan ise konuşulanın aksine kendinden oldukça emindi. “Kazanırsam da kendim kazanacağım, kaybedersem de” dedi. Siyasetten tamamıyla uzak bir seçime girdiğini söyleyen Alpaslan bu nedenle de “Beyaz ile girip kazanacağım” demişti bana. Kendinden oldukça emindi.

Oy kullanacak 19 meslek örgütünün 14’ünü yanına alan İsa Berge’nin adeta erken zafer bozu verdiği adaylık açıklamasını yaptığı gün konuşmuştuk. O fotoğraf karesini sorduğumda ise sadece gülmüş ve “Ben bu seçimi kazanacağım, fotoğrafa takılmaya gerek yok” demişti.

O isim dün siyasetsiz, AK Parti’siz, BDP’siz girdiği seçimden zaferle çıktı.

Bunu nasıl yaptı?

-Hakkındaki iddialara rağmen bıraktığı Şoförler Odası ile ilgili hep dik durdu.
-Çok iyi bildiği oda ile ilgili herşeyin takipçisi oldu ve onu koltuğundan eden birçok isme yüz çevirmek yerine, desteğini devam ettirdi.
-Kazanmaya niyetli tüm kuruluşların ‘mavi’ ile seçime girmesinden ve marka değeri düşürmesinden kaynaklı sorun ve sıkıntıları iyi değerlendirdi.

Alpaslan iyi bir zafer kazandı. Tebrik etmek gerek.

‘Beyaz’ zafer Alpaslan’a daha çok yakıştı… Tertemiz, siyasetsiz…

***

DURUM VAHİM!

Depremden sonra Van halkının üste üste şahit olduğu 15 bini aşkın büyüklü küçüklü depremlerle ilgili bir doktor ile konuşurken şöyle demişti:

“Vanlılar şu an bu şoku hissetmiyor ya da mental olarak anlamıyor olabilir ama bu depremin ruhsal ve psikolojik çöküntüleri iki yıl sonra baş gösterecek asıl. Yavaş yavaş bunu hissedeceğiz…”

Yaklaşık bir yıldır üst üste gerçekleştirilen meslek odası, STK ve siyasi seçimleri konuşuyoruz. Bir nevi hepsini tek çatıda birleştirmek gerekirse iki yıl deprem konuşmakla geçen süreçte sonra son bir yılımızı ‘siyaset’ ile geçiriyoruz.

Lakin arka planda kalan Van’da vahim problemler baş göstermeye başladı.

Siyasetçinin icraat, meslek odasının esnafa destek, STK’nın memleketin ahvalini konuşmadığı şu son birkaç yılda Van’da depremin psikolojik etkileri iyice ‘Maddi’ problemlere dönüştü. Önümüzde yine bir Cumhurbaşkanlığı seçimi, ardından milletvekili seçimleri var.

Ama Van’ın bu bohem içinde iki seçim daha sorunlarını bir kenara koyup ‘siyaset’ konuşmaya hali yok.

Allah aşkına şöyle bir caddeye inip esnafı, tüccarı, üreticiyi, sanayiciyi dinleyin. İşler sıfır noktasında. Zaruri ihtiyaçların yapıldığı parakende satışlar dışında Van ekonomisi adeta çark etmiş durumda. Yani depremin psikolojik etkileri gibi piyasaya etkisi de iki yıl sonra baş göstermeye başladı.

Bence turuncu, mavi adı her neyse artık bir kenara bırakmalı ve bu kentin sorunları üzerine düşünülmelidir. Herkesin siyasetini yaptı, yerine getiremeyeceği vaatlerini miting meydanlarında bıraktı gitti. Geriye çalışır durumda, yol gitmez bir Van bırakıldı gitti:

-Kurum amirleri bahar sendromu yaşıyor.
-Belediyeler hala balayını tamamlamış değil, arada bir temizlik kampanyaları ile vatandaşa “Biz çalışıyoruz” havası verip serinletiyor.
-Hükümet temsilcisi vekiller ortada yok.
-Siyasi partiler ‘yorgan gitti, kavga bitti’ der gibi seçim bitince memleketin sorunlarını tozlu raflara kaldırdı.
-STK’lar siyaset konuşmaktan, birilerine yandaş, karşıt olmaktan memleket meselelerini dile getirmekten uzaklar.
-Meslek odaları yarı siyasi seçimlerden, karşılıklı atışmalardan fırsat bulamıyor.
-İlin önde gelen üreticisi, yatırımcısı, sermaye sahipleri ilgisizlikten valiz topluyor.

Eee, kim sahip çıkacak bu kente? Daha biz kendi derdimizi bile konuşacak halde değil iken kime gidip ‘bize yardım edin’ diyeceğiz sorması ayıp? Hadi biraz kendi işimize dönüp memleketimize konuşalım biraz ne dersiniz?

Zira bu memlekette Metin Feyzioğlu’nun bir demeci bile haftalarca konuşulurken göz göre göre sahipsizlikten bitap düşen bir kent var. Yeter siyasi konuşmalara meze olduğumuz!

1 milyon 70 bin kişi bir Feyzioğlu yapmıyor muyuz?

Hele de memleket bu ahval ve şerait içindeyken!..

***

DUYMAYAN KALMASIN!

Unutmadan Pazar günü saat 07.00’de Van Kalesi’ndeki Guinness Rekorlar Kitabına girmek için on binlerce insan hep birlikte kahvaltı yapıyoruz. Ev sahibini davet etmek olmaz ama olur da duymayan kalmıştır. Eşe, dosta, komşuya, akrabaya duyurun. Kim varsa alın gelin Pazar’a kahvaltı var!.. Bu arada, hazır kahvaltı yaparken rekoru da aradan çıkaralım diye hatırlatayım: Son giriş 9.30’da olacak. Erken saatte gidip rekoru aradan çıkarıp afiyetle kahvaltımızı yapalım.