Çocuklardan ödünç aldığımız bu dünyayı onlara daha güzel daha barışçıl ve daha mutlu bir şekilde teslim edemeyeceğimizin üzüntüsünü her geçen gün daha çok yaşıyorum-yaşıyoruz. Gün geçmiyor ki onlardan ödünç aldığımız dünyayı onlara zindan etmeye sebebiyet verecek yeni bir yıkıma imza atmayalım. Gene çocuklar ölüyor, yetim kalıyor, öksüz kalıyor ve vatansız kalıyor. Birileri bir plan yapıyor ve planının işlenişi için taştan bile kan çıkartıyor. Çıkan her kan da tepeden tırnağa çocuklara bulaşıyor. Kötü insanların sahip olduğu bu yıkımları düzeltecek olan var mı? Çocuklara daha iyi bir dünya bırakmak için çalışanlar var mı? Bilmiyorum ama umudumu da kaybetmek istemiyorum.

Burada unutamamamız gereken en önemli detayın insan haklarına konu olan ve hakları korunmaya çalışılan tüm insanların bir zamanlar çocuk olduğudur. Ve bir çocuğun nasıl bir insana dönüşeceğinin büyük oranda çocukluğuna bağlı olduğunu düşünecek olduğumuzda, çocukluğun insan hayatında ne kadar önemli bir dönem olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Ancak buna rağmen çocukluk dönemi ve çocuklar uzun bir süre ihmal edilmiş, iyi bir insan olmanın iyi bir çocukluk geçirmekle bağlantısı görmezden gelinmiştir. Çocukların özel olarak korunmaya muhtaç oldukları ve birtakım haklara sahip oldukları anlayışı ise çok daha sonraları ortaya çıkmıştır. Çocuk haklarının savunulduğu platformlar nicel olarak her dönem artış gösterse de bir zamanlar çocuk olanların çocukların üzerindeki olumsuz etkisi nitel olarak daha da çok artmaktadır.

Dünyada yalnızlaşan ve bu yalnızlık içerisinde yenidünyaya hazırlanmaya çalışan çocukların saydığımız sebeplerden ötürü sayılarının arttığı ve belli bir koruma alanına sahip olunması gerektiğini fikri daha güçlü bir şekilde dillendirilmektedir. Tarih boyunca toplumlarda yaşanan çeşitli olaylar neticesinde insanların bireysel ve kitlesel olarak hayatlarını kaybetmesine, yaşadıkları coğrafyalardan sürülmesine ve aile içi bağların kopmasına bağlı olarak “korunmaya muhtaç çocuklar” kavramı ortaya çıkmıştır. Sosyal bir olgu olan korunmaya muhtaç çocuklar kavramına babasını kaybetmiş yetimler, annesini kaybetmiş öksüzler veya hem annesini hem de babasını kaybetmiş yetimler, ailesi tarafından terk edilmiş ya da sokağa bırakılmış çocuklar ve anne babası hayatta olmasına rağmen ihtiyaç duyduğu ilgi ve sevgiden mahrum olan çocuklar dâhil edilebilir. Buradaki çocukların her biri için hikaye farklıdır ama ortak olan bir şey varsa da o da çocukların kimsesiz kaldığı ve birilerine ihtiyaç olduğudur.

Çocukların karşı karşıya kaldığı olumsuz durumların sebepleri insanlık tarihi kadar eskidir ve sebepler hep aynı temeller çerçevesinde dönüp durmaktadır. Eskide yapılan göçler ve bulunduğu alanı koruma amaçlı savaşlar sonucu yetim kalan çocuklar olmuştur ve yetim kalan çocuklar geride kalanlar için yeni güç olarak yetiştirilmekteydi. Günümüzde ise savaş, yoksulluk, doğal afet ve salgın hastalıkların başı çektiği nedenlerden dolayı yetim sayısı günden güne artmaktadır. Son verilere göre dünya üzerinde kayıtlı 153 milyon yetimin bulunduğu, gerçek sayının ise 400 milyonun üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Koruma altında olan çocukların tamamı için güzel bir planın işlendiği söylemek olaya fazla iyi niyetle bakmaktır. Bununla beraber 1.2 milyon çocuğun insan ticaretine konu edildiği ve yüz binlerce çocuğun zorla silah altında tutulduğu gerçeğini asla unutmamalıyız.

Peki, bu çocuklar için neler yapılabilir? Çok iyi niyetli çalışmalar olduğu ve bu çalışmalara öncülük eden iyi niyetli kuruluşların olduğu malumumuzdur. Fakat burada kırıcı olan son yüzyılda çocukların en temel haklarını koruma altına almak için gelişmiş devletlerce imzalanan çocuk hakları sözleşmeleri ve düzenlemelerinin hükümleri ne yazık ki yalnızca bu devletlerde yaşayan çocukları koruma altına alırken, Orta Doğu ve dünyanın diğer kesimlerinde yaşayan çocuklar için aynı hassasiyet gösterilmemektedir. Milyonlarca çocuğu zorlu şartlar altında yaşamaya mecbur eden devletler, çocukların haklarını kendi bildirgelerinde yazmış ancak uygulamaya geçirmemiştir. Günümüzde hâlâ süregelen savaşlar, zenginlik hırsı veya politik kazançlar elde etme uğruna girişilen olaylar, bu coğrafyalarda doğan çocukların hayatlarını tehdit etmeye devam etmektedir. Yapılan çalışmaların yelpazesinin genişlenmesi için atılan adımların ve yapılan sözleşmelerin her çocuk için geçerli olduğu bir zemine oturtulması zorunludur. Yeryüzünde yaşayan her çocuğun aynı haklara sahip olduğu ve yaşan hakkının her çocuk için aynı öneme sahip olduğu çalışmaların yapılması, bu alanda çalışan her kuruluşun en önemli önceliği olmalıdır. Bunun dışında yapılan her çalışma samimiyetsiz olur.