Şeytanın şarabı ile ilgili yazımızda bir okur şöyle bir yorum yapmıştı:
Hükümdar duyduğu haberin doğruluğunu ve mahiyetini araştırmadan Saruhan Beyi’ni asmaya karar vermiş. Böyle birşey olabilir mi?
Yazımızda yer verdiğimiz hikayenin gerçek olup olmadığını bilmiyoruz. Ama bu ve benzeri olaylar kuvvetle muhtemel yaşanmıştır. Maalesef karar vericilerin bazı durumlarda sorgulamadan veya istişare etmeden karar verdiğini, okuduk, gördük ve görüyoruz.
Yüce Allah bir ayet-i kerimesinde: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkartmaya karşılık olmaksızın, haksız yere bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir can kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur….” buyuruyor (Maide 32)
Bu ayet karşısında bir Müslümanın bu tür bir eyleme kalkışmayacağı düşünülür. Ama maalesef nefis ve kibir peşimizi bırakmıyor! Yetki sahibi olmazdan önceki düşünce yapısı yetkiyi alınca değişiyor. Değişmesi de normaldir. Çünkü yetki sahibi olmadan sorgulamak kolay. Ancak yetki sahibi olunca çok farklı bir ortam ile karşılaşılıyor ve daha önce farkedilmeyen, görülmeyen hususlar göz önüne seriliyor. Bu durumu rahmetli Atiye (Keskin) Kubanlı çok güzel ifade etmiş:
“İş başına gelinceye kadar veya belirli bir seviyeye erişinceye kadar, şu şöyle olmalıdır, bu böyle yapılmalıdır…denilir. İş başına gelince bütün sorumluluklarını unutarak, bir zamanlar tenkit ettikleri işleri yapmaları daha önceden gerçeği yürütmenin lâfı yürütmek gibi kolay olmadığını idrâk edemediklerindendir.”
Yüce Allah bir ayeti kerimesinde: “Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın” buyurmaktadır (Hucurat 6).
Olumlu veya olumsuz olarak duygularımıza hitap eden bir haber/bilgi duyulduğunda düşünmeden kulak kabartılır ve bu bilgi teyit edilmeden, araştırılmadan başkasıyla paylaşılır ve o bilgiye göre hareket edilir. Müslümanların yukarıdaki ayetin hükmü karşısında temkinli davranması beklenir. Ama maalesef bir çoğumuz nefsimize yenilip bu ayetin belirttiği gibi sonradan pişman oluyoruz.
Bu durum ile çok karşılaşmış; ya mağdur edilmiş ya da mağdur etmişizdir. Mağdur olmamak elimizde olmayabilir ama mağdur etmemek elimizde. Mağdur etme durumuna düşmemek için edindiğim tecrübeleri aşağıda sıralayacağım. Umarım faydalanmak isteyen için faydası olur.
Bu tür haberleri duymamak için dedikoduculara itibar etmeyip onların önünü kesmek. Yani bu tür bilgiler vermeye kalktıkları zaman engel olup konuşturmamak ve bir daha bu tür davranışta bulunmamaları için uyarmak. (Tabi şeytanımız bize galip gelmezse)
Bilgi doğru ancak hoşunuzu gitmeyip sizi sinirlendirse de hemen harekete geçmeyip kendinize en az bir gün süre tanıyıp üzerinde düşünmek.
Yine bilgi doğru ancak hoşunuza gitmese harekete geçmeden sağduyusuna ve dostluğunuza güvendiğiniz bir arkadaşınızla istişare etmek, yani danışmak.
Son olarak daha önce verdiğimiz üç filitre testini önemine binaen tekrar yazıp hayatımıza aktarmaya kendimize söz verelim mi?
Üçlü Filtre Testi
Bir gün bir tanıdığı büyük filozof Sokrates’e rastladı ve dedi ki, “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?”
“Bir dakika bekle” diye cevap verdi Sokrates. “Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna ‘Üçlü Filtre Testi’ deniyor. Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir.
Birinci filtre ‘Gerçek Filtresi: Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçeği yansıttığından emin misin?”
“Hayır,” dedi bir süre duraklayan adam… “Aslında bunu sadece duydum ve…”
“Tamam,” dedi Sokrates. “Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun.
İkinci filtreyi deneyelim: ‘İyilik Filtresi’. Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?”
“Hayır, tam tersi…”
“Öyleyse,” diye devam etti Sokrates. “Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı.
İşe Yararlılık Filtresi: Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?”
“Hayır, gerçekten pek işine yaramayabilir…”
“İyi,” dedi Sokrates derin bir nefesin ardından. “Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar, faydalı bir şey de değilse bana niye söyleyesin ki?”