Doğu taraflarındaki tapınaklardan birinin bahçesinde, girişin ortasında taşlar dizilmiştir. Bu tapınağa giden kişi, basamaklara çıkmadan önce taşlara bakmaya yönlendirilir. Basamakların sağ tarafından bakıldığında on bir taş, sol tarafından bakıldığında on iki taş, ortadan bakıldığında ise on üç taş olduğu görülür. Yani olay doğru taş sayısını bulmak olsa da çıkarılacak ders “nereden baktığınızdır.” Doğruluk, bakış açısına göre değişmektedir. Durduğunuz nokta sizin için doğrudur; ama mutlak olarak tam doğru değildir.

Gençliğimde edindiğim bilgileri mutlak gerçekler olarak sahiplenir ve savunurdum. Güvendiğim bir kişiden veya yazardan aldığım bilgileri kesin doğru gibi algılar, bu bilgilerle hareket ederdim. Bir gün, başka bir şehirde yaşayan ağabeyim ziyarete geldiğinde bana kısa kollu bir tişört hediye etmişti. O dönemde merhum bir din adamının teyp kasetlerini dinliyor ve görüşlerini benimsiyordum. Doğu kültürü, yüksek sesle konuşan ve bağıran liderleri sever; bu hoca da kasetlerinde sakin başlayıp ses tonunu yükselterek dinleyiciyi aşka ve vecde getirirdi. O din adamının verdiği bilgilerin doğruluğunu sorgulamak aklımın ucundan bile geçmiyordu. O günlerde edinilen bilgilerin doğruluğunu teyit edecek kaynaklar da yoktu. Bu kasetlerden, erkeğin dahi kısa kollu kıyafet giymesinin caiz olmadığı fikrini benimsemiştim. Bu gerekçeyle tişörtü kabul edemeyeceğimi söylediğimde abim küplere binmişti. Ancak ben düşüncemi değiştirmedim ve tişörtü giymedim.

Zamanla, din ile ilgili kitaplar okuyarak, âlimlerin derslerine devam ederek geçmişte öğrendiğim bilgilerin bir kısmının yanlış olduğunu fark ettim. Bu durum beni daha fazla okumaya teşvik etti. O günden bugüne okumayı elden bırakmadım. Hâlâ, okudukça edindiğim bazı bilgilerin hatalı olduğunu görüyorum. Bu nedenle çapraz okuma yapmaya başladım. Çapraz okuma yöntemiyle farklı düşüncedeki kişilerin eserlerini okumaya, dinlemeye veya izlemeye başladım. Onların ortaya koyduğu düşüncelerin delillerini ve kaynaklarını inceliyor, ona göre bir kişinin görüşüne kanaat ediyor ve benimsiyordum. Ancak bu, yüzde yüz benimseme anlamına gelmiyordu.

Yıllar önce, şu an kaynağını hatırlamadığım bir okuma sırasında İmam-I Azam Ebu Hanife ile ilgili bir olay anlatılıyordu. Aklımda kaldığı kadarıyla, bir kişi İmam’dan bir konuda fetva istemişti. Ebu Hanife fetvayı verdiğinde, kişi “Ey İmam, bu söylediğin şüphe götürmez bir gerçek midir?” diye sormuş. İmam şöyle cevap vermiş: “Bilemem, belki de şüphe götürmez bir batıldır. Bugünkü bilgilerime göre bu fetvayı verdim. Daha sonra bu düşünceme aykırı bir şey bulursanız bu fetvayı bırakınız.”

İmam-I Azam’ın bu hikâyesinden çıkardığım ders, birçok konuda konuşurken ihtiyat payı bırakmaktır. Tabiri caizse, düşüncemizi belirtirken kapıyı biraz açık bırakmaktır. İmam-I Azam gibi büyük bir insan bu düşüncede ise, bizim de şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekmez mi?

Sonuç olarak, bilgi edinme yolculuğunda sabırlı ve açık fikirli olmak önemlidir. Farklı bakış açılarına kulak vermek, kendi görüşlerimizi sorgulamamıza ve daha derin bir anlayışa ulaşmamıza yardımcı olur. İmam-I Azam’ın örneği gibi, her zaman ihtiyatla yaklaşmalı ve bildiklerimizi sorgulama cesaretini göstermeliyiz. Bu, sadece daha sağlam bir bilgi birikimi oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda bizi daha olgun bir birey haline getirir.