Bir Doğu tapınağının girişinde, belirli bir açıdan bakıldığında farklı sayılarda görülen taşlar bulunur. Sağ taraftan bakıldığında on bir, sol taraftan bakıldığında on iki ve ortadan bakıldığında on üç taş görünür. Bu ilginç taş dizilimi, bakış açısının doğruluğu nasıl etkilediğini gösteren bir metafor sunar.
İnsanların olayları nereden gördükleri ve nasıl değerlendirdikleri, doğruluk anlayışlarını etkiler. Herkesin durduğu nokta kendisi için doğru olabilir, ama bu mutlak bir gerçeklik anlamına gelmez. Gençliğimde, güvendiğim kaynaklardan edindiğim bilgileri sorgulamadan doğru kabul ederdim. Örneğin, o dönemlerde kısa kollu kıyafet giymenin caiz olmadığını savunarak, ağabeyimin hediye ettiği tişörtü kabul etmemiştim. Zamanla, çeşitli dini kitaplar okuyup farklı âlimlerin görüşlerini inceledikçe, daha önce öğrendiğim bilgilerin çoğunun sorgulanmaya muhtaç olduğunu fark ettim.
Bu farkındalık, bana hayat boyunca öğrenmenin ve bilgi edinmenin bir yolculuk olduğunu öğretti. İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin hikâyesinde olduğu gibi, insanlar öğrendikleri bilgileri sürekli güncelleyerek gelişirler. İmam’ın verdiği fetva sonrası:
- Bu gerçek midir? Bilemem, belki de şüphe götürmez bir batıldır.
- Bugünkü bilgilerime göre bu fetvayı verdim. Daha sonra bu düşünceme aykırı bir şey bulursanız, bu fetvayı bırakınız,” diye cevap vermiş.
Bu hikâye her konuda kesin yargılardan kaçınmanın önemini öğretti.
Hayatımız boyunca edindiğimiz bilgileri sorgulamalı, farklı bakış açılarına açık olmalı ve öğrenmeye devam etmeliyiz. Bu yaklaşım, yalnızca doğru bilgiye ulaşmamıza değil, aynı zamanda daha olgun bireyler haline gelmemize yardımcı olur. İmam-ı Azam’ın örneğinden çıkardığımız ders, her zaman tevazu ile bilgiye yaklaşmak ve görüşlerimizi gözden geçirmek olmalıdır.