Biz halk olarak tam da çevirmesi yapılacak cinsteniz.

 

Bizi yönetenler noktasındaki beklentilerimiz sözde BÜYÜK uygulamada çok KÜÇÜK olsa bile hizmet noktasında da bizi yönetenlerden çok çabuk etkileniyoruz. Buna bir de “Vanlı bize ‘can’ diyeceğine yabancı bize ‘Kurreder’ desin” daha iyi gibi bir mentalite eklenince değmeyin keyfimize!

 

Bu saflığımızdan da iyi faydalanıyor akıllı siyasetçiler.

 

Mesela İskele’de oturan bir hacı amca tanıyorum. Küresini aşiretinden. Yani değim yerindeyse ‘Sağlam AKP’li’. Yıllar AK Parti ve aynı zihniyetteki partilerden hiç şaşmamışlar. Bu amca da bahsettiğim o beklentisi Van Menkul Kıymetler Borsası’nda makul seviyede seyreden vatandaşlarımızdan. Yıllardır devlet ne yaptıysa ‘Allah zeval vermesin’ demiş öpmüş baş üstüne koymuş.

 

Ama ne olmuşsa bu dönem bir şeyler değişmiş. Ne değişmiş?

 

İskele mahallesinde yapılan yol ve kaldırım çalışmaları sonrasında yolun yükselmesi evlerin de aşağıda kalması dolayısıyla evinin önü boşluğa düşen vatandaşın durumunu gören Başkan Kaya, “Selamun Aleykum” demiş kendisine. Amcamızın halini hatrını sormuş ve durumu gördükten sonra hemen bahçesinin önüne güzel bir yol ve asfalt döktürmüş. Bunu yapan bir belediye hele de BDP’li bir belediye başkanı olunca amca afallamış!

 

“Nasıl olur yahu!” demesiyle “Bundan sonra menim oyum BDP’nindir” çığlıkları bir olmuş.


İşte o gün bugündür o amca sıkı bir Bekir Kaya sempatizanı. Dolaylı olarak da yeni bir BDP seçmeni.

 

Ne kadar şükürdar bir toplumuz değil mi?

 

***

 

İMAM MI OLSUN BAŞKAN MI?

 

Şükretmeyi biliyoruz tamam ama hala ‘iyi’ ile ‘çalışkan’ kavramlarını birbirinden ayırmayı beceremiyoruz. Siyasetçiler hakkında değerlendirme yapınca onların yeterliliklerini, yöneticilik vasıflarının olup olmadığını, siyaseti işine ne derece yansıtabileceğini, iş bitirebilme özelliklerini ve ne kadar halkçı bir isim olduğunu sormak yerine sadece tek bir şeye odaklanıyoruz: “La bu adam bize ne yapar acaba?”

 

Bunun dışında bir kriterimiz daha var. Adam belediye başkan adayı. Seçim dolayısıyla gelip bize de bir selam verip çayımızı içiyor. Güzel de birkaç kelam ediyor. Tamamdır. Siyasetçimiz mekanı terk eder etmez yaftayı yapıştırıyoruz: “Bu adam çok İYİ!”

 

İyi hoş da bu adam ‘ÇALIŞIR MI?’ diye düşünmek yok tabi. “İyi adamsa gitsin imam olsun, bir yardım derneğinde yönetici olsun, gitsin eğitim gönüllüsü olsun, belediye başkanlığında ne işi var vicdansız!” diyecek birileri yok mu içimizde yahu?

 

Kimse kusura bakmasın ben derim!

 

Bizim iyi olanın değil, seçildiği zaman bu halka hizmet edecek bir siyasetçiye ihtiyacımız var. Hiç farketmez BDP’li de olabilir AK Partili de. Üstelik öyle parti rozetini de bir kenara atsın gibi klişe işlere de girmiyoruz.

 

Parti rozetini isterse 5 yıl boyunca gözümüze gözümüze koyup “Bak ben çalışıyorum hem de B partiliyim” desin.

 

Canı sağolsun…

 

***

 

GÖNÜLLÜ EĞİTİM!

 

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV)’in Van Sorumlusu Rezzan Bayram’ın nazik daveti üzerine Feyyaz Tokar Eğitim Parkı’nda çocuklarla buluştuk. “Türkiye Gönüllülük Haftası” nedeniyle düzenlenen etkinlikler kapsamında yereldeki gönüllü yöneticilerden birisi de biz olduk ve çocuklar ile ‘Medya ve İletişim’ üzerine bir sohbet ettik.

 

Gönüllülük işini gönüllülükten çok daha öteye götüren Bayram’ın yaptığı bu etkinlikler sayesinde benim gibi ‘gönlünden ne koparsa’ Van için ‘vermeyenler’ de gönüllük işinde pay sahibi oldu. Bize de iyi bir ders oldu açıkçası…

 

Uzun lafın kısası sadece bir günlük eğitim gönüllülüsü olmakla kalmadım. Bayram ile biraz gençler ve memleketin ahvali üzerine konuşunca şu sıralar siyasetin üzerinden yürütüldüğü ‘gençler’ konusunda da ibretlik bir mevzuya şahitlik ettim.

 

Rezzan Bayram anlatıyor:

 

“Bizim eğitim parkımız yıllardır gönüllüleğe dayalı çocuklarımızın faydalandığı bir kurs olmasına rağmen hala burası ‘zenginlerin’ mekanı olarak anılıyor. Gençler bize gelme konusunda tereddüt yaşıyor. Hatta terrüddüt noktasında biraz daha ileriye giden gençler bir dönem bizim eğitim parkımızda oynayan ve etkinliklere katılan çocuklara saldırıya kadar götürdüler işi. Dışarıda duran gençler içerideki çocuklarımıza taş atıp, fiziki ve sözlü müdahelelerde bulundular uzun süre. Biz böyle olmaz dedik ve bu çocuklarla konuşmak istedik. Ama konuşabilene aşk olsun! Biz konuşmaya çabaladıkça kaçıp gittiler her defasında. Baktık olmayacak bir gün yine dışarıdan durmuş çocuklara müdahale edince seslendik. “Siz neden içeriye gelmiyorsunuz? Gelin konuşalım…” dedik. Ama çocuklar “Yok burası zenginlerin yeri, biz gelmeyiz.” Dediler. Biz de uzaktan uzağa, onları da korkutmamak için yine seslendik: “Hayır siz de buraya gelip faydalanabilirsiniz gelin konuşalım” dedik. Öyle öyle onlara ulaştık ve 10-15 dakika sohbet etme fırsatu bulduk. Neticede bu çocuklardaki algıyı anladık. Konuştuktan sonra anladık ki: Bu çocuklar bu parkı tamamiyle kendilerinin ulaşamayacakları ve sadece belli insanların faydalandıkları yerler olarak görmüş. Anladık ki yüzünü gözünü sarıp buraya taş, sopa atan bu çocuklar aslında tıpkı bizim misafir ettiğimiz çocuklar kadar bize katılmaya hevesliler. Zaman içerisinde tüm bu çocuklarımızı kazandık ve şu anda parkımızın daimi katılımcıları oldular. Hatta bir çoğu şimdi küçük yaştakı çocuklara eğitim bile veriyor…”

 

Basit bir mesele değil bu. Özetle paylaştığım bu meselenin altında aslında çok ciddi bir sosyolojik problem yatıyor. Üstelik bu problem sadece bahse konu eğitim parkında değil memleketin her bölgesinde farklı şekil ve suretlerde yaşanıyor.

 

Bir diğer örnekte ise AK Partili belediye başkan adayı konuşuyor. Diyor ki:

 

“BDP belediyesi (bilmem nerede) bir merkez yaptırmış. Oradaki çocuklarımızın geleceği heba edilmektedir. Oradaki çocuklar bizim çocuklarımız ama gelecekleri heba ediliyor. Van bir Yüksekova bir Hakkari’ye dönüştürülmek isteniyor. Buna dur diyecek olan da çocuklarının geleceğini düşünen halkımızdır…”

 

Bu güne kadar bu türde sözleri söyleyen çok oldu… Kimi Hacıbekir’de taş atan çocuklar için ‘terörist’ dedi, kimi sokakta mendil satan çocuklar için ‘geleceğin PKK’lileri’ dedi. Olay işi tamamiyle siyasi bir anlayışa malzeme etmekte bitmiyor tabi.

 

Şu ana kadar kimseler memleketin bu çocukları ve gençleri için:

 

-Çocuklar ilgisizlekten dolayı sokaklarda heba olup taş ve molotof atıyor.

-Gençlerimiz işsizlikten dolayı büyük bir bohem içinde son çare olarak dağa çıkıyor.

-Bunlara BDP’li diyoruz ama aslında bu çocuklar bir partinin mensubu değil kendilerini başkaldırmaya iten dengesiz düzenin mağdurlarıdır.

-AK Parti’ye karşı baş kaldırmak suç değil asıl suç neden baş kaldırdığını bilmeden olayı eyleme dökmektir.

-Taş ve molotof atmak yerine siyaseti masada yapmaya teşvik edilmelidirler.

-Bu çocuklar gözünü sadece AK Parti dönemi ile açtıkları için Ak Parti dönemi öncesindeki Türkiye’de yaşanan kaosları ve darbeleri görmeden sadece Ak Parti’ye muhalefet etmeyi ve Erdoğan’a düşman olmayı bilen yeni bir nesilin miğferleridir.

 

Demiyor!

 

Şöyle bir hatırlatma yapayım: Van’ın geleceği sizin ‘terörist’ diye geçiştirdiğiniz gençlerde. Bence siyasetçiler asıl bu konuya parti rozetlerini çıkarıp yaklaşmalılar. Yok ben bir partili olarak bu gençlerle ilgilenmek istiyorum derseniz: Van’ın geçtiğimiz yerel ve genel seçimlerdeki oy oranlarına baktığınızda nüfus artışını da göz önünde tuttuğumuzda Van’daki seçmenin yarısına yakın oranda genç bir seçmeni olduğunu görürsünüz.

 

Yani önümüzdeki seçimlerde yaş aralığı 15-25 olan ortalama 150-180 bin gibi seçmen bir genç nüfus oy kullanacak. Dolayısıla bu seçimde de gençler ne diyorsa o olacak.

 

Yoksa siz olaya 1700’lü yıllarda taç giyme töreninde Paris’te yaşanan kıtlık üzerine halka yönelik “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” yaklaşımıyla bakan Marie Antoinette gibi mi bakıyorsunuz?

 

İyi o zaman gençler de PASTA yesin…

 

***

 

ÖZGÖKÇE İLE BİR KAÇ KELAM

 

Dün uzun zamandır ismi Tuşba için ‘en güçlü’ aday olarak geçen Fevzi Özgökçe ile muhabbet edip yerel seçime dair değerlendirmelerde bulunduk. Seçim yarışının başladığı günden bu yana başta merkez ilçeler Tuşba, İpekyolu ve Edremit olmak üzere bir çok ilin adaylarıyla bizzati ve yüz yüze görüştüm ve onların gerek kendilerini anlattıkları gerekse de projelerini anlattıkları uzun uzadıya sohbetlerini dinledim. Buna rağmen uzun yıllardır tanıdığım Fevzi Özgökçe ile hiç böyle bir muhabbette bulunmadık. Ne ben ona ‘Hocam siz de projelerinizi bir anlatın’ dedim ne de o herkesin boy boy dizdiği projelerini anlatıp ‘yapmacık siyaset’ oyununa dahil oldu.

 

Bu buluşmamız da tamamiyle samimi ve siyaset dışı planlanmış bir görüşmedeydi. Onun adaylığı dışında ne varsa konuştuk. Onunla yerel seçime dair konuşurken bir kez daha anladım ki Fevzi Özgökçe:

 

-Bu memlekette bırakın Tuşba’yı büyükşehiri bile rahatlıkla idare edebilecek mentaliteye sahip bir akademisyen (Siyasetle buluşmadığı için henüz ona siyasetçi demiyorum).

-Kentin gerçeklerini yakından bilen ve her bulduğuna “Canım AK Parti’ye, Başbakan’a feda olsun. O bir dünya lideri” demeyen olayı daha çok ‘hizmet’ boyutlu tartışan bir Ak Partili.

-Siyasette ‘temiz’ diyor başka bir şey demiyor. Diğer adaylar gibi kendinden önce rakiplerine ‘çamur’ atma acizliğine hiç mi hiç girmeyen bir beyefendi.

-Memleket konusunda muhteşem analizlere sahip ve bu konuların çözümü konusunda ‘mantıklı’ ve ‘makul’ önerileri olan bir idareci adayı.

-Bir siyasi parti mensubu diye memleketteki gerçeklerin bir çoğunu sümenaltı etme gibi bir aciziyet içine girmeyen bir ‘akil’ insan.

 

Onun hakkında bu değerlendirmeleri Tuşba Belediye Başkan Aday Adayı diye yapmış değilim. Aday olmasa da o kendinde tüm bu ‘netikleri’ barındıran bir akademisyen. Siyasette düşünülürse ne ala… Yok düşünülmezse bile, “Ak Parti kendi bilir” der geçerim. Çünkü biliyorum ki sadece siyasi bir seçim ile elde ettiği makam ile değil, sahip olduğu ‘değerli’ düşünce ve ‘insani’ yakşamımı ile bu kente rahatlıkla bir şeyler katar. Ama birileri hala gemiyi batırmaya niyetliyse. Onun dışında 13 aday daha var. Kendileri ile uyum içinde gemiyi batırabilecek nitelikte aday adayları da var. Varsın bu isimlerle yola devam etsinler.

 

***

 

TAZE KULİSLER GELDİ!

 

Önceki yazımda bir kısmını açıkladığım AK Parti’nin Van aday adayları ile ilgili tahminimi paylaşmaya devam ediyorum:

 

Çatak: Cihan YALÇIN

Özalp: Hüsamettin AĞAR

Saray: M.Şerif ÇEVİK

İpekyolu: Rasim ASLAN

 

Bu günlük de bu kadar yeter. Malum işin içine biraz heyecan koymayınca yaptığınız işin de bir anlamı olmuyor… (Acun Ilıcalı da öyle diyor)

 

Bu arada Abdullah Aras’ın büyükşehir adaylığı niyeti olduğunu, kendisine böyle bir teklif gelmediğini, halen de bir merkez ilçe teklif edilebileceği şeklinde bir JOKERİM olduğunu da söylemek istiyorum. Yani üst listedeki herhangi bir yere Abdullah ARAS’ı yerleştirme yolumuz açıktır!

 

Bu arada BDP her ne kadar ser verip sır vermese de Tuşba’da BDP’nin tercihini Ömer Faruk Kartal’dan yana kullanacağını söyleyebilirim.

 

Kesin mi?

 

Ak Parti adayları ile ilgili kulislerin kesinliği kadar…