Başlığım muhtemel çoğunuza yabancı gelmemiştir. Evet, tanıdığınız ve defalarca izlediğiniz o filmden alıntı yaptım. Filmin tamamını özetleyen ‘’Hayatta en büyük mucize iyi bir öğretmene rastlamaktır.’’ Sözü, benim için bir başlangıcın zirvesi konumundadır. Bu filmi izleyince bu söz daha da anlamlandı benim için. Eşsiz bir değişim hikayesini barındıran Hint yapımı bu film, algılama problemi yaşayan ve bu nedenle ailesi ve çevresi tarafından aptal muamelesi gören Ishaan adlı 8 yaşındaki çocuğun doğru öğretmenle tanışması ile yaşadığı değişimi konu alır. Aslında herkes bir dâhidir ve iyi bir öğretmen büyük bir değişim demektir. Bunu olumlu tarafı ile değerlendirdiğimiz kadar olumsuz yöndeki değerlendirmesi de olabilir. Sürekli negatif enerji veren, yanlış yönlendiren, çok fazla bilgi sahibi olmadığı konuda doğru yanlış tüm bilgilerin kaynağı olarak kendisini gören… Öğretmen de aynı şekilde çocuğun hayatını bertaraf edebilir. Hafta içi şahit olduğum bir örnek olayı sizlere anlatayım sonra tekrar filmden alıntılarla devam edeceğim.
‘’Hafta içi İpekyolu Kaymakamlığı’na bağlı Halk Eğitim Merkezinin sunduğu sergiye katılma fırsatım oldu. Serginin her noktasında cıvıl cıvıl çalışmalar ve bir o kadar heyecanlı kursiyerler. Serginin arka taraflarına sıkıştırılmış bir çalışma dikkatimi çekti, fırsatını bulup kendimi yanlarına attım. Karşımda gözlerinin içi gülen ve heyecanlarıyla bana projelerini anlatmak isteyen o koca kalpleri. Evet, bu çocuklarımız ortaokul öğrencileri ve belki ilk kez böyle bir ortamda bulunmuş ve ürünlerini insanlara anlatmaya çalışıyorlardı. Onlarla tanışma fırsatının yanında projelerini de dikkatle dinledim. Van Rekabet Kurumu Ortaokulu’ndan gelen bu öğrencileri, öğretmenleri Emre CAN ve Emin ALAN önderliğinde bu sergide geliştirdikleri projelerini anlatmaya çalışıyorlardı. Kaç kişi dinledi, kaç kişinin dikkatini çekti ve kaç kişi takdir etti bilmiyorum ama benim için çok çok değerli bir tanışma olmasının yanında, gururla sunumunu dinlediğim projeler oldu. Engelli bireylerimiz için geliştirdikleri sensorlu bot ve telefonları güneş enerjisi ile günlük rutinde nasıl şarj edebileceklerini gösteren projeleri benden tam not aldılar. Öğretmenleri öğrencilerine, öğrenciler de öğretmenlerine güvendiler ki her ortamı bir fırsat bilip tanıtımlarını yaptılar.’’ Burada sunum yapan çocuklar belki okul başarıları çok iyi değildir ve belki de birçok kişinin yaka silktiği çocuklar da olabilir ama doğru öğretmen doğru zaman ve doğru fırsatlar, sonuç kocaman proje ve kocaman mutluluklar.
Tıpkı bu projeler ve bu film de olduğu gibi rutin hayatımızda da bu örneklerle her daim karşılaşacağız. Her çocuğun özel olduğunu ve her çocuğun mutlaka öğrenebileceğini, başarısızlığın sebebinin sadece çocuk olmadığını, onu kalıplara sığdırmaya çalışan, robotlaştıran sistemin, okulun ve ebeveynlerin de sorumlu olduğu fikrini mükemmel bir şekilde işlendiği bu filmden çıkaracağımız dersler çoktur. Ayakkabı ve güneş enerji panelini geliştiren bu çocuklar için de aynı şey geçerli. Bir fikir sundular, fikirlerine inandılar ve aynı şekilde onları dinleyen, fikirlerine saygı gösterip destek veren, görmezden gelmeyen ve olumsuzluklar sunup heves kırıcı olmayan öğretmenlerinin olması da büyük şanstır.
Filmin başkahramanı Ishaan bize ve çocuklarımıza büyük bir ilham kaynağıdır. Onu izleyen her ailenin, her öğrencinin, her eğitmenin alabileceği çok değerli kazanımlar vardır. Çok azımız duvarlarımızı aşıp kabuğumuzun dışından bakabiliyorken başkalarının kalıplarına sığmayan, keşfetmek isteyen ve tüm ihtiyacı özgür olmak olan bir disleksi hastası çocuğu iyi bir öğretmenin ilgiyle iyileştirebildiğine şahitlik ediyoruz. Çocuk belki tam hayata küsmüşken karşısına tebessümüne sebep olan o kişi çıkıyor ve rengarenk bir gökkuşağı oluyor hayatı.
Kapımızın eşiğinde onlarca çocuk var, hastalığı Ishaan gibi olmayabilir ama duyguları Ishaan gibi olan daha nice özel çocuklar. Bu çocukların var olduğu dünyamızda yapılması gereken şey onların özgürlüğünü öldürmeyecek, balığı uçmaya kuşu yüzmeye zorlamayacak bir eğitim sistemiyle yani insanları belli kalıplara hapsetmeden onları keşfederek ve kendilerini keşfetmelerini sağlayarak eğitmektir. İnanacağız, güveneceğiz, dinleyeceğiz ve gözlerinin içine bakarak dünyalarına misafir olacağız. Onlara verebileceğimiz kürrede anca bir zerredir ama onların bize vereceği kürrenin ta kendisidir.
10 yaşında bir çocuk gazete okuyup ve oradaki haberleri çok dikkatli bir şekilde inceleyip haberlerin hamisine mektup göndermek istiyor. Yol uzun imkanlar kısıtlı demiyor, inanıyor ve Amerika’dan Türkiye’ye mektup yazıyor. Muhatabı Atatürk’tür ve kendisine gelen bu mektubu aynı ciddiyetle ve sanki karşısında bir devlet başkasını varmış gibi aynı saygıyla çocuğa cevap yazıyor. Atatürk, çocuğa saygı gösteriyor ve ‘’Biz onlara gereken değeri saygıyı gösterelim ki onlar da gökyüzümüzü bir gökkuşağı gibi rengarenk donatsınlar.’’Dedi. Onca işi içinden kulak ardı edilmeyen bir çocuğun birkaç satırlık mektubu.
Bu son haftaların çocuklarımız için yorucu haftalar olduğunu biliyoruz. Ve unutmayacağımız, kendimize ilke söz sayacağımız ‘’Her çocuk özeldir ve çocuklarımız bizim için bir sınavdan daha değerlidir.’’ Sözünü aklımızdan asla çıkarmayacağız.
Ercüment ZÜNGÜR