Canım Kızım-Oğlum | Ercüment Züngür | Köşe Yazıları...
Başarının ölçüsü farklıdır. ‘’Başarılı bir öğrenci, başarılı bir sporcu, başarılı bir iş adamı, sanatçı varsa; başarılı bir "ev kadını" da olmalıdır. Ve vardır. Ama arayanı soranı yoktur. Kimse onu televizyona çıkarmaz, kimse onunla filan dergi için röportaj yapmaz. Meğerki adı bir sansasyona karışmamış olsun.’’ Mustafa Kutlu.
‘’Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde, Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışması zikretmek imkânı yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını “Ben, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim” diyemez. 1923 (Atatürk’ün S.D. II, s. 147-148)
Doğru yatırımlar ve işin özünde, işin ehil kişiler tarafından yürütülmesi. Hiçbir insan doğumuyla bir deha olamaz, onun işlenişinde mutlaka doğru kişilerin nefesi vardır. Okula yeni başlayan Ayşe, izler, etrafını, olanları, başarıları, başarısızlıkları, oyunları, kendine uygun olan oyunu, sevdiği estrumanı ve idol olarak gördüğü kişiyi izler. Finalde o kişiden alacaktır doğru nefesi ve yolunu çizerken idol kişinin pastel boyalarından mutlaka faydalanacaktır. Doğru kişi her zaman o idol olan değildir ama idol kişiden aldıkları ile desteğe muhtaçtır. Bu destek önce aileden sonra devlettendir, bunlardan birinin eksik olması sonuç için hursan olabilir.
Finalde olması gereken güçlü çocuğu ortaya çıkarmaktır. Peki, güçlü çocuk ne demektir hiç düşündünüz mü? Çocuğunuzun başarılı olması mı yoksa mutlu ve ayakları üzerinde duran bir çocuk olması mı önemlidir? Güçlü çocuk; baş etme becerisi yüksek, her ortamda kendini ifade edebilen, haklarını arayabilen, isteklerini söyleyebilen çocuk demektir. Her yeni durum ve ortama uyum sağlayabilen yani ayakta kalabilen çocuktur. Gençlik dönemini önceden aldıkları ile rahatlıkla şekillendirebilen ve yetişkinlik döneminde hem kendisine hem ailesine hem de vatanına en doğru şekilde şekillenmektir güçlü çocuk olmak.
Ülkemizde kızların son günlerde yaptıkları taraflı tarafsız herkesin gururlanmasına vesile olmuştur. Bu kızlar doğru eller ve doğru yatırımlarla o özgüveni alıp en tepeye yerleştiler. Bu asla tesadüf değildir burada gerçek olan doğru planlama ve doğru çalışmadır. Buradaki özgüven bir sürecin eseridir. Özgüven nasıl gelişir? ‘’0-2 yaşta ana amaç, bağlanmanın kurulmasıdır. Çocuğun dünya görüşü ise; ben dünyanın merkezindeyim ve herkes beni güvende ve mutlu tutmalıdır. 2-6 yaşta ana amaç, başarılı ve bağımsız olmayı öğrenmektir. Dünya görüşü ise; ben her şeyi bilirim ve yaparımdır. Bebeklikten itibaren anne-babaların bebeğin ihtiyaçlarını karşılaması, bebeğe değerli olduğunu hissettirebilmesi, bebeğin kucağa alındığında sevgi ve huzuru hissetmesi; temel güven duygusunun gelişiminde çok önemlidir.’’ Anne-babanın etrafa kaygılı gözlerle bakmaması da önemlidir çünkü onlar dünyayı önce bizim gözlerimizle bakıp görürler. Çocukları dünyayı bizim gözlerimizde yaşarlar ve onlar bizlerden asla bağımsız değillerdir. Yaptıklarımız, konuşmalarımız, sevinmemiz, gülmemiz, ağlamamız, güçlü görünmemiz… Çocuklarımız için hayata bakışlarındaki ilk adımları oluşturacaktır.
Çocuklarımız bizim uzantımız değildir. Bizim yapamadığımız hayalleri gerçekleştirmek için yaşama gelmemişlerdir. Onlar kendi yaşamları için vardır. Bizim yapmamız gerekenler;
çocuklarımızı tanımak, oldukları gibi kabul etmek, anlamak ve kendilerini geliştirmeleri için olanaklar sunmaktır. Hobi seçimlerine yardımcı olmak, (onların ilgi ve yeteneklerine göre, düzenli, uzun süreli gidecekleri bir hobi), sorumluluk vermek, karar verme ve seçim yapma hakkı tanımak, ona güvendiğimizi hissettirmek, yapamayacağını düşünüp geri çekildiğinde ona tekrar denemeyi öğretmek, kendi başarısızlıklarımızdan örnekler vermektir doğru çocuğu yetiştirmek.
Hem çocuklarımıza hem de etrafımızdaki gençlerden alacağımız maksimum verim ancak onların gözüyle hayata bakmakla mümkündür. Yaşamın, siyah beyaz değil; grilerden oluştuğunu ona yaşatabilmeliyiz. İnsanlar iyi ya da kötü değildir. Her birimizin iyi ve kötü yönleri vardır. Davranışla kişiliği ayırmak önemlidir. “Seni sevmiyorum.” demek yerine “Bu davranışından hoşlanmadım.” diyebilirsiniz. “Beni üzdün.” demek yerine “Bu davranışına kızdım.” diyebilirsiniz. Sevdiklerimize de kızabileceğimizi çocuklarımıza öğretmek önemlidir. Ancak bu şekilde davranışlarımıza yön vererek doğru çocuğu, başarılı çocuğu ve ülkesini alanında zirveye taşıyacak kızı-erkeği yetiştirebiliriz.