Arada bir kendi kendisine: "Ben ne biçim adamım?" diye soran kaç kişi vardır? Geçici bir hayret ve tecessüsle (anlama merakı) değil, hayranlıkla veya bir nefretle değil, devamlı ve samimî bir anlama ihtiyacıyla, kendi kendini karşısındaki koltuğa oturtarak, bir hasta muayene eder gibi, peşin fikirlerden, dost övgülerinden ve düşman hükümlerinden, uzak, kendini anlamaya çalışan kaç kişi var? (Peyami Safa)
Peyami Safa’ nın belirttiği yöntemi kullanarak “Ben ne biçim bir adamım” sorusunu kendimize sorduğumuzda, kendimiz için iyi şeyler yapacağımıza inanıyorum. Çünkü kendimizi en iyi biz biliriz.
Ben kimim veya Peyami Safa’nın tabiriyle ben ne biçim bir adamım? Burada istenen cevaplar “Anneyim, babayım, memurum v.s. değil kişinin özgül ağırlığı, karakteridir. Herkesin bir özgül ağırlığı vardır. Bu ağırlık çarşıda pazarda satılmıyor. Onu oluşturmak için ahlaklı bir yaşam sürdürmek gerekir.
Yazımıza sorular sorarak devam edelim.
Ben ne biçim adamım? Çevrem bana güvenir mi? Bu soruya davranışlarımızın samimiyetini düşünerek cevap vermek gerekir. Samimi olmayan davranışlar çevremizdeki kişiler tarafından hissedilir ancak bize hissettirilmez. Böylece çevremizde olumsuz bir tepki göremediğimiz zaman samimi olmayan davranışlarımızın kabul gördüğünü zannederiz. Güzel bir söz vardır; “Hiç birimiz aptal ve saf değiliz. Sadece bazen susuyor, bazen de görmezden geliyoruz. Hepsi o kadar…” Çocukluğumda terzide çırak olarak çalışırken bana saf, anlamaz gözüyle bakılıyordu. Ama dün gibi hatırlıyorum onları umursamıyor sadece kendi işime bakıyordum. Bazen anlamayacağımı düşünerek benimle alay ettiklerinde, onlara kanmış gibi gözükerek ; içimden onlarla alay ediyordum.
Ben ne biçim adamım? Topluma faydalı mıyım? Varlığım, insanlara ve insanlığa bir fayda sunuyor mu? Yoksa toplum içinde bir asalak gibi faydalı bir şey üretmeden sadece tüketiyor muyum? Yokluğum olumlu anlamda fark edilecek mi? Bu soruları çeşitlendirebiliriz. İstikametini hayra çevirmek isteyen insan, kendine bu tür soruları sorup kendini kandırmadan samimiyetle analiz ederek fazlalıkları törpülerse, varlığı yokluğundan daha faydalı olabilir.
Soruları samimiyetle sorduğumuzda bize büyük bir katkı sunması muhtemeldir ancak bu soruları doğru cevaplayabilirsek… Çünkü samimiyetle verilecek cevapların bir kısmı hoşumuza gitmeyeceği için geçiştirme ihtimalimiz de vardır. Muhtemelen bazen yanlış cevaplar da vereceğiz. Şöyle bir soru akla gelebilir, kişi kendine yalan söyler mi? Söyler, kendini kandırarak! Şöyle bir söz vardır: "İnsanoğlu zayıftır, o yüzden yalan söyler. Hatta kendine bile!"