Yazımıza Tuncer Elmacıoğlu'na ait "Başarıda aile faktörü" adlı ve okumanızı tavsiye ettiğim kitaptan yaptığım alıntı ile başlamak istiyorum.
            “...Aile içerisinde problem varsa, karı-kocanın ‘problemi çözmeye yönelik’ bir iletişim kurmaları gerekir. Problem çözülemediği, hatta büyümeye başladığı zamanlarda eşler, anlaşamayacaklarında anlaşırlarsa problem ortadan kalkar.”

Yazarın önerdiği yöntem sadece eşler arasındaki sorunların çözümüne katkı sunmuyor, bütün ilişkilerde de katkı sunabilir. Bizler tartışmayı bilmediğimiz halde, tartışmayı severiz. Tartışırken de bir şeyler öğrenmek için değil, kendi üstünlüğümüzü kabul ettirmek için bir bakıma egomuzu tatmin etmek için tartışıyoruz. Halbuki öğrenmeye yönelik tartışmaların sonucunda, ortaya güzel bir sonuç çıkabilir. Elbette ki her şey de uzlaşma beklenemez. Çünkü her insanın kendisine göre bir doğrusu vardır. Dikkat edin mutlak doğru demiyoruz, kendine göre doğrusu vardır. Bu duruma yol açan sebepler; yetiştiği aile ortamı, eğitimi, kişisel özellikleri, yetiştiği toplumun kültürü vs. dir. Onları yargılarsak, ne biz ne de onlar mutlu olurlar. Bir ara bir arkadaşımın yaşadığı kültürde onu zor duruma sokan bir gelenek ve inanca bağlı bir eylemi yapıyordu. Bir gün ona inanç ve daha ziyade örften kaynaklanan davranışı sürdürmesinin doğru olmadığını, akıllı bir kişi olduğunu söyleyerek onu maddi olarak zor durumda bırakan eylemi yapmaktan vazgeçmesi için ikna etmeye çalıştım. Elinde savunacak bir şey kalmayınca, “Bu benim inancım, doğru veya yanlış bunu yapmaktan vazgeçmeyeceğim.” Aslında doğru söylüyordu. Düşünülmeden kabul edilen inanç ve örf ritüelleri tartışma konusu yapılamazdı.

Bizlerde arkadaşlar ve aile içinde anlaşmadığımız konuları tespit edip bunlarda mutabakata varırsak, birbirimizi incitmez ve zamanımızı birbirimizden öğrenerek daha verimli geçirme şansını bulabiliriz.

Unutmayın ki evrensel doğrular bile tartışılırken, kişilerin fikirlerinin çarpışmaları kaçınılmazdır.