Allah rızası mı, Allah için mi? | Murtaza Kamar | Köşe Yazıları...
Hak tarafından yaratılmışsın. Bu itibarla elbet o senin her şeyindir. Hattâ senin için onun rızâsını istemek de hicaptır ve bir derecedir. Madem ki seni vücûda getiren Hak'tır, şu halde ona rızâsı için mi, yoksa kendisi için mi hizmet etmek lâzım gelir? Tabi ki sırf vazifen bunu icap ettirdiği için, Allah için yapmalısın. Yemen, içmen, uyuman, her şeyin, onun tarafından sana verilen emirlerin gereğidir. Bütün bunları da rızâ için değil, Allah için yap!
Eğer bu hal hâsıl olursa, korkma... İşte hasbetenlillah, sâdece Allah için olmak bu demektir. Bu hâli giydikten sonra çok çok ibâdet ve tâatlara da lüzum kalmaz. Çünkü ibâdet ve tâattan maksat şu söylediğimiz hâli kazanmaktı. “Yakîn gelinceye kadar Rabbine ibâdet et”. Yâni güneş doğunca idare kandilini söndür! Her işini Hakk'ı görerek yap! İşte o vakit her şeyi Hakk'ın muvafakati ile yapmış olursun." (Sohbetler- Kenan Rifai)
Yaşamda bazen duyduğunuz bir söz veya okuduğunuz bir düşünce, bizi yoğun bir şekilde etkiler. Bu olay sık yaşanmaz. Ama yaşandığı zaman bizi sarsar ve yaşamımıza yeni bir yön verir. Bu konuda beni etkileyen söz ve davranışlar ile ilgili bir yazı hazırlığım var. İnşallah ileride tamamlanınca paylaşacağım. Yukarıda yer verdiğim alıntı da bunlardan biridir. Bu alıntıyı okuduğum kitabın sayfasını çevirirken birden beynimde bir şimşek çaktı. Geri döndüm. Defalarca okudum. Uzun yıllardır ifade edemediğim bir hali aydınlattı.
Önce bir tespit yapalım ki yanlış anlaşılma olmasın. Çünkü üstünkörü okuyunca bende yanlış anlamıştım. “Çok çok ibâdet ve tâatlara da lüzum kalmaz,” ifadesi ibadete gerek kalmaz anlamını taşımıyor. İbadetin tanımlarından biri olan dinî içerikli belli ve düzenli davranış biçimlerinden ziyade, yaşam biçimine dönüşmesini ifade ediyor. DİA da şöyle tanımlanır: İbâdet dinî bir terim olarak insanın Allah’a saygı, sevgi ve itaatini göstermek, O’nun hoşnutluğunu kazanmak niyetiyle ortaya koyduğu belirli tutum ve gerçekleştirdiği davranışlar için kullanıldığı gibi daha genel olarak aynı mahiyetteki düşünüş, duyuş ve sözleri de ifade eder; ancak kelimenin dinî içerikli belli ve düzenli davranış biçimleri için kullanımı daha yaygındır.
İslam âlemi ibadeti yaşama aktarma konusunda sorun yaşıyor. İbadetler camilere veya belli zamanlara hasredilmiş. Oysa yaşamı Allah için olanlar her an ibadet halindedir. Bundan büyük bir nimet olur mu?
Gün biterken hangi davranışlarımızı Allah için yaptığımızı gözden geçirelim. Allah için yapılan bir davranış karşılık beklenmeyen davranıştır. Bana göre iyi olan davranışlar, sevap maksadıyla değil Allah’ın yüce hatırı için yapılmalıdır. Çünkü Allah iyi davranışları asla karşılıksız bırakmaz.
Yunus’un deyişi anlamlıdır: “Yaradılanı hoş gör yaradandan ötürü.” Burada insanların hatalarının Allah’ın hatırı için hoş görülmesi ve affedilmesi tavsiye edilmektedir. Bilinmelidir ki Allah’ın âlî hatırının gözetilmesi de bizler için bir ibadettir.
Yüce Rabbim yaşamımızın her anını ibadete çevirme idrakini bizlere nasip etsin.