Özlü Söz: İslam en iyisi ama biz en iyisi değiliz. Batıya sövdüğümüz kadar onunla rekabeti de düşünebilsek keşke. ALİYA İZZET BEGOVİÇ
AKP, 7 Haziran seçimlerinde kendine göre bir plan yapmıştı. Kürt hareketini kontrol altına alabilmek için onları baraj girdabından kurtarıp siyasal zemine çekerek PKK’yı dağdan indirme arzusundaydı. Bunun için birçok kesim tarafından organizeli olarak HDP’ye gaz verilerek barajı düşünmemeleri üzerine bir strateji belirlendi. Ve öyle de oldu.
Baraj sorunun kaldırılması için çok uğraş veren Sosyalist Kürt hareketinin temsilcisi HDP birden baraj sorunumuz yok ve biz seçimlere parti olarak gireceğiz diye cesaretli bir karar aldı. Ve öyle de yaptı. Üstelik barajı %13 gibi bir oranla aşarak meclise 80 milletvekili soktu.
Meseleye iktidar partisi AKP açısından bakarak sorunu irdelememiz gerekiyor. AKP hesabını Kürt hareketini kontrol altına alıp onları Türkiyelileştirmek üzere yapmıştı. Bunun için HDP’nin kuvvetli olduğu yerlerde güçsüz adaylarla seçime girdi. Hedefi oralarda alanı HDP’ye açmaktı. Öyle de yaptı.
Ama yaptığı küçük bir hata vardı o da 276 vekili çıkaracağını hesaplama hatasıydı. Yaptığı bu hesap tutmadı ve 258 vekil çıkarabildi. Bu AKP’nin ve CB’nı Erdoğan’ın hiç hoşuna gitmemişti. Koalisyon hükumetini kurmak için 45 günlük bir süre vardı ve AKP bu süreyi koalisyon kurmama üzerine bina ederek oyalama ile geçirmeyi yeğledi.
Tabi meselenin bir de başka bir boyutu vardı o da Erdoğan ve Cemaat arasında geçen kavgaydı. Bu kavga derinleşip ABD’de Cemaat’ten yana tavır alınca ipler koptu. Erdoğan kendince ABD’ye dirsek göstermeye başladı.
IŞİD için Türkiye’nin koalisyona girmesini isteyen ABD’nin bu isteğine karşılık vermeyen Erdoğan ve AKP kurmayları ABD’nin de muhalefeti destekler gibi tavır alması AKP camiasında yeni taktik ve arayışlara yönelmesi yeni bir süreci başlattı. Bu süreçte PKK’nın doğuda gittikçe varlığını hissettirmesi ve iktidarın olan olaylara hiç karşılık vermemesi halkı endişelendirmeye başlamıştı.
Dağda çadırlarda mahkeme kurarak bazı kişilere hüküm verilmesi, esnaflardan vergi altında haraç toplanması vb gibi olayların vukuu halkın birçoğunun bulunduğu yerlerden göç etmeleri ile sonuçlanması tedirginlik yaptı. Halkın tedirginliği ve iktidarın sessizliği ortamı germesinin ardından gelen 7 Haziran seçimlerine hazırlık yapılması hem iktidarı hem de PKK’yı kendi açılarından hazırlıklara yöneltti.
7 Haziran seçimleri yapıldıktan sonra AKP tek başına iktidar olamadı. Tek başına iktidar olmayan AKP bu defa süreci bitirip yeni seçime girme üzerin oyalama yoluna gitti. Tamda koalisyon çalışmaları yapılırken 20 Temmuzda Suruç’ta IŞİD tarafından bombalı bir eylem gerçekleşti. Türkiye’nin muhtelif yerlerinden Kobani’ye yardım etmek amacıyla Suruç’a gelen sosyalist gençlere IŞİD'in yaptığı bombalı eylem sonucu 32 genç yaşamını yitirdi.
İşte bütün olayların gelişimi ve Suruç katliamı bu seçimin AKP tarafından kazanılmasının odak noktası oldu.
Şöyle ki,
AKP iktidar uzun süreden beri PKK’nın nasıl bir toparlanma ve hazırlık içinde olduğunu biliyor ve takip ediyordu. Her ne kadar CB Erdoğan bir tv konuşmasında biz çözüm süreci ile uğraşırken onlar silah ve mühimmat yığını yapıyordu demesi hedef saptırmaydı. Çünkü Suruç olayı AKP’yi iki koldan harekete geçirdi.
Birincisi, ABD ile arayı düzeltmek adına koalisyona girmesi Suruç’taki IŞİD’in bomba eylemi ile oldu. Ve AKP hemen bu olayın akabinde koalisyona girerek IŞİD hedeflerini bombalamaya başlayarak ABD ile arasını düzelteme yoluna gitti.
İkincisi ise PKK’nın bu katliamda misafirleri olarak kabul ettiği sosyalist gençlerin öldürülmesi ile intikamlarını almak adına eylemlere girişti. Buda AKP’nin aradığı bir fırsattı ve onlarda bu fırsatı iyi analiz ederek lehlerine çevirmesini bildiler. PKK'nın bu eylemleri sonucunda başta Kandil olmak üzere bütün hedeflere bomba yağdırıldı.
PKK militanlarının yaptığı eylemlerden polislerin uykuda katledilmesi, babası ile telefonda konuşan bir askerin arkadan vurulup öldürülmesi halkın büyük tepkisine yol açması HDP tarafından görülüp durdurulamadığı için girdikleri 1 Kasım seçimlerinde karşılarına hezimet olarak çıktı.
HDP’nin bu süreci iyi okuyamaması ve çıkardığı 80 milletvekili ile birlikte ABD’nin Selahattin Demirtaş’a verdiği desteğin sarhoşluğunun yanı sıra Figen Yüksekdağ’ın pervasız söylemleri HDP’ye verilen oyların bir milyonunu kaybettirdi. Oysa Kürt halkı için bu 80 milletvekili bir umut olabilirdi. Türkiyelileşme adına adım atarak bir kardeşlik köprüsüne Türk halkı da oy desteği ile barışa katkı sunmuştu.
PKK’nın kontrolsüz eylemlerine karşı durmayı göremeyen HDP bu hezimete bile bile göz yumdu. Eğer eylemlere ağırlıklarını koymuş olsalardı bu süreç barışla sonuçlanacak ve her iki halkın birlikteliği sağlanacaktı.
PKK yol kesme eylemlerini yaparken halkın araçlarını yaktığında bir araç sahibi “bu araç benim ekmek teknemdir AKP’nin değil” demesi televizyon ekranlarına yansırken halkın nefret ve tepkisini HDP’ye oy kaybettirerek gösterdiler.
7 Haziran ve 1 Kasım tarihleri arasındaki süreci iyi analiz eden ve rakiplerini hataya düşürerek seçimlerden başarı ile çıkan AKP herkesi alaşağı etti. Bu bir strateji idi ve bu strateji AKP’ye şimdiye kadar genel seçimlerde en büyük başarıyı getirdi.
Batı tipi siyasetlerde hile ve aldatma en başta başvurulan bir taktik savaşıdır. AKP bu süreci istihbarat ve süreci iyi okuyan siyaset mühendisleri ile iyi okudu ve tek başına iktidarı kaptı. Şimdi Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ellerine kına yaksınlar. Marksist söylem ve edebiyat yaparak şahinleşme Kürt halkına sefalet ve umutsuzluk getirdi. Onların siyasetlerinin gereği bu yapılanlar Kürt halkına daha da geri gitme olarak yansıdı ve yansımaya devam edecek...
Bu seçimde Milli Görüş tabanı bile AKP’nin bu stratejisine öylesine aldandı ki muhalefetin çok kirli siyasetini görerek ABD desteği ile iktidar olan AKP’ye oy yağdırdı.
İçlerindeki birliği sağlayamayanlar büyük birlikten artık söz etmemeliler.
Yine AMERİKANIN ATINA BİNENLER YAYA KALDI.
Selam ve dua Allah davasına gönül verenlere olsun…