Felsefe uzmanı değilim. İlk insandan bu güne var olan hatta bilimin atası olarak gördüğüm felsefenin bize kattıklarını araştırmak benim için çok değerli olmuştur. Bir eğitimci olarak felsefe ve eğitimi Sokrates’le birleştirmek istedim ve haddimin sınırlarını aşmadan bulduklarımı sizlerle paylaşıyorum.
Sokrates; tüm hayatını insanlığa adamış, insanlara doğru yolu göstermeye çalışarak geçirmiş, kendine özgü tavır ve yaşantısıyla son derece özgün bir kişiliktir. Bir insan için önemli olanın kendisini ve yaşamın amacını sorgulamak olduğunu belirten filozof, sorgulamadan geçen bir ömrün yaşanmaya değer olmadığını belirtirken hayatının geçtiği Atina’da insanları uyandırmak göreviyle kendini mükellef saymıştır. Kendisini Atinalılar için bir at sineği vazifesi gördüğünü dile getiren Sokrates, insanları hakikat arayışına yönlendirmiştir. Bu durum Sokrates’i çağdaşları ve hatta kendinden sonraki filozoflar arasında bile ayrıcalıklı hale getirmiştir. Çünkü Sokrates için hakikat insanın kendisini bilmeye çalışmasıydı. Bu Sokrates’in her şeyi bildiği anlamına gelmez aksine Sokrates her defasında hiçbir şey bilmediğini söyleme cesaretini kendinde bulmuş ve bunu bir erdem saymıştır. Her şeyi bilme konusunda iddialı olanların aksine Sokrates kendini bilmeye ve kendini geliştirmeye yönelmiş ve sorular sorarak adım adım doğruya yaklaşmayı çalışmıştır.
Sokrates’in insana bakışı, bilgi ve eğitim konusundaki düşüncelerinin şekillenmesinde yaşadığı yıllarda Atina’da olan siyasi, sosyal ve kültürel değişimlerin önemli katkısı vardır. Şöyledir ki, Sokrates’in yaşadığı yıllarda Atina’da yaşanan demokratikleşme, demokrasinin el değiştirerek aristokratlardan burjuva sınıfına geçmesi ile “Başarılı yurttaş nasıl yetişir?” sorusu insan sorununu ve beraberinde eğitim problemini felsefeye taşımıştır. Aristokratlarda yönetim sanatı ile ilgili bilgiler babadan oğula geçerken, burjuva sınıfına bu bilgileri sağlayacak insanlara, entelektüellere, eğitmenlere ihtiyaç duyulmuştur. Bu gelişmeler Sofistleri felsefe sahnesine çıkartmıştır. Sofistler, insanların doğal yeteneklerini geliştirmelerine, insanları eğitmeye, insanları siyasi ve toplumsal alanda yetkinleşmeleri için yardım ederek kendilerini Yunan ulusunun öğretmenleri ve aydınlatıcısı saymışlardır. Sofistler yönetim sanatının temel ilkeleri, dilbilgisi, ikna sanatı, retorik, mahkemede kendini savunma sanatı, mantık, ahlaki davranış, edebiyat, matematik, dilsel analiz gibi birçok alanda şehir şehir dolaşarak para karşılığında dersler vererek insanları eğitmişlerdir. Bu durumu felsefenin onuruna aykırı gören Sokrates, Sofistleri eleştirmiştir. Ayrıca eğitimi oyuna, safsataya döktükleri, retoriği kötüye kullandıkları için Sokrates, Sofistlere karşı savaş açmıştır. Çünkü Sofistlerin hiçbir ayırım yapmazsızın her konuyu bildiklerini ve bunu öğretebileceklerini söylemesi, dil oyunları yaparak yanlışı doğru karşısında, kötüyü iyi karşısında zafer kazandırması Sokrates’in eğitim anlayışı ile bağdaşmıyordu. Bu yüzden Sokrates, Sofistleri bilgiyi satılabilir bir nesne olarak gördükleri için ve hikmet arayışı yerine çeşitli retorik stratejiler ile karşısında bulunan kişileri kandırma çabasında olduklarından dolayı “aldatan, kandıran, bilgi düşmanı, şarlatan” olarak nitelendirmiştir.
Demek ki insan isterse kendini eğitebilir. Çünkü insan başlangıçta bu gerçeklere sahip olması yüzünden araştırma ya da düşünmeyle gerçekleri bulup ortaya çıkarabilir. Bu noktada insana aktif bir rol yükleyen Sokrates öğretenin bilgiyi aktardığı, öğrenin ise bilgiyi aldığı bir eğitim anlayışının karşısına sorgulamaya dayalı bir eğitim anlayışını koymuştur. Yapılan bilgelik soruşturmasında Sokrates her türlü erdemin bilgiye dayandığını, bilgi ile elde edildiğini ve bu yüzden kişinin bilgi konusunda derinleşmesi gerektiğini belirterek erdemli olmakta, ölçülü olmakta, aklı başında olmakta bilginin payının büyüklüğünü göstermeye çalışmıştır. Sokrates sağlam, güvenilir ve herkes için geçerliği olan bir bilgiye varmayı amaçladı. Böyle bir hali hazırda olan, hemen öğrenilebilecek, öğretimle hemen kavratılabilecek bir şey değildir. Bu yüzden Sokrates eğitim ile kişiye bilgi edindirmenin, bilgi yüklemesi yapmanın aksine bilgiyi aramaya meyillidir. Sokrates için eğitim daima gelişen ve gelişmek zorunda olan bir süreçtir ve kişi öğrenmenin bitmeyen sonsuz çabalarına katlanmalıdır. Bundan dolayıdır ki doğruya ulaşmada geleneğe ve otoriteye gözü kapalı bağlanmanın karşısına aklı ve sorgulama yapmayı koyan Sokrates çevresindekilerle işbirliği yaparak doğruyu araştırma yoluna gitmiştir
Sokrates’e göre ruhun yetişip yetkinleşmesi için ihtiyaç duyduğu bilgiler ruhun derinliklerinde gizlidir ve bu bilgiler sağlam bir yöntemle gün yüzüne çıkarılabilir. Sokrates’in sözünü ettiği bu yöntem biçimi diyalogdur. Çünkü diyalog sürecinde kişiler karşılıklı konuşur, tartışır ve bir senteze varılır. Bu karşılıklı konuşma esnasında doğuştan insanda var olan bilgiler ironi (alay) ve maiotik (doğurtma) yöntemleri ile açığa çıkar. Şöyle ki, Sokrates bir konuda bilgi sahibi olan bir kişiden bildiği bir şeyi tanımlamasını ister. Kişi tanımını yapar ve Sokrates kişinin tanımındaki eksikliği ya da yanlışlığı kişiye gösterir ve kişi aslında bildiğini sandığı şeyin doğru olmadığı fark ederek bilgisiz olduğunu görür. Yani kişi bilgisizliğinin bilince ulaşır. Konuştuğu kişinin bilgisizliğini ortaya koyan Sokrates, kendisinin de konuyu bilmediğini belirterek kişiyi konuyu birlikte araştırmaya davet eder. Hiçbir şey bilmediğini söylemesine rağmen aralarındaki diyalog devam ettikçe Sokrates’in aslında konuyu bildiği yavaş yavaş ortaya çıkar. Sokrates’in bunu yapmaktaki amacı alay ile karşısındakinin başlangıçtaki her şeyi bildiği özgüvenini yıkmak, bilgisizliğini ona göstermek ve böylece doğruya ulaşmak için bir sorgulama yapmanın bilincine ulaştırmaktır. Sorgulama yapma bilincine ulaşan kişi doğru olanı öğrenmek ister. Doğru olan ise zaten kişinin ruhunda vardır, öyleyse doğru olan kişinin ruhundan bulunup doğmalıdır. Bu aşamada Sokrates kişinin adım adım düşünerek doğruya ulaşmasına yardım eder. Nasıl ki bir ebe annenin karnında var olan bebeğin doğmasına yardımcı oluyorsa Sokrates de kişinin ruhunda var olan doğruların doğmasına yardımcı olmaktadır. Bir eğitici olarak Sokrates, sorularıyla insanların kendilerini tanımalarına, kendilerini analiz ederek ve sınayarak evrensel doğruları bulmalarına yardımcı olmuştur. Bu açıdan bakıldığında Sokrates’in idealist bir eğitim anlayışına sahip olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü eğitime yön veren başlıca felsefi akımlarında biri olan idealizme göre eğitim ile hedeflenen amaç aklı kullanarak insanın zihninde doğuştan var olan, zamanla değişmeyen, mutlak ve evrensel gerçeklere ve değerlere ulaşmaktır. İdealizm insanın derinliklerinde gizli olan bilgileri bilinç düzeyine çıkarmayı amaçlamaktadır. İnsanın aklında doğuştan var olan gizli fikirleri yeniden düşünmeyi ve onları hatırlamayı önemsemektedir.
Sokrates’i burada bu kadar kısa anlatmak imkânsızdır. Kendisi bir derya denizdir ama biz şimdilik bu kadarı ile yetinelim. Eğitim için şu anda peşinden koştuğumuz birçok yöntemi zamanında Sokrates adım adım bizlere sunmuştur. Eğitim felsefesinin temeli bilimden önce felsefeye dayandığını her detayında Sokrates bizlere göstermektedir. Sokrates tüm hayatı boyunca kişilerde kendini tanıma, kendini gerçekleştirme ve farkındalık kazandırma çabası içerisinde olmuştur. Eğitim ve bilginin insana daha iyi bir yaşamın kapılarını açtığına inandığı için erdemle bilgiyi özdeş kılan Sokrates bilginin erdeme, erdemin de mutluluğa götürdüğüne inanmıştır.
ZÜNGÜR (Mahir Kolyiğit İlkokulu)