Dünya’ya geldik, gideceğiz; tıpkı bizden önce gelip gidenler gibi. Dolayısıyla bu dünya geçici bir konaktır. Hâliyle insanın mutlu olmayı arzu etmesi kadar da doğal bir şey yoktur. Bununla birlikte maalesef yaşamımızda mutluluğu yanlış yerlerde arıyoruz. Malın, makamın, mevkiin vs. bizi mutlu edeceğini düşünüyoruz. Hedefi yanlış yerde arıyoruz, dolayısıyla bunları elde edince de erişeceğimizi umduğumuz mutluluk çok kısa sürdüğü için yeni arayışlar içine giriyoruz. Sonra da mutlu olacağımızı zannettiğimiz yeni hedefler belirliyor, bu kez de onlara ulaşmaya yoğunlaşıyoruz. Bu kısır döngü devam edip gidiyor; ta ki ölümün geleceğini hissedene kadar. Ondan sonra da eyvah demeye fırsat kalmıyor; zira vade yaklaşıyor; yol hazırlığı başlıyor.
Buraya kadar maddi değerlerin ve makam-mevkilerin mutluluğa yetmeyeceğini söyledik. Peki, mutlu olmanın formülü ne? En başta iyi bir hayat arkadaşı. Bunu sağlarsanız yüzde elliyi kapatırsınız. Bunu kaçırmışsanız yine bir yol vardır; dost seçimi. Dost seçimi o kadar önemli ki bunu yürekten dostu olmayanlar bilemez. Tıpkı Mevlana ve Şems gibi. Bu nedenle iyi bir eşten sonra iyi bir dost seçimi gelir. İyi dostu Montaigne şöyle tanımlar:
“Benim anlattığım dostlukta ruhlar, o kadar derinden uyuşmuş, karışmış, kaynaşmıştır ki onları birleştiren dikişi silip süpürmüş ve artık bulamaz olmuşlardır. Onu niçin sevdiğimi bana söyletmek isterlerse bunu ancak şöyle anlatabilirim sanıyorum: ÇÜNKÜ O, O İDİ; BEN DE BENDİM.”
İnsan hayatı boyunca iki türlü dost edinir. Birisi, her türlü çıkardan uzak Allah rızası için edinilen dostluktur. Bu tür dostluklarda sadakatsizlik olmaz. Diğeri de yaşamın olağan akışı içerisinde edinilen ve dostluk zannedilen arkadaşlıklardır. Bu arkadaşlıklar esaslı dostluklar gibi olmayıp geçici beraberliklerdir; bir otobüs yolculuğu esnasındaki tanışıklıklar gibi inilecek durağa gelince bitecek cinsten...
Kutadgu Bilig adlı değerli eserde dostlukla ilgili şu ifadelere yer verilmiştir:
“İnsanlar arasında kaygısız bir şekilde yaşamak istiyorsan çıkar gözetmeyen dostlar edinmeye çalış. Dost, sevinç ve kaygıda, iyi ve kötü zamanlarda insana yararlı olandır. Seni dostlarının sevmesini istiyorsan onlara yediğinden yedir ve güler yüzlü davran. Bu iki davranış başkalarını kendine ısındırır. Birine gönlü ısınmış olan kişi de iyi ve kötü anlarda yardıma koşar.
Dost olmak istediğin iyi ve seçkin insanlar iki türlüdür. Bunlardan birincisi yaradılıştan iyi olan kişilerdir. Bunları bulmak çok zordur, çünkü sayıları çok azdır. Diğeri ise takva sahipleridir. Bunlar Allah’ı bilen ve ondan korkan kimselerdir ki her türlü iyilik onlardan gelir. Sen bu iki tür insana yakınlık gösterirsen onlar da daima sana iyilikle karşılık verirler.”
İyi bir dost edinmek kadar, herkesin dostluk etmek isteyeceği iyi bir insan olmak da önemlidir. Hem kendimizi hem çocuklarımızı bu hassasiyet içerisinde yetiştirmemiz fevkalade önemlidir. Dünyanın neresinde yaşıyor olursak olalım, dilimiz, dinimiz, rengimiz ne olursa olsun, çocuklarımıza her şeyden önce sevgiyi, dostluğu, barışı öğretelim ki onlar da “aranan dostlar” vasfını kazansınlar.
Yüce Allah şöyle buyuruyor: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen, en iyi olanla karşılık ver! Bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kişi sanki candan bir dostmuş gibi olur” (Fussilet 34). Dolayısıyla böyle bir tavır, iyi bir dostluğun da başlangıcı olabilir.
“İyi yaşadım” diyebilmeyi mümkün kılan etmenlerden birisi iyi bir dosta sahip olmak, daha da önemlisi, iyi bir dost olmaya çalışmaktır. İlkinin bulunması belki zordur ancak ikincisi, yani iyi bir dost olmak elimizdedir. Bu da gayret ve fedakârlık ister. Ancak o zaman dostluğunuzu “O, o idi; ben de bendim!” diyerek özetleyebilirsiniz. Öyleyse, bugünden itibaren iyi bir dost olmaya ve iyi dostlar olabilecek arkadaşlar aramaya var mısınız?