“Çok başarılı bir girişe rağmen, trajik bir sonla karşılaşmak şanssızların alameti farikası gibidir. Önemli olan girişteki bayağı alkışlar değil, çıkışta edinilen genel izlenimdir.
Hayatta pek az kişinin yeniden sahneye çağrılma şansını hak ettiğine inanılır. Talih pek az kişiyi kapıya kadar uğurlar, yeni geleni her zaman sıcak karşılasa da, ayrılan ziyaretçiye genelde soğuk davranır.” (Baltasar Gracian)
Makamlar, mevkiler birçok kişiyi misafir etmiştir. Ancak misafir, misafir olduğunun çoğu zaman farkına varmaz ama makam onun otururken kalkacağı zamanı tahmin etmektedir. Makamlar kendilerini işgal eden kişiye hal diliyle adeta yalvarır gibi: “Ne olur benimle kişilik bulma, ne olur insanların, kötü niyetli kişilerin, beni kullanarak seni istismar etmelerine izin verme, ne olur beni yücelt ki senden sonra gururlanayım,” der. Peki ya bu çığlıkları duyulur mu?
Hepimizi şunu gördük, görüyoruz ve göreceğiz; koltuktan kalkan kişi her zaman anılır; yiğit yiğitliğiyle, kötü kötülüğüyle. Geçen gün arkadaşlara sohbet ederken yıllar önce burada görev yapmış bir makam sahibinden bahsedildi. Lakin iyiliklerinden çok az söz edildi. Diğer taraftan çocukluğumda Mardin’de görev yapan bir yöneticiden söz edilince genellikle ‘Allah gani gani rahmet etsin’ sözlüye başlanır.
Yiğitlikle anılmak kolay değil; emek ister, çaba ister. Toplum eleştirirken acımaz. Görevde iken dalkavukça pohpohlayanlar görevler kaybedilince ilk eleştirenler olacak. Eleştirirler diye kişilere haddinden fazla yumuşak davranmak doğru olmadığı gibi her zaman o makamda bulunacağını varsayarak insanlara tepeden bakmak da doğru değildir. Yaşamımızı öyle bir sürdürelim ki maiyetimizdeki insanlarla farklı statüde karşılaştığımız zaman onlara bakmaya yüzümüz olsun.