Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
“Hocam kıyamet ne zaman kopacak?” diye.
O da, çok manalı şu cevabı vermiş:
“Evlât, ben ölünce büyük kıyamet, hanım ölünce küçük kıyamet kopacak” demiş…
Bu fıkrayı uzun yıllar önce bir seminerde anlattım. Seminer yöneticisi dahil çoğu kimse fıkrada verilmek istenen mesajı anlamadı. Veya ben anlatamadım. Sadece güldüler. Halbuki ben gülmek için değil, düşündürmek için anlatmıştım. Ve izahını da yapmıştım. Ancak ne hikmetse arada kaynadı gitti. Yani vermek istediğim mesajı verememiştim.
İnsan olarak kıyamet gününe, kıyamet alametlerine çok meraklıyız. Yüce Allah Taha süresinin 15. ayetinde:
“Herkese uğraştığının karşılığı gösterilsin diye, zamanını neredeyse kendimden bile gizli tutacağım kıyamet mutlaka gelecektir.” buyurmasına rağmen nedense bu konuda çok eserler verilmiştir. Ancak şunu anlamakta güçlük çekiyorum: İnsan görüp göremeyeceği belli olmayan kıyamet günü ile uğraşır ve ne zaman gelebileceği konusunda araştırma yapar, ancak geleceği kesin olan kendi kıyameti ile ilgilenmez.
Nasreddin hocanın fıkraları genel olarak gülmek için anlatılır. Ancak aslında her biri bir derse konu olacak ağırlıktadır. Fıkralar düşündürme amacı yerine tam anlamıyla gülmeye hizmet eder hale getirilmiş. Ancak her bir fıkra üzerinde geniş ölçüde düşünmeyi ve ondan ders çıkarılmayı fazlası ile hakkeder.
Kıyamet fıkrasını incelediğimizde (tahlil-analiz ettiğimizde) çok derin anlamlar içerdiğini görmekteyiz. Fıkranın arka planında benim çıkardığım mesajı şu: Ey insan, ölümün senin kıyametindir. Gerçek kıyameti görüp göremeyeceğin meçhul ancak kendi kıyametin (ölümün) kesin. Şu halde kendi kıyametin için ne hazırladın..!
Şüphesiz Kıyamet hazırlığı sadece namaz niyaz değil aynı zamanda önemli ölçüde ahlaki davranışlar ve üretken bir yaşam sürdürmektir. Resulullah (sav) bir hadisinde: “İnsanların en hayırlısı insanlara (aleme) faydalı olandır.” buyurmuş. Her cuma namazında okunan ayette yüce Allah; namazın hayasızlıktan koruması gerektiğini şöyle ifade etmiştir: “Namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten meneder.”
Nasrettin Hoca insanın ölümünü kendi kıyameti olarak tanımlarken arka planda insanı kıyameti kopacak bir varlık olarak görüyor. Yani çok değerli bir varlık. Ancak kıyameti kopan tüm insanlara aynı muamele yapılmıyor. Kimisini sa'aşaalı törenlerle uğurlarken kimisine taşıyıcı bulamıyoruz. Ancak tören bitip el ayak çekildikten sonra herkes eşit olur. Önemli olan bu alemdeki törenler değildir. Güzel bir söz vardır: “Oyun bittiğinde şah ve piyon aynı kutuya konulur.”
Fıkra gibi bir anım var. Bir gün tesadüfen ileri gelen bir vatandaşın cenazesine katılarak defin esnasında orada bulunan arkadaş grubuna katıldım. Bir ağabeyimiz sesini alçaltarak; arkadaşlar şimdi imam mevtayı nasıl bilirdiniz diye sorduğunda buna da mı iyi diyeceğiz, dedi. Gülmemek için kendimizi zor tuttuk. Ancak üzerinde uzun uzun düşünmeyi ve ibret almayı gerektirir bir hikaye.
Martin Luther King şöyle demiş: “Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse, Michelangelo’nun resim yaptığı, Beethoven’ın beste yaptığı veya Shakespeare'in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki, gökteki ve yerdeki herkes durup ‘Burada işini çok iyi yapan bir çöpçü yaşıyormuş’ desin...”
Bu güzel ifadeyi kendimize şöyle uyarlayabiliriz. Öyle bir yaşamı sürdürün ki yaşamınız imanınıza şahitlik yapsın. Sizi namaz kılmadan da gören kişi (Namazda görünce müslüman olduğumuzu zaten anlayacak) bu insan Allah’u alem (Doğrusunu Allah bilir) mümindir diyebilsin. Yaşadığınız yerde “Burada imanı kamil, her davranışı Allah ve Resulünü hatırlatan bir mümin yaşıyor” desinler. Bu durum da olabilirsek, bu ifadeyi dedirtebilirsek demek ki doğru yoldayız. Eğer bizim yaşam tarzımız ve davranışlarımız bizim mümin-müslüman olduğumuzu göstermiyorsa; insanlar ancak namazımızı niyazımızı gördükten sonra bu Müslüman diyorlarsa kendimizi gözden geçirmekte büyük fayda var. Çünkü Müslümanlık doğumla, müminlik yaşamla kazanılır. Unutmayın ki “Yaşam bizim düşündüğümüzden daha erken bitecek.”