Büyüklerimiz üst üste gelen bahtsızlık ve basiretsizlik için hep şunu der:
“Allah insandan alınca, alıyor işte…”
Biz de kent olarak tam da böyle bir dönemeçten geçiyor… Tam ‘kısmetimiz’ açıldı dedik, huzur geldi, barış geldi… Bir anda devranımız dönüverdi…
Her gün başka bir olumsuzluk üzerine konuşmaktan içimiz ‘karardı’ neredeyse.
***
Dün gazetemizin manşetinde Bölge İdare Mahkemesi’nin Van’dan Erzurum’a alınması vardı.
Koca Van’ın sahip çıkamadığı bir ‘bölge’ daha elimizden yitip gidiverdi…
Van Baro Başkanı Murat Timur Resmi Gazete’de yayınlanan karar ile 20 Temmuz itibariyle bu mahkemenin kapanacağını söylüyor.
Yani şimdiye kadar Van Bölgesi’nde Bitlis, Muş, Hakkâri illerinin de bağlı olduğu koca mahkeme, ‘koca’ şehir Erzurum’a gidiyor.
Erzurum’un nüfusu kaç?
762 bin!
Van’ın?
1 milyon 100 bin küsür.
Mesele sadece nüfus mu?
Elbette değil… Bir kere iklim koşulları elverişli değil… Erzurum’dan giden gidene…
Buna rağmen bir zamanlar Van’a büyük emeklerle kazandırılan bölge müdürlükleri bir bir gidiyor maşallah?
“Bu neyin kerameti?” diye sormadan edemiyor insan…
Keramet büyük olmakta değil, büyük düşünmekte…
Ortada koca bir politik başarı var! Tabi onlar açısından… Bizim açımızdan ise siyasi bir başarısızlık…
Mesele bir il başkanlık yarışı, bilmem ne odası yarışı olduğunda mangalda kül bırakmayan ‘bizimkiler’ hatırı sayılır Vanlı isimlerin kazanımları gidince de ses seda çıkarmaya gelince ise ‘dut’ yemiş bülbüle dönüyor?
Aynı zihniyet Yüksek İhtisas’ta da aynı şeyi yapmadı mı?
Depreme kadar Siirt’e bilmem nereye götürmek için denenmedik yol kalmadı… Deprem bahane oldu… Bölge Hastanesi bünyesine geçti denildi ama koca bir Yüksek İhtisas kaybolup gitti…
Bunun gibi el altından yitip giden, Van’da yapılması planlanırken başka illere kaydırılan proje de çok oldu… Hepsi birer koca facia!
***
Baro başkanı diyor ki Mahkemenin taşınmasının altında cemaat ve AK Parti kavgası yatıyor.
Ne derece doğru bilemem…
Necdet Takva da diyor ki; “Bu politik bir mesele değil!” ve ekliyor: “Erzurum’da insanlar zaten yaşamıyor. Bu durum kesinlikle politik bir yaklaşım değil. Politikacılar bu duruma acil olarak el atmalı.”
Başkan haklı bu mesele çözülse çözülse yine siyasetçiler eliyle çözülür!
Lakin… Erzurum da insanlar yaşamıyor ama ‘cesur’ siyasetçiler, ‘güçlü’ lobiler ve ‘memleket’ sevdalıları yetişiyor.
***
Aslında olayı bu memlekete sevdasını en içten şeklide dile getiren Zahir Kandaşoğlu en iyi şekilde yalın ve net bir soru ile özetliyor:
“Allah aşkına bu memleket neden bu kadar sessiz?”
Üstelik bu sözleri söylerken de gözleri dolu dolu, sesi titriyor…
“Taşındığını öğrendiğimde çoğu kişiyi aradım. Defalarca dile getirdim.” Diyor
“Bizim bir iddiamız vardı. Van’ı bölgenin cazibe merkezi yapacağımıza dair. “Kurumlar bir bir Van’dan alınıyor. Biz bu durumu kabul etmiyoruz.” Diyor.
“Siyasiler bu duruma acil olarak el atmalı. İlimiz bunu kesinlikle hak etmiyor.” Diyor.
“Allah aşkına bizim kentimiz neden bu kadar sahipsiz. Neden mecliste Van’ın yaşadığı bu sıkıntılar dile getirilmiyor.” Diyor.
Yanlış mı söylüyor?
Haksız mı?
Peki, bunu başkan kaç yürekli insan daha söyleyebiliyor?
Varsa, bir adım öne çıksın… Bu işi çözmek için mücadelesini versin…
***
Gerçekten sahibi yok bu memleketin.
Olsa kafamıza vurulup ‘bizim’ olması gereken daha nice yatırım ve temsilcilikler alınır mıydı?
Bakın ‘bölge’ deyip geçmemek lazım. Bölgelerin lokomotif olmasının, her bölgenin en önemli kenti olarak anılan kentlerin kalitesinin altında ‘bölge’ müdürlükleri, ‘temsilcilikler’, ‘başkanlıklar’ yatıyor.
Ne kadar çok temsiliyet, o kadar çok iş…
Allah aşkına ben sorarım?
Van’a bilmem kaç yüz kilometre sınırı olan ve en büyük kara sınırına sahip İran’ın konsolosluğu neden Erzurum’da olur? (Bu arada Erzurum’dan önce de Trabzonda imiş)
Yani komşu biziz ama komşumuz ile olan ilişkilerimizi gidip başka bir memleketten hallediyoruz…
Allah aşkına var mı bunun mantıklı bir izahı?
Biri bana anlatsın…
***
Onların Efkan Ala’sı, Recep Akdağ’ı var diye mi bu kadar üstünler?
E bizim de olmadı mı?
Bizim de bakanlık yapan isimlerimiz, önemli dinamiklerimiz oldu?
Ama biz onlar üzerinden ‘lobicilik’ yapacağımıza meseleyi yanlış anlayıp onlar üzerinden adeta ‘iç savaş’ yaşadık yıllarca.
Deyim yerindeyse ‘millet’ aya çıktı biz ‘koltuğa’ çıkma kavgasından öteye geçemedik.
***
Birkaç kuruluş ve birkaç isim dışında kim kalkıp:
-Nerde bizim çevre yolumuz?
-Nerde bizim sahil yolumuz?
-Hani bizim Kapıköy Sınır Kapımız?
-Nerde İran ile ticaretimiz?
-Nerde İranlı turistler?
-Ne olacak bu esnafın, tüccarın hali?
-Niye vergiler terkin olmuyor, Sicil affı konuşulmuyor tepkisi sadece bir odanın sırtına yüklenilmiş götürülüyor?
-Niye sağlıkta, eğitimde, ekonomide, sosyal hayatta hep dipteyiz?
Yahu bizim bunları konuşmamız gerekmiyor mu?
***
Bu kentin tüm dinamiklerini ve başında ‘Van’ ünvanı ile koltuklarda ‘başkan’, ‘yönetici’, ‘idareci’, ‘müdür’ gibi sıfatları bulunduranlara sesleniyorum:
Bu kadarı fazla… Biraz elinizi vicdanınıza koyun da bu memlekete sahip çıkın…
Daha bizden ne kadar gitmesi gerekiyor?
Mesele belgesele gelince anlata anlata bitiremediğimiz potansiyeller iş yapmaya gelince kaybolup gidiyor.
Şuyumuz var, buyumuz var, şöyleyiz, böyleyiz. Vanlıyız kılıcı kanlıyız ama bitik bir kentiz!
Var mı ötesi?
İşte bunlar hepsi var ya bunlar…
Bunlar hep sahipsizlikten…
Biliyorsunuz değil mi?