İfa | Dilara Bilgin | Köşe Yazıları...
İçimdeki duyguların dışa yansıyışıdır yüzümdeki kırık tebessümler. Yaşananlar, yaşanmayanlar ve yaşayabilecekken yaşanamayanlar.. Olasılıklara tutunarak gerçekleşmesini istediğim ne varsa onlar için yazıyorum bu yazımı.
Her sabah düzelmesini umduğum, iyileştiğini düşündüğüm yaralarımın gün geçtikçe genişleyen izleri. Omuzumda hissettiğim küçük Dilara’nın eli, kulağıma fısıldayan küçük Dilara’nın sesi. Ve her aynaya baktığımda gördüğüm, yanağında minik bir çukur olan küçük Dilara’nın siması. Kalıplaşmış kurallarla yaşamamaya and içtim hissettiklerimin farkına varınca. Kim neden ve ne kadar süre buna göre yaşantısını sürdürebilir ki zaten. Ben, ağladığı zaman istediği eline verilen bir çocukta olmak istemedim. Çünkü hep tırnaklarımla kazıya kazıya aldım o istediklerimi. Hayatın beni nasıl büyüteceğini çok kurcalardım, elimde avucumda sadece dualarım kalacak şekilde büyüttü. Bütün nisyanlardan sonra bile hatırlanmayı beklediğim de oldu. Süregelen alışkanlıklarım dahi olmadı açık konuşmak gerekirse. Hayatın şekillendirdiği bir mahlukta değil, tevekkülden sonra pekişen bir mahluk. Sahip olduğum şu yaşımda düşlerimde bile değişmeyecek tek tutumum masivallah geçici, gidici.
Yaşamak ancak dinimi kattığımda anlam buldu. Beynimin içindeki gürültüye engel olamadığım bir süreçten geçmiştim, uzunca bir süre doktor desteği almam gerekmişti. Farkındalığım yalnızca beynimin içindekilere odaklıydı. Hayatım anlamsız, yaşamaya değersiz bir duruma gelmişti. Benim için yaşanacak güzel bir tevafuk bile yok zannediyordum. Çoğu zaman kendimi kabullenemiyordum. İçimin çırpınışlarını ne yapsamda kimseye gösteremedim o süreçte. İmtihanım şuydu, çocuktum ancak olamadım vaktinde. Hayatı toz pembe görmem gereken o yaşlarımda gözümün gördüğü her şey zifiriydi. İyileştiğimi düşündüğüm zamanlar da olmuştu elbette, ama hep çürük dallara tutunmuştum. Sonra battığım o çukurdan çıkmak için bedenimin yarısını kaybetmeyi göze aldım. Ve ben öğrendim ki cesur bir yüreğe sahipse insan düştüğü her an tekrardan kalkabilir, öldüm sandığı her an tekrardan dirilebilir ve almaya bile nefret beslediği o nefesi tekrar derinden alabilir. Bahsettiğim süreç hayatımdan beş senemi aldı ama bana benliğimi inançlarımı, umutlarımı, tevekkülümü geri verdi. Hamdolsun.
“Ya Rab, gelse Celal’inden cefa yahut Cemal’inden vefa, ikisi de cana safa:
‘ Kahrın da hoş, lütfun da hoş…’