Çok yol kat ettim ama yetişemiyorum, istediklerime, hak ettiklerime, beni bekleyenlere. Biri bitmeden ötekine başladığımdandır ki yetişemiyorum. Hak uğruna yaşayamamak zavallıca. Çökmek istemiyorum ancak ayakta durmakta artık berhava. Bedenimde gezinen duraksamalar, zihnimi hareket etmekten alıkoyuyor. İki gözün hayali hayatımın anlam arayışını darma duman ediyor. Bitmek bilmeyen sızıntıları kapatmaya çalışmak ne kadar da çaresizce geliyor kulağa. Bu hayat yalnızca istediği yöne savurmayı ne zaman bırakacak, ne zaman mutmain bir beşer olacağım? Hamd etmekle pekişen mahluktum ben, ne oldu da endişelerim kalbimi sarıp sarmaladı. Hangi birikişin acısını ruhum çektiriyor bana, lütfen söylesin biri bunca şey sadece tecrübe mi olacak? Düşmekten soluğumun bitmesine ramak kalmasına rağmen. Olsun demek de zayi. Sanırım hiç bir zaman asıl yalnızlığın kalabalık içerisinde olduğunu anlamayacaklar, bilmeyecekler yalnız bir oda da yaşamaya çalışırken içeri girmelerinin beni yeterli hissettireceğini düşünecekler. Ne kadar da küstahça kendi elleriyle yapmalarına rağmen ellerinin acıdığını iddia etmeleri. Bükülen boynum utancımdan değil, anılacak günlerimi tekrarlayacak heyecanımın kalmamasından. Ardımda bıraktıklarımın içine düştüğü kargaşa. Çok sönüğüm, nasıl bu kadar kolay yitip gidiyor inandıklarım. En iyisi düşünmeyi sürdürmek bir sancımı daha ancak bu şekilde atlatabilirim, ancak sürdürmeyi nasıl durdurabilirim?
Garipsediğim saatlerin ardından çıktığım sokağın duvarına yansıyan gölgemdir tekrardan dirilten,
Bin parçaya bölündüğünü hissettirendir kayıp giden.
Yansıdığı an yüzüme gecenin ışığı şükrettirendir gülümseten.
Yapma, ellerinden kayıp gideni tuttuğun içindir incinen.