Malumunuz, her şeyi çok çabuk unutan bir toplumuz.
Musibetlerden ders almak yerine çobucak hafızamızdan siliyoruz.
İyiyi, kötüyü unutmak konusunda çok aceleci davranıyoruz.
Bir deprem yaşıyoruz.
Dünya kadar yıkım oluyor.
Canlar gidiyor, insanlar ölüyor, hayatlar kararıyor.
“Tövbe” diyoruz.
“Bir daha asla” diyoruz.
Daha birkaç ay geçmeden sanki bir daha deprem olmayacakmış gibi bir rahatlıkla yaşıyoruz.
Bir sel felaketi oluyor.
Nedenlerini aylarca konuşuyoruz.
Ders almış gibi yapıyoruz.
Ama almıyoruz.
Her şeyin duygusunu anlık yaşayıp anında hafızadan kaldırıyoruz.
Ve bu…
Bize kaybettiriyor.
Son dönemlerde yaşadığımız ekonomik acı tecrübelerde de buna örnek.
Depremler, ekonomik sıkıntılar, terör olayları, çatışmalar derken son 20 yılda çokça büyük krizler yaşadık.
Uzunca bir süre insanlar buraya gelmemeyi tercih etti.
Kimsenin uğramadığı şehirler olduk.
Aylarca yalnız başımıza kaldık.
Diğer kentlerde müthiş hareketlilikler yaşanırken bizler biz bize kaldık.
Her yaşadığımızda da bunları yaşamamak adına antlar içtik.
Fakat çabuk unuttuk.
Unuttuklarımızdan birisini daha anlatayım.
Daha 3-5 yıl öncesine kadar İranlıların ayda yılda bir ziyaret ettiği bir kent idik.
Olay bir anda büyüdü.
Festivaller, girişimler, kritik hamleler ile Van İranlılar’ı sadece Nevruz’dan Nevruz’a ağırlayan bir kent olmaktan çıktı.
Yılın 365 günü sokaklarında İranlılar’ın olduğu bir Van görmeye başladık.
Yılın sonunda 1 milyonu aşkın turisten geldiği Van’da yaşadığımız günler oldu.
Ama kırılgan bir kentiz.
Hiçbir hareketliliğimizin garantisi yok.
Milyonu aşkın turist gelince de yaşadığımız zor günleri unuttuk.
Gelen İranlı’ya fahiş fiyattan ürün satan esnaflar türemeye başladı.
Turiste hakaret eden minübüsçüler çıktı ortaya.
Onları aşağılayan insanlarla karşılaşır olduk.
Fiyat tarifesinde bir yazanı 5’e veren lokantalar, restoranlar oldu.
Otel odalarını 3-5 kat fiyat ile kiralayanlar oldu.
Tüm uyarılara rağmen esnaf bolluk günlerinde geri adım atmadı.
Rahatsız etti.
Şikayetlere kulak asmadı.
Anlayacağınız görmez, duymaz oldu.
Fakat sonra pandemi diye daha büyük bir musibet yaşadık.
Kapılar kapandı.
Tek bir İranlı bile gelmedi.
Yine biz bize kaldık.
Kendi elimizle kapattığımız kapının açılması için kıyametler kopardık.
Neler neler yaptık.
İki yıldan önce açtıramadık.
İranlı turistlerin ne kadar büyük bir getiri sağladığını bir kez daha anladık.
Şimdi kapılar yeniden açıldı.
Birkaç ay önce geçişlerin başladığı kentte şu sıralar büyük bir yoğunluk yaşanıyor.
Yeniden büyük bir virüs dalgası, varyantı yayılmaz işler kötüye gitmezse bu yoğunluk katlanarak devam edecek.
Bu yoğunluğu yaşadığımız şu günlerde bir şey var ki bunu hatırlamamız lazım.
Bu insanların bu kentin ekonomi çarkının dönmesinde büyük payı var.
Bunu unutmadan hareket etmek lazım.
Esnafın o zor günleri hatırlaması, unutmaması lazım.
Tek bir İranlı’nın bile buradan olumsuz bir algıyla gitmesi dolaylı olarak yüzlerce insanın kötü bir imaj oluşturmasının sebebi oluyor.
Bu yüzden o dönem İranlılar’ın yaşadığı o sıkıntıların bir daha asla yaşanmaması lazım.
Güzel günlerden geçtiğimiz, bereketli zamanlar yaşadığımız her gün o sıkıntıları yendine hatırlayalım.
Hatırlayalım ki bir daha aynı hataya düşmeyelim.
Düşürsek bir daha kalkamayabiliriz.
Çünkü Van bir daha böyle büyük bir krizi geçiremeyecek kadar yorgun.
Kayıplar çok ciddi boyutlarda ve bu telafisi olmayan bir krizin başlangıcı olabilir.
Durum böyle iken bizim iyi hali hiç kaybetmememiz gerek.
Bu günlerin, bu hareketliliğin en iyi şekilde sürmesi gerek.
Bir hatırlatayım istedim.