Van halkının büyük beklentilerle umutlarla yolunu gözlediği Başbakan, büyük bir hızlı geldi ama dönüşü için aynısını söylemek pek mümkün değil…

 

Kocaman yanlışlarla bilgilendirilen Başbakan’ın Van mitingleri tam bir fiyaskoya dönüştü, hatalardan dolayı.

 

Başlıca; Van’da büyük bir ilgi beklenen mitinge katılım beklenenin çok çok altındaydı. Özalp ve Erciş, Van’a göre çok çok daha iyi durumda olmasına rağmen Başbakanın yanlış bilgilendirilmesi doğrultusunda kalabalığın bir kesiminin küsüp gitmesine sebep oldu.

 

İki gün boyunca programı takip ettim. Gelen Vanlıların ellerinde şikâyet kağıtları vardı. Avazlarının çıktığı kadar seslerini Başbakana duyurma çabası ve dertlerini anlatmak istemeleriydi geliş sebepleri.

 

Van mitinginde Başbakan, Van için “şehir çöp ve çamur içinde” açıklaması büyük bir hataydı. Bu bilgiyi kim veya kimler verdiyse Başbakana, iyi niyetli olduklarını düşünmüyorum. Aksine Van’da Bekir Kaya döneminde çöp ve çamurun bu kadar büyük bir sorun olduğunu halk hiç düşünmüyor. Bu açıklama Van halkı tarafından hiç de iyi karşılanmadı. Beklentilerin aksine yanlış bilgilendirme ve sırf belediyeyi alma umuduyla yapılan bu açıklamaların AKP’ye ters tepki oluşturacağına eminim.

 

İkinci gün programı takip etmek için gittiğimiz Özalp’te beklediğimizden daha yüksek sayıda katılım vardı. Belki meraktan, belki destekten; bilinmez tabi. Ama başbakan Van’da düştüğü hataya bir kez daha düştü Özalp’te.

 

Özalp’in de çöpten, çamurdan görünmediğini dile getiren Başbakanı anlamak gerçekten zor.  Ya da böyle bildirilmesi anlaşılmaz. En azından Başbakan helikopterle geldiği Özalp’i yukardan görmüş olması gerekiyor.

 

Neresinde çöp ya da çamur var?

 

Bahsettiği deredeki çöp yığınları Özalp Belediyesi’nin sorumluluğunda değil, aksine devlete bağlı bir kurum olan DSİ’nin sorumluluğundadır. Devletin kendi yanlışına Belediyeyi ortak etmesi çok daha büyük bir yanlıştır.

 

Başbakanın Özalp’teki bu açıklamasından arka taraflardan birçok kişinin alanı terk ettiğini gözlerimle gördüm. Kimse bunu yalanlayamaz. Bu da yanlış bilgilendirmenin sebebidir.

Belediyeleri alabilme hırsıyla Başbakanı yanlışa düşüren şahısların ellerinde olanları da kaybettiğini düşünüyorum. Ve oy arttırma hırsıyla yapılan bu hareket tamamıyla oy kaybına sebep oldu.

 

3 mitingin arasında en iyi geçti diyebileceğimiz yer ise Erciş’ti. BDP’nin gün geçtikçe güçlendiği Erciş, geçen yazımda da belirttiğim gibi, BDP’nin Kadın Kotası uyguladığı ilçelerden biri. Başbakanın mitinginin kalabalığına BDP’nin bu kararının da etkili olduğunu düşünüyorum.

 

Tüm bunları göz önünde bulunduracak olursak, büyük bir beklentiyle gelen Başbakan, hayal kırıklığı yaratarak ayrıldı Van’dan. Bu hataların sebebi her kim ise kendi partilerine büyük zarar verdiklerini göremiyorlar bile. Öyle inanıyorum ki bunun cevabını seçimlerde ağır bir şekilde alacaklardır.

 

* * *

 

SAKINCALI PİYADE!

 

Şahsımla ilgili bir konu var ki yazımda buna da değinmek istiyorum. Başbakanın programlarına katılmak için Van Valiliği tarafından verilen basın akredite kartı için günler önceden başvurularımızı yaptık ve Başbakanın geleceği gün bu akredite kartını almak için gazeteden görevli arkadaşlar Valiliğe gittiler.

 

Döndüklerinde benim adıma akredite kartı çıkmadığı, başvurumun reddedildiğini öğrendim.

 

Valiliğin bu kartlarla ilgili birimini arayıp bilgi istediğimde ise sadece başbakanlıktan geri dönülmediğini söylediler.

 

İşi biraz üsteleyince bana verilen cevap ‘GBT sorgulamasında’ uygunsuz bir durum görüldüğü ve buna istinaden kartın verilmediği söylendi. Akıl almaz bir durum açıkçası. Bu güne kadar herhangi bir olaya ve en ufak bir kavgaya dahi karışmamışken nasıl GBT sorgusunda uygunsuz bir durum oluyor anlayamıyorum. Acaba kim istemedi de adımı sildirdi?

 

İşin orası önemli asıl. Demek ki yazılarımdan bazıları Valilikten birilerini rahatsız etmiş onlar da böyle bir karşılık vererek beni susturacaklarını düşünmüşler herhalde. Ya da devletin güvenlik birimleri beni kafalarına göre fişlemişler.

 

Neye göre, kime göre?

 

En önemlisi hangi hakla, hangi hukukla? Twitter’dan bu durumla ilgili birkaç twit atarak rahatsızlığımı biraz sivri dille belirttim. Sosyal medya üzerinden yaptığım hak aramasına bir cevap geldi.

 

Bu isim kendisi hakkında köşemde defalarca ağır eleştiriler yaptığım Gülşen Orhan’dı.

 

Bazıları gibi bir kart parçasıyla bana cevap verme peşinde değildi. Programa katılabilmem için gerekeni yaptı. Bu davranışı için kendisine teşekkür ederim.

 

Ancak beni kendilerince ‘sakıncalı’ görenleri çok merak ediyorum.

 

Bunu Van Valiliği’ndeki görevliler mi yaptılar? Yoksa ilgili emniyet birimleri mi? Bu konuda derhal açıklama bekliyorum.

 

Ve işin peşini bu şekilde bırakmayacağımı herkesin de bilmesini istiyorum. Eski hastalıklar, fişlemeler geri mi geldi yoksa?

 

Kim hangi hak ve hukuka dayanarak gazetecileri sakıncalı diye görebiliyor?