Gelgelelim Kuru Fasulyenin Faydalarına… | Yunus Emre Aykaç | Köşe Yazıları...
Malum yerel seçimler yaklaşıyor. Siyasetçilerin en sevdiği mevsim olan seçim sürecine girmek için irtifayı azaltmaya başlamış bulunmaktayız. Yıl sonu itibariyle de şu an kısmen konuştuğumuz yerel seçimlerin sath-ı mailine girmiş olacağız. Takdir edersiniz ki, kulislerde de bol bol isimler dönmeye başladı. Seçime 8 ay kala adaylıklarını açıklayanlar mı dersiniz, adını kulislerde geçirmek için çaba harcayalanlar mı, anket şirketleri üzerinden mesaj verenler mi… Öyle ya da böyle, adaylık borsasının çok hareketli olacağının emarelerini görüyoruz.
*
Adaylık borsası dedim ya… Bu borsanın bu kadar hareketli olması ile ilgili çok da küçük diyemeyeceğimiz bir detay var aslında. Milletvekilliği seçiminde Ak Parti’nin kaybetme ihtimalini düşünüp kapısından geçmeyenler, Ak Partinin tekrar iktidara gelmesinden sonra hemen Ak Partilik pelerinini giydi ve belediye başkanlığına adaylık başvurusu için gün sayıyor. Ak Parti’nin kaybetme ihtimali vardı ya hani. O ihtimal gitti tabi. Yerel yönetimlere Ak Parti çok güçlü bir şeklide girecek ya hani, yeniden AK Parti’ye olan ilgisini belli eden edene. Eski siyasetçiler mi desem iş insanları mı, bürokratlar mı desem sosyal medya fenomenleri mi… Bilemedim. Liste kabarık anlayacağınız!
*
İşin bu kısmı siyasetçiler ve siyasetin kıyısında gezenler ile ilgili. AK Parti’nin gidişi konusunda hazırlık yapan farklı bir kesim de vardı. Bazı bürokratların iktidar değişimini ‘muhtemel’ kabul ederek muhalefete nasıl yatırım yaptıklarını gördük, duyduk. Zaten bakıp görebilenler için olay gözle görünür şekilde belirgindi. İşte o bürokratların, şu sıralar Ak Partinin yine en ön saflarında bayrağı taşıma yarışına girdiğini de görüyor bu gözler. Zerreyi miskal samimiyeti, hatta ve hatta ehliyeti ve liyakati olmayan bu isimlerin itibar göreceği ve görmemesi gerektiğini düşünmemekle beraber, kurumlarda da ciddi değişim rüzgârı eseceğini düşünüyorum ben. Olmalı da. Çünkü kurumlardaki bu makamlar, o tatlı su bürokratlarına teslim edilemeyecek kadar önemli makamlar.
*
Bir kesim daha var, onu da es geçmeyelim. Maddi ve manevi anlamda Ak Parti’den faydalanan, yıllarca partili olmanın her türlü nimetinden faydalanıp seçim öncesinde de değişim rüzgarına kapılarak Ak Partiyi yerden yere vuran Ak Partili görünen AKP’liler var ya… Şu sıralar en büyük ‘reisçi’ler yine onlar. Onlar zannediyorlar ki gözler kör, kulaklar sağır. Onlar sanıyorlar ki olması gereken ortamlarda Cumhurbaşkanlığını, AK Parti’yi, sistemi, siyaseti eleştirip yeri geldiğinde de sonuna kadar eleştirme kıvraklığını sürdürerek bu düzenin içinde yer alacaklar. Onlar zannediyorlar ki kayyum sistemini yerden yere vurup ilk teklifte koşa koşa belediyelerde alan kaptıklarında hokkabazlıklarını herkes unutacak. Ama yok öyle. Unutulmaması gerekiyor. İnancım da şu, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan nasıl ki bakanlık kabinesini ciddi revize ettiyse genel merkez başta olmak üzere tüm teşkilatlarda ve kurum ve kuruluşlarda ciddi revizeler yapacaktır. Belki seçim öncesi belki seçim sonrası… Ama o revizyon olacak.
*
Seçimden tesis edilen yeni siyaset düzeni ve yeni isimler kamuda ve siyasette çok ciddi bir gevşeme olduğunu muhakkak bizler kadar görüyordur. Vatandaşa hizmet ve ilgi neredeyse yokluk derecesinde olduğunu görüyordur. “Bunlara söylememek gerek yok” demeden bir kez daha tekrar etmiş olayım. Durum aynen şudur: Herkes kendini güçlendirip makamını korumanın peşinde iken Van son yıllarda doğru düzgün birçok hizmetten, yatırımdan neredeyse hiç nasiplenemiyor. Bakın bu çok önemli bir olaydır. Bu önemli bir kesimin devletin bölgeden, kentten elini çektiği şeklinde yorumlanıp bu şekilde kalıplaştırılmış bir yorumlamaya kadar dönüştürülmüş bir düşüncedir. O yüzden hiç önemsiz değil!
*
Yerel yönetimlere gelince… Belediyelerde vur patlasın, çal oynasın! Boşvermişlik, gevşeklik, adamcılık gırla! Öyle ihaleler yapılıyor ki evlere şenlik… Kimisinin kış uykusu 5 yıldır devam ediyor. Çivi çakmadan dönemi bitirmek üzere olup hala şahsını pazarlamaya çalışarak bir koca dönemi bitirmek üzere olanlar var. Görmüyor muyuz sanıyorlar? Öte yandan kayyum ile yönetim sürecinin ilk dönemindeki hizmet yarışı neredeyse hiç yok. Şu andaki mevcut belediyelerinin kaç tanesinde başarı var, ya da bir başarı yarışı içinde olduğuna dair emareler var? Ciddi bir şekilde tartışılır. Kimse kusura bakmasın.
*
-Bürokrasi dedik madem, az daha irdeleyelim. Bakın büyükşehir diye hesap edilen Van’da doğalgaz işiniz varsa ve ilgili firmada bir iş halletmek için bakan düzeyinde tanıdık bulmak gerekiyor resmen. Bırakın doğalgazı olmayan mahalle, cadde ve sokaklar için doğalgaz talebinde bulunmak abonelik işi yapmak için bile fırsat bulmak için insanlar siyasetçileri arıyor. Bu telefonları alan siyasetçiler hiç mi rahatsız değil? Özel bir şirket milyonluk şehirde bunu nasıl yapabiliyor?
-Ya Milli Eğitim? Milli Eğitim’deki başarılarımız hak getire. Hemşerilerimizin yönetici olduğu dönemleri mumla aramıyor muyuz? Mevcut ismin öncekilerden daha fazla kalmasının sebebi ne? Kentin 77’inci sıradan ilk 10’lara falan gelmesi mi? Göğsümüz kabarıyor maşallah(!) Müdür beyi Van’ı çok sevdi, en uzun süreli bürokrat olma yolunda ilerliyor. Biliyoruz ki bu kurumun gidişatından memnun olanı yok aslında ama konuşabilen ve tartışabileni de yok.
-Dokunulmazlardan birisi de Karayolları… Bu şehrin en büyük kayıplarından birisi şehri şatosundan şehri izleyen böyle bir kurumun varlığı ve kayıtsızlığı. Şehrin ilgili kurum sorumluluğundaki alanlar Orta Doğu şehirlerinden farksız! Bölge müdürlüğü düzeyindeki bu kurumda icraat yapması gerekenler tavlasını oynayıp Van’a tepeden bakmaya doyamadılar bir türlü. Hangi siysaetçi “Yahu Van’ın bu hali nedir?” diye sorabiliyor ya da son 10 yıldaki başına buyruk politikayı eleştirebiliyor, sorarım?
-Ya VASKİ? Yahu memleket aylardır su yok diye inliyor. Ortada bir sorun var ve çözülemiyor. Şehrin ciddi bir kesimi perişan halde. Su kesintileri mantar gibi kentin neredeyse tamamına yayılıyor. “Suyumuzu kestiler, bilerek vermiyorlar” demiyorum lakin, insan çıkıp bu soruna dair doğru düzgün bir enformasyon sağlayamaz mı yahu? Ne oluyor ne bitiyor? Bu işin önü, arkası nedir? İletişim süreci bu kadar mı kötü yönetilir? Ha bir de muhtar meselesi var. O görüntüler milyonlar izledi. Bu kavga neydi? Bu işin soruşturması ne durumda? İnsanlar bilmesin mi?
*
Efendime söyleyelim dert, tasa çok. Hangisine yanalım bilemedik. Dertleri çok uzatmayalım. Gelelim teşhis ve kısa vadede ortaya konabilecek tedaviye... Şehrimizin en büyük sorunlarından birisi şu. Herkes akıl veriyor, herkes nasihat veriyor. Fakat mesele eli taşın altına koymaya geldiğinde Nasreddin Hoca’nın fil hadisesinde olduğu gibi bakıyorsunuz ortada kimse yok. Kentin şu an içinde bulunduğu hali şöyle özetleyebiliriz: Benim ben diyen isimlerin büyük bölümünün cesareti dillerinde. Aksiyon almaya geldiğinde ortada kimse yok. Sivil oluşumlar, STK’lar, esnaf temsilcileri, odalar, dernekler resmen yokları oynuyorlar. Memleketin idaresinin şekillendirilmesinde hiçbir şekilde müdahil olamıyorlar. Sadece sosyal medyada bir kesimi coşturuyorlar. Uygun bir boşluğu bulduklarında eleştiriyle ilgili alanı yoklayıp iş somut adım atmaya gelince “Yok abi benim işim değil” gibi aciz cümlelerle kaçıyorlar. Kaçan kovalanır işi siyasete göre bir yakıştırma değil. Aksiyon ve icraat adamlarını birer adım öne alalım, geriye kalanları bir süreliğine susmaya davet ediyoruz. Çok önemli bir süreçten geçiyoruz, biz memleketi ve hakikati konuşacağız siz geri durun.
*
Gelgelelim kuru fasulyenin faydalarına… Ülke olarak önemli bir süreçten geçiyoruz ve önümüzde bakanlıklar başlayıp siyaset ve bürokrasiyi de kapsayacak değişim ve dönüşüm süreci var. Biz bu süreçten hakkımızı almamız gerekiyor. Kendimize dert edeceğimiz sorunlarımız kadar enseyi karartmamamız için sebeplerimiz de var. Mesela… Bu dönem bölgeden önemli isimler parti üst kademesinde, kabinede yer alıyor. Hatta bölgeyi ve Van’ı en iyi bilen isimlerden birisi olan Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanı Yardımcılığı görevinde. Bu görev bile başlı başına çok anlam ifade ediyor aslında. Bu isimleri birçoğuyla hem vatandaşın hem STK’ların hem de bölgede yaşayan vatandaşların iletişim ve etkileşimlerinin olduğunu görüyor ve duyuyoruz. Bölgenin yeniden sürece dahil olmasını sağlayacak önemli siyasetçiler bizim için üçüncü bir yol açıldığını gösteriyor. Bu süreci sızlanmak ve yanlış politikaların kurbanı olarak geçirmek yerine sürece dahil olabileceğimiz bir alan açıldı. Artık bize rağmen bir politika ortaya konulduğuna inandırıp bize rağmen bizim adımıza konuşmak falan yok. Derdimizi, bizden biri olarak gördüğümüz isimlere artık daha rahat anlatabileceğiz. Buna hepimiz inanıyoruz.
*
Böyle bir süreç varken biz kentte olması gereken değişim ve dönüşümleri beraber isteyip beraber mücadelesini verelim. Daha sonra yerel seçim meselesine yeniden döneriz. Hak edeni de etmeyeni de konuşacağız. Siyaset sahasında olmaya çalışanları ve olması gerekenleri de konuşacağız. Ve bu sahaya hiçbir şekilde girmemesi gerekenleri de tek tek zikredecek, bu kenti artık yönetmesi gerekenlerin yönetmesi konusunda bir şeyler söyleyeceğiz. Ama daha zaman var. Acelesi yok, hiç acelesi yok…