Şehrivan’ın manşetine son 10 yılda onlarca, belki yüzlerce Kapıköy taşındı.

Defabarca işlendi.

Konuşuldu.

Neden?

Çünkü Kasr-ı Şirin’den bu yana sınırların değişmediği ve İran ile Türkiye arasındaki önemli ortaklıklardan birisi olan bu kapı Van’a bir türlü yar olmadı.

Onlarca yıldır bu kapının açılması için çabalar veriliyor.

Kapının tam kapasite açılması, çalışması, geçişlerin olması için mücadeleler veriliyor.

Geçen 20-30 yıllık zaman dilimi içerisinde defalarca kez davullu zurnalı açılışlar yapılan ama bir türlü açılamayan, hakettiği değeri görmeyen Kapıköy daha birkaç yıl öncesine kadar herkesin gönlünde bir ukteydi.

90’lı yıllardaki sınır ticaretinde yakaladığı o şaşalı dönemi kaybedip bir daha yakalamayan Kapıköy’ün bir daha o dönemlerdeki gibi sınır ticaret kapısı olmayacağı anlaşıldığında tek hedef kapıyı modern bir sınır kapısı yapmaktı.

O da başta Gümrük ve Ticaret Bakan Yardımcısı Fatih Çiftci ve dönemin diğer isimlerinin katkıları ile tamamlandı.

Bakanlıkta, TOBB’da müthiş baskı kuruldu ve kapı onlarca yıl sonra resmen modernize edildi, yapıldı, tamamlandı ve açıldı.

Bu açılış İranlılar’ın en çok geldiği dönemle bir olunca adeta şaha kalktı.

Bu şaşalı süreç önemli birkaç detayı hep kıyıda köşede tuttu.

Pandemi ile birlikte de bu kayıplar tam anlamıyla zirve yaptı.

Pandemi öncesi yaşanan kayıplar dışında bir kere bu kapının birkaç önemli ve hayati sıkıntısı var.

Bir kere kapının 7/24 esaslı çalışması gerekiyor.

Böyle olmadığı müddetçe de Ankara’nın da ülkenin de gözünde tam teşekküllü bir sınır kapısı muamelesi görmeyecek ve en küçük olayda kapanacak.

Kapanıyor da.

Bunun dışında tüm geçişlerin kesintisiz olması gereken bir kapı.

300 kilometrelik bir sınırı İran ile paylaşan Van’ın bu kapıyı sınırsız kullanması en büyük hakkı.

Bu kapıya bu halli bir geçiş süreci yakışmıyor.

Bunun dışında bu kapının Çiftci döneminde hedeflendiği gibi lojistik merkezler, laboratuvarlar, serbest ticaret bölgeleri ile de tamamlanması gerekiyor.

Bu bölge büyük bir geçiş bölgesi.

Bu bölge tam teşekküllü kullanılırsa devasa bir kapı!

Ama bir türlü olmuyor.

Kapı böyle olunca konsolosluk da olmuyor.

Bir kere o konsolosluk kente gelmeli.

Erzurum’da, Trabzon’da olması bizim ayıbımız.
Bu kenti yönetenlerin, temsilcilerin ayıbı.

Sınır bizde iken konsolosluk nasıl başkalarında?

Peki ya uçuşlar.

Sınır kapımız var diye uçuş olmayacak mı?

Olmalı.

Hem karadan, hem havadan, hem de raylı sistem ile biz Van’ı adeta transit geçiş noktası yapmamız lazımdı.

Ama karadan geçiş bitiyor her şey bitiyor.

Bu kente koca 6 ayda sadece bin kişi geliyorsa bu büyük bir sıkıntıdır.

Her şeyi karayolu üzerinde kurgulayıp bunu da cılız bir şekilde yaparsanız olacağı bu.

Bu kentin devasa bir potansiyeli ancak bu kadar heba edilebilirdi.

Ediliyor da.

Şimdi bekliyoruz ki bizim 1 yıl sonra açtığımız kapıyı İran tarafı da açsın.

Tamam onların bürokrasisi farklı, millet olarak zorlar.

Ama bu şu an yaşanılan durumu normal kılmıyor.

Bu kentin İran ile görüşmede en kıdemli en yetkili kent olması gerekiyor.

Ama bakıyoruz da…

Bu kentin İran ile alakalı söylediği hangi konu ciddiye alınıyor.

Sesi duyuluyor mu?

Dikkate alınıyor mu?

Yok!

Alınsa idi tüm kapılar açıkken bu kapı 14 ay kapalı kalmazdı.

Ne oldu.

Kent kaybetti.

Geçiş alışkanlığı bitti.

Uçuşlar ile İranlılar başka kentlere kaydı.

Bir daha o ivmeyi yakalamak zor olabilir.

Olmaya da bilir.

Bir çok şey olamayan ama bir türlü kendisi olamayan kent tam kendisini yakalamışken doğal ve doğal olmayan yollarla büyük kayıplar yaşadı.

Şimdi yeniden ayağa kalkmaya çalışıyor ama kalkamıyor.

Bunlar bize ders olmalı.

Van-İran konusu ciddi manada masaya yatırılıp bu kentin ortak olarak çalıştığı bir mesele olmalı.

Sadece Van değil gelecekteki Van-Irak ortaklığını sağlayacak Van-Şırnak karayolu konusunda bu kent ortaya ciddi bir irade koymalı.

Konsolosluk kente getirilmeli ve Kapıköy tam yetkili kılınmalı.

Kapı ancak o zaman kapı olur.
Öbür türlü bu kapı bir açılır, bir kapanır.

Ne bize yar olur, ne İran’a…