Bırakın dostça ilişkiler bilgi ve tecrübe okuluna dönüşsün, sohbetlerde kültür aktarılabilsin; böylece arkadaşlarınız öğretmenleriniz olur, sohbetin hazzına eğitimin avantajlarını da eklersiniz. Akıllı kişiler hazlarını böyle değiş tokuş etmekten keyif alırlar: Konuşurken beğeni toplar, duydukları sayesinde eğitim alırlar. Diğer insanlara hep çıkarlarımız yüzünden ilgi duyarız ama buradaki durum daha saygın niteliktedir. Buralar kibrin mâbedi değil, görgünün sahnelendiği birer tiyatro olduğu için, bilge insanlar asilzade konaklarının müdavimidir. Baltasar Garcian
Görev icabı veya farklı bir vesileyle tanışan kişiler ilk tanışmadan sonra birbirlerini daha yakından tanımaya çalışırlar. Neticede insan sosyal bir varlıktır. Yeni tanışan kişilerin her birinin, karşısındaki kişinin düşünce ve kültür yapısı kedisine uygunsa muhabbet gelişir ve arkadaşlığın ilk adımı atılır. Bu arkadaşlık ileride ebedi dostluklar geliştirir.
Görev yaptığım bir yerde göreve yeni başlayan vali yardımcımız için klasik hoş geldiniz ziyaretleri yapıldı. Bir iki toplantıdan sonra düşünce yapımızın benzerliği göze çarptı. İlk ortak noktamız kitap oldu. İkimizin de olmazsa olmazı kitaptı. Kitapların dünyasında buluştuk. Yavaş yavaş dünya görüşümüzün de benzerliği ortaya çıktı. Yine olmazsa olmazımız adalet ve hukuktu. Kısa sürede arkadaşlık sonrasında da dostluk gelişti. Baltasar’ın dediği gibi “...dostça ilişkiler bilgi ve tecrübe okuluna dönüşsün…Her sohbet sonrası mutlaka bir artımız oluyordu yani yeni birşeyler öğreniyorduk. Yaklaşık ondan onbeş yaş büyüktüm. Diğer taraftan hayata, çocukken atılmıştım. Dolayısıyla önemli anlara-anılara tanıklık etmiştim. Aynı zamanda Mardinliyim. Anadilimiz Arapça. Dolayısıyla farklı bir kültürde büyümüştüm. O kültürün kendine has özellikleri var. Sohbetlerimizde yeri geldiğinde yetiştiğim kültürden atasözlerini ve deyimleri paylaşıyordum. Bunları hayranlıkla dinliyor ve her seferinde: "Bunların ölmemesi lazım lütfen bunları kitaplaştırın" diyordu. Kitap okuma aşkına düşmüştüm. Benim için varsa yoksa kitap vardı. Çünkü sekiz yaşından itibaren başladığım kitap okumaları bana çok şey kazandırmıştı.
Doğadaki en kusursuz görünen yaratım bile yontulmamıştır, eğitim yoksa mükemmellik yarım kalır. Yüzeysel eğitim alınmadığı sürece herkeste parlatılmamış bir yön kalır ve mükemmelliğin her türü biraz cila gerektirir. Baltasar Garcian
Her kitap hayatımı zımpara gibi törpülüyor fazlalıkları ve pürüzleri gideriyordu. Fakat pürüzlerden ve fazlalıklardan bitmiyordu. Daha çok arınmaya ihtiyaç duyuyordum. Bundan dolayı kitap yazmak aklımın ucundan dahi geçmemişti. Bir gün bana bir şey için söz verdirdi; sonrasında o şeyin kitap yazmak olduğunu söyledi. El mahkum; söz vermiştim. Böylece yazarlık serüvenim başladı.
Yazarlık serüveni başlayınca okuma zamanım azaldı. Okumak mı yoksa yazmak mı daha iyi? Az da olsa bu ikilemde kaldım. Çünkü elime kitap alıp okuduğum zaman bir konu dikkatimi çekiyor ve yazmaya başlıyordum.
Klasik bir söz vardır; dost ve arkadaşlar bir araya gelince hükümet kurar hükümet yıkarlar. Herkesin her konuda fikri vardır. Yine genel olarak bu fikirler analizini yaptığımız fikirler değil duyduğumuz fikirlerdir. Onları da şiddetle savunmaktan geri durmayız. Bugüne kadar bu tartışmaların bize fayda sağladığını gördünüz mü? Gelin bundan sonra sadece bilgimizin olduğu yani uzmanlık alanımıza giren konuları konuşalım. Böylelikle arkadaş ve dost ilişkilerini sohbetlerimizde tecrübe okuluna dönüştürebiliriz. Tecrübe ile sabittir ki bazen sohbet ortamında duyduğumuz bir söz bir düşünce o andan itibaren hayatımıza farklı bir yön verir. Sohbetlerimizde arkadaşlarımız öğretmenlerimiz olsun; biz de arkadaşlara-dostlara öğretmen olalım.