Seçim üzerine uzun uzadıya değerlendirmeler yapmak mümkün. Fakat bu değerlendirmeye geçmeden önce günlerdir yapılan kim kazandı, kim kaybetti şeklindeki yorumlara en net bakış açısını yapan Günay Aslan’ın tespitiyle başlamak en doğrusu galiba. Üstad 1 Kasım seçimlerine dair tartışmaya mahal vermeyecek şekilde değerlendirmeyi yapmış ve demiş ki:

 

CHP kaybetti,

Cemaat kaybetti,

MHP kaybetti,

HDP uyarıldı,

AKP 2023 vizesi aldı.

Halklara da ağır sorunlar ve ıstıraplar kaldı!

 

***

 

MUHALEFET KENDİNE DE MUHALEFET!

 

7 Haziran’da Türkiye’de ‘yeni bir dönem’ başladığı söylemleri havaya uçuşmuş. AK Parti açısından ‘kayıp’, HDP, CHP, MHP açısından ise büyük kazanımların olduğu tüm kesimler tarafından dile getirilmişti. Türkiye’de muhalefet adeta bayram ederken ‘Ak Parti’nin ise bir ANAP, DP gibi zirveden iniş sürecine girdiği tüm kesimlerin ortak fikri olmuştu.

 

2 Kasım sabahı değil dikkatinizi çekerim daha 1 Kasım’ın akşamında tüm bu planlar bir anda ‘suya’ düştü.

 

Ne diyorlardı 7 Haziran’daki seçimlerin ardından?

 

-Ak Parti hikâyesi burada sona erdi.

-Erdoğan dönemi artık kapandı.

-Türkiye’de artık çok güçlü bir muhalefet dönemi var.

-Yüzde 60’lık blok Türkiye siyasetine yen verecek.

-Koalisyonu ‘sol’ blok kurup Türkiye’de yönetimi devralacaklar.

 

Bunun gibi nice söylemler, beklentiler…

 

2 Kasım gecesi kaset adeta yeniden geriye sardı. Alenen başarısız olan muhalefetin başarısızlığını en az onlar kadar kabul etmeyen uzmanlar, yorumcular, siyaset bilimciler, gazeteciler daha siyasetçilerin öz eleştiri yapmasına fırsat vermeden yeniden taaruza geçtiler. 1 Kasım gecesi AK Parti’nin zaferi yine Türkiye’nin eski alışkanlığına geri dönmesine neden oldu. Uzmanların geneli şunu söyledi: Türkiye’de bir muhalefet sorunu var!

 

Hay bin yaşayın! Lakin Türkiye’nin güçlü muhalefet bloğu ne oldu da 3 ayda bu kadar çabuk çöküverdi? Ya da AK Parti nasıl oldu da ‘çöküş’ dönemine girdiği söylenirken kendi açısından yeni rekorlar kırdığı bir seçimi daha kazandı? Tüm bunları hem genelde hem ulusalda iyi tartışmak gerek.

 

AK Parti’ye de kazandıran 3-4 ay gibi bir sürede seçmeni ikna eden bir siyasi retorik değildi. AK Parti halka kendinden çok şunu anlattı:

 

-CHP’nin 7 Haziran seçimlerinden sonra ‘çözümsüzlük’ konusundaki tutumunu…

-HDP’nin çözümün tarafı olmadığını, hendek mağduriyeti yarattığını ve yaşanan çatışmaların sorumlusu olduğunu ve Türkiye partisi olamadığını…

-MHP’nin her şeye ‘hayır’ şeklindeki bir politikadan başka bir amaç gütmediğini…

 

AK Parti nasıl 7 Haziran’da önüne sadece HDP’yi hedef koyarak resmen ayağına sıktıysa HDP ve diğer partiler de aynı hatayı yapıp Türkiye koca bir kaostan geçerken ülkeyi değil AK Parti’yi pataklayınca vatandaş ‘hop’ dedi. 

 

***

KİMSENİN HALKA HAKARET ETME HAKKI YOK!

 

Olaya yüzde 60’lık blokun çöküşü gözüyle bakarsak içinden çıkılmaz bir değerlendirme yapmamız gerekebilir haliyle biz ölçeği biraz daha küçültüp bölge ve Van özelinde HDP ve AK Parti üzerine konuşalım. Zira 7 Haziran’da Türkiyelileşen, 1 Kasım’da bu algısını zedeleyen HDP üzerine söylenecek çok şey var.

 

Günlerdir sosyal medyada, değerlendirmelerde oyunu yüzde 10,75’e kadar gerileten HDP’ye oy vermediği gerekçesiyle Kürtler arasında bir ‘ihanet’ cephesinin yeniden oluşturulduğunu görüyoruz. HDP’ye değil de AK Parti’ye oy veren Kürtlere küfürler, hakaretler, beddualar havada uçuşuyor! Tıpkı 7 Haziran öncesi gibi değil mi?

 

7 Haziran’dan önce AK Partili Kürtleri, Türkiye’deki PAK, Hüda-Par, Hak-Par gibi partileri yok sayan, yakın temas kurmamayı yeğleyen ve Kürdistan olgusuna sadece ‘PKK’ ekseninde bakan HDP’nin 7 Haziran sonuçları aslında umut verici olmuştu. Zira Türkiyelileşen bir HDP’nin Kürtler arasında da beyaz/siyah Kürt ayrımı yapmayacağı daha kapsayıcı bir politika güdeceği beklentisi vardı.

 

7 Haziran’dan sonra da ısrarla altını çizmiştim. HDP’nin aldığı oylar Türk solunun ve diğer kesimlerden ziyade AK Partili Kürtlerin ve muhafazakar kesimlerin oyuydu. Emanet oyların çok küçük bir oranda olduğu gerçeğiyle HDP’nin yine Kürtleri sahiplenmesi elzem bir durum olarak ortaya çıkmıştı.

 

Gelinen nokta HDP açısından uyarıları ortaya koyuyor aslında. Yani:

 

-Bazı Kürtler öz yönetim fikrini benimsese de hala öz yönetime çok temkinli bakan büyük oranda Kürt nüfusu var.

-HDP’ye oy verirken desteğini çekebilecek emanet oy sahibi muhafazakar kitleler var.

-Barzani’nin Kürdistan olgusunu PKK’ninkinden daha çok benimseyen ama buna rağmen HDP diyen milliyetçi düşünce ehli Kürtler var.

-HDP’nin yaşadıkları bölgede yatırım, istihdam gibi konularda daha çok rol alması gerektiğini düşünüp yerel yönetimleri hala başarısız bulan ve bundan dolayı mesafeli duran kesimler var.

Haliyle bu ve bunun gibi önemli bir kesimi de görmek, AK Parti’ye oy verdiği için bu isimlerin üstünü ‘çizmeden’ 7 Haziran öncesi siyasete devam etmesi gereken bir HDP beklentisi var.

 

O yüzden hakareti bir tarafa bırakıp Kürtleri biraz daha iyi anlamak gerekiyor. Çünkü bu haliyle gelinen nokta; “Kürtleri bütün dünyaya anlattım ama Kürdü bir Kürde anlatamadım” diyen Abdullah Öcalan’ın vurguladığı noktaya birebir tezahür ediyor.

 

***

7 HAZİRAN’DAN 1 KASIM’A HDP

 

-7 Haziran seçimlerine oranla 1 milyonu aşkın ve ülke genelinde 16,13’lük oyunu kaybeden HDP 12 ilde birinci oldu ama aynı zamanda 12 ilin 11’inde de oy kaybetti.

-7 Haziran seçimleriyle birlikte yüzde 13 oy alarak baraj sorunu olmadığını ortaya koydu, 1 Kasım’da da yüzde 10,7’lik oranla oy oranını konsolide etti fakat Kürtlerin en çok yoğunlukta olduğu bölgelerinde yani Kürt politik bölgesindeki 20 ilde toplam 480 bin civarında oy kaybetti. Yani kaybettiği oyların yarısı Kürtlerin oyu kalan yarısı da emanet oylar.

-7 Haziran’da Kürt bölgelerinde oy kullanma oranı yüzde 85’lerin üzerine çıkarken 1 Kasım’da Doğu’daki katılım Türkiye’ye göre azaldı. AK Parti’nin birinci parti olduğu yerlerde oylar artışa geçerken HDP’nin 7 Haziran’da birinci olduğu illerde yüzde 4’ye yakın bir oranda düşüş oldu. Yaşanan çatışmalar ve bozulan huzur HDP’ye oy vermeme tedirginliğine dönüştü.

-7 Haziran’da muhafazakarların ve batıdaki seçmenin önemli miktarda oyunu alan HDP, bu seçimde muhafazakar bazı kesimlerin oyunu korusa da bazılarının tekrardan AK Parti’ye gitmesine engel olamadı.

-7 Haziran’dan sonra PKK’nin HDP’ye zaman zaman yaptığı eleştiriler, ateşkese rağmen bazı bireysel sokak eylemleri, hendekler ve öz yönetim gibi faktörler oy kaybında pay oynayan etkenler arasında yer aldı.

 

***

KÜRTLER SEÇİMDE KİME NE DEDİ?

 

7 Haziran’da silinmeye yüz tutan bu seçimlerde de iyice dibe vuran CHP ve MHP’nin öyle görünüyor ki kendisini yeniden Kürtlere kabul etmesi için daha ‘çok’ fırın ekmek yemesi gerekiyor. Bu fırsatı 7 Haziran’da yakalamışken yine ‘gurur, kibir, enaniyet’ yapan, Kürtlere dair bir çok şeyi ‘yok’ sayan MHP’nin çok çalışması gerekiyor. Burada Kürt seçmen esas mesajı HDP ve AK Parti’ye verdi.

 

Kürtler AK Parti’ye 1 Kasım’da:

 

-Kürtler AK Parti’ye dikkate alınmadıklarında nasıl desteğini çekebileceğini gösterdi.

-Kürtler AK Parti’ye Doğu’da yeniden siyaset şansı verdi.

-Kürtler AK Parti’ye daha somut söylemlerle bölgeye yeniden gelinmesi gerektiğini belirtti.

-Kürtler Ak Parti’ye savaştan yana değil barıştan yana olduklarını söyledi.

-Kürtler AK Parti’ye doğru isimlerle temsil edilmeleri gerektiğini hatırlattı.

-Kürtler Ak Parti’ye bölgenin daha çok önemsenmesi gerektiğinin uyarısını yaptı.

 

Kürtler HDP’ye 1 Kasım’da:

 

-Kürtler HDP’ye onu yeniden baraj altında bırakabileceğini hatırlattı.

-Kürtler HDP’ye barajı aştırdı.

-Kürtler çözüm süreci devam etmeli dedi.

-Kürtler HDP Türkiyelileşmeli ve çözüm anlamında net bir duruş sergilemesi gerektiğini hatırlattı.

-Kürtler HDP’nin ‘Seni başkan yaptırmayacacağız’ söylemlerinin biraz daha ötesine gidip mecliste daha çok inisiyatif alınması gerektiğini fısıldadı.

-Kürtler HDP’ye Türk solunun çok da etkisinde kalınmaması gerektiği uyarısında bulundu.

-Kürtler HDP’ye kalkınma ve gelişmişlik diye bir derdin olması gerektiğini anlattı.

-Kürtler HDP’ye üçüncü büyük parti olma şansını vererek yeni anayasada, temel hak ve özgürlüklerde beklenen siyaseti yapması gerektiğini hatırlatıp dar siyaset perspektifinden çıkması gerektiğini söyledi.

 

Haliyle iki partinin de halkın oy pusulalarına yazdığı ve ‘OKU’ dediği bu mesajları iyi okuması gerekiyor.

 

***

KAZANAN KİM?

 

Aslında bu seçimlerin şüphesiz kazanını yine Kürtler oldu. Her ne kadar 7 Haziran seçimleri Kürtler ve HDP açısından ‘büyük’ bir kazanım olarak öne çıksa da 1 Kasım bu anlamda çok daha büyük mesajlar içeriyor. Şöyle ki:

 

-Kürtlerin en çok desteklediği AK Parti iktidar, HDP mecliste.

-Kısa bir aradan sonra AK Parti yeniden genelde iktidar, HDP bölgede.

-Kürtlerin yaşadığı bölgelerin bir kaçı hariç tamamında sadece Ak Partili ve HDP’li vekillerin temsiliyeti var. İki partinin de Kürt milletvekillerinin sayısı oldukça fazla.

-Çözüm sürecinin iki dinamiği güçlü bir şekilde mecliste yer alacak ve çözüm sürecinin eksileri, artıları ve takılıp kaldığı noktayı iki partide aslında çok iyi biliyor.

-AK Parti’nin anayasayı değiştirmek için de, çözüm sürecini yasal zemine oturtmak için de bünyesinde HDP’nin de istediği öz yönetim gibi bir çok uygulamayı içeren başkanlık sistemi hayata geçirmesi için de ne CHP’nin ne MHP’nin sadece HDP’nin desteğini alması yetiyor. (HDP’nin daha yapıcı bir siyaset gütmesi şartı ile).

 

Anlayacağınız yol haritası da, reçete de açık. İki partiye kalan hem yönetimde hem idare de hem de çözüm sürecinde yaşanan ‘fetret’ döneminden iyi dersler çıkarıp olması gerekeni olduğu gibi uygulamak.

 

Tabi bu kadar kazanım varken ortada, Kürtlerin de bu kazanımlarını hem AK Parti hem de HDP’den istemeyi bilmesi gerekiyor. Malum, ağlamayan bebeğe ‘süt’ vermezler.

 

***

 

Sonraki yazıda HDP ve AK Parti’nin Van seçimlerinden çıkarması gerekenler…