Dünyanın Koronavirüs sürecini, ülke ülke gelişimini, ölen, iyileşen insan sayısını kaybeden ‘Worldometers’ adlı istatistik sürecinin dünya genelini ilgilendiren bir istatistik bölümü var.

Buradan dünyada anlık olarak doğan, ölen insan sayısı başta olmak üzere yaşama dair birçok veriye ulaşabiliyorsunuz.

Bu verilerden en çarpıcı olanlarından birisi açlıktan ölenlerle ilgili.

Bu yazıyı hazırladığım esnada, gecenin son saatleri itibariyle dünyada sadece 1 günde açlıktan hayatını kaybeden insan sayısı 28 bin civarındaydı.

Her gün on binlerce insan açlıktan ölürken aynı istatistikler dünyada 755 milyon 267 bin 797 kişinin ise obezite ile mücadele ettiğini gösteriyor.

Bu da yetmiyor, sadece Amerika Birleşik Devletlerinde her gün 500 milyon dolar gibi devasa bir rakam obezite ile mücadele için harcanıyor!

Açlıktan ölen insanlar için 1 milyon doları harcansa bu insanların hiçbiri ölmeyecek oysa…

Sadece açlık mı?

Dünyada 800 milyon civarında insanın temiz bir suya bile ulaşım imkanı yok…

Sadece bu yılın ilk dört ayında 250 binin üzerinde insan temiz su içemediği için hayatını kaybetti, açlığı konuşmuyorum bile…

Bunun gibi yürek burkan daha birçok istatistik var, ayıbımızı yüzümüze yüzümüze vuran!

***

Malumunuz İslam’ın beş esasından birisi olan Zekât şartımız var.

Kelime-i Şehadet, Namaz, Oruç, Hac ibaretinin bireyselliğinin aksine Zekât biraz daha farklı bir müesse olarak öne çıkıyor. Mal ile yapılan bu ibadet sadece bir ibadet değil aynı zamanda iktisadî, sosyal yönleri ve önemli sosyal fonksiyonları bulunan bir müessese...

Öyle önemli, öyle anlamlı ki Kur’ân-ı Kerîm’de zekât, defalarca ve hemen namazın arkasından anılıp emrediliyor.

Kutsal kitapta 30 defa adı zikredilen zekât kavramını şöyle bir incelediğimizde diğer esaslar kadar önemli olduğunu çok rahat anlıyoruz.

Çünkü bu 30 kullanımdan neredeyse tamamı namaz ile birlikte kullanılıyor.

Zekât kelimesi geçen her ayette neredeyse, “Namaz kılın, zekât verin.” Emri var.

Neredeyse şaşmıyor.

Bu yönüyle önemli bir kapının anahtarı, şu an yaşadığımız en büyük sorunlarımızdan birisinin çözümü...

Az önce verdiğim acı istatistikler var ya, işte doğru bir zekât uygulaması aslında bunun çözümü… Hakkıyla verilen zekât açlığın da, yoksulluğun da, büyük uçurumların da önüne geçebilecek bir sistem aslında. Binlerce yıldır hakkıyla yerine getirip insanları açlıktan öldüremesek de dünyanın koronavirüs ile mücadele ettiği bu süreçte bir kez daha kadri, kıymeti bilinmesi gereken bir ibaret…

***

Koronavirüs ile topyekin bir mücadele verildiği doğrudur. Devlet, hükümet, belediyeler, kurumlar, kuruluşlar ve daha bilumum organizyonlar eliyle koronavirüs sürecinde önlemler alınıyor. Hastalık sürecinde büyük ölümlerin önüne geçilmesi için tarihte görülmemiş, tüm dünyayı aynı telaş içine sokan bir mücadele yürütülüyor.

Ekonomi neredeyse durdu, hayat durdu, insanlara ısrarla evlerde kalma çağrısı yapılıyor, hastalığın ilerlememesi adına çağrılar ardı ardına yapılıyor.

Bu süreçte verilen sayısız desteğe rağmen evinde kalmak isteyen ama evinde kaldığı için büyük zorluklar yaşayan insanlarımız var.

Devlet ve diğer birçok kuruluşun geceli gündüzlü mücadelesine rağmen hala büyük sıkıntılar yaşayan insanlarımız evlerinde kendilerine uzanacak yardım ellerini beklemeye devam ediyor.

Ve insanlarımız bu süreçte Van özelinde Valiliği’nden tutun Büyükşehir Belediyesine, ilçe belediyelerinden tutun Van Ticaret Sanayi Odası’na kadar sayısız yere başvuruyor.

Yardım istiyor, hayatta kalmak için destek istiyor, bu süreçte fakirlikle birlikte, salgının iyice artırdığı fakirliği bitsin diye kapılar aşındırıyor.

***

Malum, mübarek bir ayı yaşıyoruz. Ve bu ay maneviyat dolu olması kadar yardımlaşmayı, paylaşmayı da öne çıkaran bir ay…

Tarihte belki de hiç bu kadar yardımlaşma ve paylaşmanın öne çıkmadığı şu süreçte zekât kavramı bir kez daha önümüze çıkıyor.

Bu salgın süreci bize oruç tutmak kadar, oruç tutarken yaşadığımız büyük yoksunluğu anlayıp açlıkla mücadelenin ne zor olduğunu bize tekrar tekrar hatırlatıyor.

İşte bu süreçte geçtiğimiz yıllarda yapılan yardımları, paylaşımları, destekleri kat be kat artırmanın tam zamanı.

Şartlar geçtiğimiz yıllara kıyasla daha çetin olsa da toplumun neredeyse tamamı büyük kayıplar yaşasa paylaşım hiç olmadığı kadar önemli bir husus olarak öne çıkıyor!

Hani şu Ramazan ayında yapılan gıda, nakit, fitre, zekât destekleri var ya, esas bu zamanda bolca yapılması, dağıtılması gerekiyor.

Her yıl paylaşılan gıda kolilerinin esas bu yıl kapı dolaştırılması, ihtiyacı olana ulaştırılması gerekiyor.

Devlet eliyle, kurum-kuruluşlar eliyle zaten yapılabilecek her şey yapılıyor!

Ama bu süreçte bize, Vanlılar’a, Van’da doğan, Van’da doyan, Van ile bağı olan herkesin Van’daki fakir, fukara, yoksul ve ihtiyaç sahibine el uzatması gerekiyor.

***

Burada adında Van olan Van ile bağı olan tüm kuruluşların önemli vazifeleri var.

Bir Vanlı olarak, bir vatandaş olarak çağrıda bulunuyorum.

İstanbul, Ankara, İzmir gibi illerdeki iş adamları, vakıflar, dernekler…

Kentin hali vakti yerindeki iş adamları…

Gelin bu süreçte Van’a ve ihtiyacı olan Vanlılara her yıldan daha büyük yardımlar yapın!

Bu zor süreçte tüm yükü Van’ın sayılı birkaç kurum/kuruluşuna bırakmayın.

Şahit olduğum için, bildiğim için söylüyorum.

İnsanlar bulabildiği her yere başvurular yapıp, kurum/kuruluşların kapısında dolaşıp duruyor.

Bir kutu gıda kolisi almak için çalmadık kapı, aramadık insan bırakmayanlar var.

Gelin zekatı, fitresi, sadakası her neyi varsa tamamını Rahmet ve Marifet ayı olan Ramazan’da Van’ın ihtiyaç sahipleriyle buluşturun.

Bu virüs tüm dünyayı, ülkeyi esir alsa da Van dezavantajlı konumundan dolayı bu işin acısını birçok yere göre daha ciddi manada hissediyor.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) “Zekât vermeyen bir toplum, rahmetten, iyilikten mahrum kalır.” Diye buyuyor. Biliyoruz ki, zekat malı hem temizler hem de artırır.

O halde gün zekatı, fitreyi, sadakayı, yardımı adı her ne olursa olsun bu desteği Vanlı ihtiyaç sahiplerine ulaştırma günüdür.