Ebru Şallı, dijital dergi Adamintown’da ‘Erkek nasıl olmalı’ sorusunu yanıtlamış:
“Erkek dediğin slimfit (dar kesim) gömlek giyer, Maserati’ye biner, Rolex takar. Her türlü müziği dinler ayrıca dinletir. Kendisini sürekli hafızada tutmak için kalıcı, zarif hediyeler alır!”
Bu müthiş bir tespit!
Maserati’ye binmeyip Rolex takmayan ve her türlü müziği dinlemekten haz almayan; hediyesi sadece kendisi olan erkek, erkek değildir!
Dünya nüfusunun kadın-erkek dağılımı gözönünde bulundurulursa (Çin ve Hisdistanda bir kadın üç ila beş erkeğe eştir. Hindistanda bir kadın aynı anda beş erkekle evli olabiliyor.) Şallı’daki özgüvene hak vermemek hata olur.
Küçük bir araştırma bu bakış açısına göre Türkiyede kaç “tane” erkeğin var olduğunu gözler önüne serer. Araştırma verileri TÜİK gibi önemli kurumlardan alınarak paylaşıma sunulmuştur, Sayın okuru yanlış bilgilendirmek istemem. Eldeki veriler gözönüne alınarak sadece Maserati araba satışından hareketle Türkiyede 2013 yılı itibariyle “3” toplamda da 52 “tane erkek var.
Rolex marka saatin fiyat aralığına bakıp da bir tahminde bulunmak mümkün. Satışı 11 bin ile 150 bin ve üstü fiyat aralığında. Asgari düzeyde geçimini sağlamaya çalışan Türkiye nüfusunun belki de hiçbir zaman sahip olamayacağı bir saat. Saatin daha çok erkek aksesuarı olarak da bilindiği gözönünde bulundurulursa, Türkiye’de, sayıları bir elin parmak sayısını geçemeyecek kadar az erkek var demektir.
Ebru Şallı’nın “kalıcı, zarif hediyeler” tanımlamasına bakılırsa da Türkiye’de erkek sayılmak epey zor. Yani sevgilisine çiçek alan biri bu bakışa göre erkek kategorisinde değerlendirilmemektir. Çünkü çiçek kalıcı değildir. Bütün çabalara rağmen kurur ve bir süre sonra atılır. Sevgisini çiçek görüp çiçek alan centilmen Türk erkeği bu şımarık Türk kadını karşısında maalesef erkek değildir.
Arabesk kültürün hakim olduğu Türkiye’de öze dönük bir profil sergileyen Türk erkeği neşelenmek için de olsa sözleri hüzün müziği oynak müzikler dinler. Evde, arabada, düğünde hasılı insana has her yerde kendimizden bir parça görmek, dinlemek isteği varken aynı anda pop, caz, rock gibi envai türden müzik dinlemeyi ve dinletmeyi sevmeyiz. En sevdiğimiz şarkı bitmeden ki bu çoğu kez başkalarına ızdıraptır ( Kürtçe bilmeyip Kürtçe bir müzik dinlemek zorun olanların çektiği ızdıraba(!) değinmek bile istemiyorum) başka bir şarkı dinlemek ya da dinletmek mümkün değil.
Sonuçlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde 38 milyonu aşkın erkek nufüsu içinde çok az sayıda bir erkek toplamı olduğu görülecektir.
Ebru Şallı adına üzülmemek elde değil!
Türkçe’nin bütün kurallarını gözeterek bir cümle kurmak niyetimden Can Yücel’in şiiri vesilesiyle vazgeçiyorum:
“Kadın dediğin güzel olacak…
Zeki olacak zeki, seni bir hamur gibi karmasını da bilecek, o hamura kendini katmasını da…
Paranın güzelliğini bilecek ama ne parasızlığın ezikliğini ne de paranın kudurmuşluğunu yaşayacak.”
Dünyada; Ebru Şallı’nın cevap verdiği sorulardan daha mühim şeyler var: Yaşam gibi, ekmek gibi; ölüm kalım savaşı gibi ve daha nice şey gibi.