Özlü Söz: İslam’ın, Kuranı Kerim ve şanı yüce Peygamberimizin (sav) asıl düşmanı süper güçler, bilhassa Amerika ve onun şirret çocuğu İsrail’dir. İMAM HUMEYNİ
ABD güdümündeki AKP iktidarı İsraile yakınlaşmak istemese de görünen o ki senaryonun kurbanı olacak. Çünkü İslam coğrafyasında Müslümanların değil Siyonist İsrail öğretisinin emrindeki egemenlerin sözü yerine getirilmek istenecek. Hem de işbirlikçi sözde Müslümanların eli ile.
ABD dümenindeki Suudiler emperyalistlerin şemsiyesi altında bir İslam Ordusu toparlıyor. Bu çok tehlikeli ve çok kanın akacağı bir konumu önümüze getirecek. İşbirlikçi bu sözde Müslümanlar okudukları Kuranı kendi mevki ve zenginliklerine karşı kulak ardı etmeleri büyük bir bela olarak insanlığa dönecek...
Allah biz insanlara en doğruları beyan buyurmasına rağmen biz doğru olanı değil de Şeytanın ve Şeytanlaşmış insanların aldatması ile bu doğrulardan uzaklaşarak hem dünyamızı harap diyoruz hem de ahiretimizi kaybediyoruz.
İslam’ın siyaset, ekonomi ve sosyal alanda temsiliyetinin olmadığı bir dünyada yönetim Yahudi ve Hıristiyanların elindeyse bu tablo kaçınılmazdır. Siyasi ve ekonomik alanda insanların sosyal hayatlarını organize etmede damgasını vuran Yahudi-Hıristiyan ittifakı gelinen noktada Müslümanların bu çağın ve gelişmelerin gerisinde kalması için olması gereken her çabayı sarf etmeleri İslam’ın adalet sistemini ortaya çıkıp insanları etkilememesi içindir.
ABD şemsiyesi altında onunla işbirliği içinde olan sözde İslami devletlerin her biri kendi iradeleri ile durmamaktadırlar. Tamamen ABD ve diğer emperyalist ülkelerin hegemonik baskısı ve işbirliği içinde hareketle onların safındadırlar.
Müslümanlar bugün ellerindeki Kuran ile tezat teşkil edecek siyasi bir hayat yaşamaktalar. ABD kimi başa geçirmek istiyorsa onları sermaye ve medya ile destekleyerek iktidar yapıyor. Bunu biz ANAP ile nasıl yaptıklarını gördük ve AKP ile nasıl zirve yaptıklarına da şahit olduk. Daha evvel Demokrat Parti ve Adalet Partisi ile gözlerimiz boyanırken şimdikilerle bizi kendi potalarında eritip kendilerine benzetmeye çalışmaktalar.
AKP, ABD tarafından nasıl iktidara getirildiğini detayları ile öğrenmek istiyorsa Nasuhi Güngörün YENİLİKÇİ HAREKET adlı kitabını okusun. Bu kitap AKP’nin kuruluşundan iki ay sonra çıktı ve o dönmede Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı olan Numan Kurtulmuş bu kitabı bol miktarda alıp dağıttırdı.
Kitabı yazan Nasuhi Güngör uzun süre işsiz kaldı ve AKP kurmaylarına pişman olduğunu beyan ederek onların safında yer alacağı sözünü verdikten sonra kariyerinde zirveye çıkarıldı. Şimdi Nasuhi Güngör moderatör olarak Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ekranlara çıkaracak kadar geçmişi ile ters düşürüldü.
Numan Kurtulmuş ise Saadet Partisini başına geçmesinden evvel Erdoğan ile yaptığı üç görüşmede almış oldukları kararla Saadet Partisini belli bir orana getirdikten sonra MKYK’ya kendi adamları yerleştirerek bir müddet sonra AKP’ye ilhak edilmeleri için plan kurulmuştu. Oyunlarını Rahmetli Erbakan bozdu.
Milli Görüşün siyaset sahnesinden indirilmesi D8 projesine hayatiyet kazandırılmaması ve Müslümanlar arasında bir birliğin oluşmaması için AKP iktidara getirilirken 26 Ağustos 2001 tarihinde yapmış olduğu ilk kongresinde ABD’den gönderilen gizli bir belge parti programına girdi.
Bunu kendisi ile yapılan bir röportajda açıklayan Prof. Dr. Yalçın Küçük devamında şunları söylüyordu: “Abramoviç tarafından yönlendirilen Bakallı adlı bir şirketin gönderdiği belgede Ankara yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükumetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır.”
Yerel yönetimleri otonomi ile verilmesi sözü üzerine Kürt siyasi hareketi o günden bu yana ABD’nin bu verdiği sözü yerine getirmesi için AKP’nin yakasına yapıştı. Ve bugün gelinen nokta gözler önünde…
ABD’de deki Siyonist lobilerle görüşerek AKP’nin kuruluşunda destek alan Erdoğan ve Gül bugün o sözlerinin ceremesini çekmek için siyasi bir mücadele vermekteler.
Mavi Marmara Gemisi ile Filistinli Müslümanlara yardım gönderme işi tamamen Erdoğan’ın Müslüman ülkelere Türklerin kahraman başbakanı imajını vermek için yapıldığı çok sonra anlaşıldı. Çünkü Gemi Antalya limanına geldiğinde gemiye İstanbul’da binen AKP vekilleri bir emirle gemiden indirildi. AKP’nin bir ABD, İngiltere ve İsrail’in ortak proje partisi olduğunu çok sonra söyleyen Abdurrahman Dilipak’ta gemiye İstanbul’da binip Antalya’da inenlerdendi…
İsrail geminin gelmemesini istedi ve müdahale edeceğini söyledi. ABD ise gitmemesi için tavsiyede bulunda ama bu tavsiye sanki gidin gibi anlaşılıyordu. Zaten amaç Erdoğan'ın İslam dünyasına cesur başbakan olarak tanıtılmasıydı. O gemi olayı ile Türkiye ve İsrail ilişkileri bozuldu. Şehit olan 10 kişinin ardından sert söylemlerle haklı bir cepheden İsrail’e çatan bir Türk Başbakanı bütün İslam coğrafyasında cesur adam olarak Amerika ve İsrail’e nasıl kafa tuttuğundan söz ettiler. Hatta birçok çocuğa Recep Tayyip ismi verildi.
Mavi Marmara Gemisinin ardından İsrail ile ilişkiler bozuldu elçiler karşılıklı olarak geri çekildi ve o günden bu yana siyasal anlamda ilişkiler durmuş gibi gözüküyordu. Ama gerek askeri ve gerekse ticari malların satışında mesele siyaset gibi kesilmemişti ve işler tıkırında devam ediyordu.
Son seçimle HDP’nin baraj aştırılması ve ilk seçimde istediği sonucu alamayan AKP ve özellikle Erdoğan’ın istemi doğrultusundaki seçim yenileme arzusu Suruç’ta IŞİD tarafından yapılan 33 gencin katledilmesi ile bambaşka ivme kazanması bugün yaşadığımız olayların miladı gibi oldu.
Rusya uçağının düşürülmesine gelinceye kadar gelişen olaylarda kilit nokta Suruç katliamı oldu. Suruç katliamı ile ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyona Türkiye girdi. PKK Kobaniye yardım için gelen gençleri her ne kadar IŞİD katlettiyse Türkiye’yi sorumlu tutarak eylemlere başladı. Bu AKP iktidarını arayıp da bulamadığı bir fırsattı. PKK’nın tespit edilmiş bütün kampları ve içerdeki yerlerini vurdu. HDP bu seçimde bu olaylar yüzünden bir milyon oy kaybederek barajda zor durabildi.
Seçim AKP’nin de tahmin edemediği bir şekilde kazanılmasının ardından bir Rusya uçağının angajman kuralları çerçevesinde vurulması ile yeni bir boyut kazanması Türkiye’nin Rahmetli Erbakan Hocanın: “Eğer Suriye’ye girilmişse bilin ki hedef Türkiye’dir” sözü bir yerde tam yerine oturuyor bu yapılanlarla…
Rusya ve İran, ABD’nin Ortadoğu politikasında alanı ona bırakmamak için işbirliği içinde ve Çin’i de yanlarına alarak bir strateji belirlemişler. Uçağın düşürülmesi ile Rusya Türkiye ilişkileri bir anda bozuldu. Karşılıklı sert demeçler ve ticaretin kesilmesinin ardından Rusya’dan alınan gazın gelmemesi durumunda Azerbaycan, Katar ve İsrail ile gaz sorununu giderme üzere ilişkilerin başlaması ister istemez insanın aklına acaba Rusya uçağını düşürtme işi Türkiye ve İsrail ilişkilerini düzelmek ve yeniden başlatmak için organize edilmesin acaba!
AKP bu konuda Feridun Sinirlioğlunu Siyonist İsrail ile görüşmelere gönderdi ve ilk görüşmeler başladı ve iyi temennilerle devam kararı alındı. AKP şimdi bu konuda ketum ama ne yapsın parti programını dahi eğer ABD’den alıyorsa yapacakları bir şeyleri yok galiba.
İran’ı Rusya ile işbirliği yapıyor diye yerin dibine batıran AKP iktidarı acaba İsrail onların şartlarını yerine getirirse ve gaz anlaşmasını yaparsa Allah’a karşı ve sorumlu oldukları halka karşı ne cevap verecekler!
Allah Kuranın Bakara Suresi 120. Ayetinde: “Siz Yahudi ve Hıristiyanların dinlerine tabi olmadığınız müddetçe onlar asla sizden hoşlanmazlar...” buyurması ve Maide Suresi 82. Ayetinde: “İman edenlere düşmanlıkta en ileri olanlar Yahudiler ve Müşriklerdir” buyurmasını acaba AKP iktidarı bunun hesabını tabanını ve Müslümanlar nasıl verecek. Mavi Marmara Gemisinde Siyonist İsrail katillerinin şehit ettiği Müslümanların aileleri İsrail ile yapılanacak antlaşmanın hesabını bunlardan sormayacaklar mı?
Anlaşılan o ki, Rusya uçağı çok mahirane bir oyunla Türkiye’ye düşürüldü. Bu düşürme olayı ile siyasi ve ekonomik ilişkiler Rusya ile bitirilirken devreye hemen Siyonist İsrail sokuldu.
AKP, bunlar çocuktur siyasetten anlamazlar sözünü Erbakan Hocanın niçin söylediğini çok iyi bir şekilde anlamaları gerekirdi ama…
Selam ve dua Allah yolunda ceht edenleredir.