Şehirlerin kimlikleri olur.

 

Bu kimlikler bir araya gelip o şehrin mimari dokusunu, kültürel ve sosyal yapısını, iktisadi hayatını belirler.

 

Şehirleşmesine bakınca o kimlikleri fark edersiniz mesela, kendini hemen gösterir.

 

Kültürel, sosyal, iktisadi ve diğer bütün alanlarda bu kimlikler gözünüze çarpar.

 

Yazılı olmayan kurallar bütünüdür aslında bu kimlikler ve o şehirde yaşayan tüm toplum kesimleri tarafından içselleştirilmiştir.

 

Ve o şehirde hayat, bu kimliklerin çizdiği sınırlar içinde barışık ve bir bütün olarak yaşanır.

 

Böyle olduğu için ucubelerle karşılaşmazsınız mesela.

 

Halkın deyimiyle hoşaf suyuna turşu karıştırıp içmezsiniz.

 

Peki ya kimliksiz şehirler...

 

Bir şehrin kimlikleri yoksa daha doğrusu kendini tanımlayacak kimliklerin uzağında kalmışsa, orada hayat nasıl devam eder?

 

Mimari dokusu, kültürel ve sosyal yapısı, iktisadi hayatı nasıl olur?

 

Bu soruya “Van gibi olur” cevabı pekâlâ verilebilir.

 

Van gibi olunca ne olduğu konusunda uzunca süre tartışmaya gerek yok.

 

Yaşadığınız eve veya binaya bakın, sokağınıza bakın, zaman geçirdiğiniz yerlere bakın… nasıl bir kimliksiz şehirde yaşadığımız hemen anlaşılacaktır.

 

Daha doğrusu kimliklerinden arındırılmış bir şehir…

 

Dünyanın neresine giderseniz gidin, bir şehir ne kadar geri kalmışsa kalsın, iyi veya kötü muhakkak bir mimari kimliği, mimari duruşu vardır.

 

O mimari duruş bazen o şehrin kültürel ve tarihi geçmişinin izlerini taşır, bazen de ticaret biçimine göre mimari bir yeni kimlik arayışının ürünü olan yapılarla karşımıza çıkar.

 

Sonuçta öyle veya böyle şehir yapısı bir kimlik anlayışı çerçevesinde şekillenir.

 

Van’ın bu bakımdan mimari açıdan kimliksiz bir şehir olduğunu görüyoruz.

 

Mimari kimlikten kastımız ‘tektiplilik’ değildir, onu söyleyelim ilk önce.

 

Kastımız mimari felsefedir.

 

Mimarinin bir felsefesi vardır: yaşam alanı oluşturur.

 

İnsanların rahat yaşamaları için mekanlar geliştirir.

 

Bizdeki gibi hayat alanını daraltan, insanları bunaltan bir anlayış değil yani.

 

Her boşluğa beton dökme fetişizmi ile binalar dikmek değil…

 

Van’daki mimari anlayış daha fazla ‘rant’ elde etmek üzerine kurgulandığı için bu bize bu şehrin iktisadi açıdan da kimliksiz olduğunu gösterir.

 

Yukarıda da değindiğimiz gibi şehirlerin iktisadi kimlikleri de olmalıdır.

 

….

 

Bir önceki yazıda, Van için, “…Büyükşehir değil büyük köy olur” dememizin sebebi buradadır.

 

Ne olduğu, ne olacağını bize çok iyi gösteriyor çünkü.

 

Siz istediğiniz kadar “Yeni imar planı şöyle, böyle” şeklindeki haberlere itibar edin, zihniyet böyle oldukça değişen bir şey olmaz.

 

Bu zihniyet ‘kimliksiz’ şehir zihniyetidir, sözgelimi belediye yönetimini elinde bulunduran siyasi partilere göre de değişmez.

 

Belediye yönetimleri bir yere kadar etkili olur, ondan sonra zihniyetleri aşamaz.

 

Bunu gidin mevcut belediyeye sorun, daha önce belediye başkanlığı yapmışlara sorun size çok iyi anlatacaklardır.

 

 

Gelgelelim iktisadi kimliğe ve onun ışığında VATSO seçimlerine…

 

Aday olan şahıslar, beklendiği gibi, propagandalarına başladılar.

 

Seçim süreçlerinin doğası gereği mutat aralıklarla kendilerini, yapmak istediklerini, mevcut sorunları ve kendilerince çözüm önerilerini anlatacaklar.

 

Kaçıracakları nokta ise bu şehrin iktisadi kimliksizliği olacak.

 

Belki de bilerek gündeme getirmeyecekler.

 

Çünkü aday olan ya da olması beklenen arkadaşlar, bu iktisadi kimliksizliğin bizzat içinden gelen kişiler.

 

Öncelerde olduğu gibi “Van’ın aslında ne kadar güzel bir şehir olduğu, ticaretin merkezi olabileceği, tarım ve hayvancılık üssü olacağı…” şeklinde söylemlerle karşımıza çıkarlarsa, (ki çıkacaklar) mevcudun aynı şekilde devam edecek demektir.

 

Bütün bu söylemler hikayedir çünkü.

 

Yarım yüzyıldır söylenir çünkü ve daha bir şey olduğunu göremedik.

 

Üç-beş İranlı işportacı ile yapılan düşük kotalı alışverişle ticaret merkezi olunmaz.

 

Tezeğin, hayvandan daha değerli olduğu bir yer tarım ve hayvancılığın değil ‘qelax’ların merkezi olur ancak.

 

Güzel şehir meselesine gelince…

 

Allah’ın yarattıkları ve Urartuların binlerce yıl önce yaptıklarıyla övünüp duruyoruz da, o güzellikleri ne hale getirdiğimizi göremiyoruz.

 

Mevcut haliyle Van’ın güzel olduğu yok, kandırmayalım kendimizi…