“Dünyada hiçbir göl, hiçbir deniz, hiçbir su Van Gölü’nün maviliğinde olamaz. Masmavi… deli eden bir mavilik. Ne gökyüzünde vardır öyle bir mavi, ne de başka bir yerde. Bir tek mavi uyar bu maviye: Diyarbakır ovasındaki çiçeklerin mavisi. Bir de bir camı kırıp kesitine bakın, işte o mavi."

Büyük yazar ve düşünür Yaşar Kemal 1950’li yıllarda Van Gölü’nü bu şekilde betimliyordu. Van ile olan gönül bağını her daim devam ettiren yazar hemen hemen her kitabında Van’a Van Gölü’ne olan muhabbetini göstermek için bir kesit ayırmış ve bivefa olmadığını ispat etmiştir. Oysa biz kendini Vanlı olarak tarif eden, Van söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan bizler bu zamana kadar dillere destan olmuş, efsanelere konu olmuş, uzaydan fotoğrafları çekilmiş, dünya miras listelerine girmiş gölümüz, kültür ve tarihi varlıklarımız için ne yaptık?

Sadece kısır ve günlük tartışmalar, sosyal medya platformlarına Van’ı ve Van Gölü’nü meze ettik. Van Gölü’nün adı değişmeli mi?, Keledoş, Ağrı’nın mı, Van’ın mı? gibi, çevreye, tarihe ve kültüre en ufak bir fayda sağlamayacak  fasit bir dairenin içinde dönüp dururken, Van Gölü kirlenmeye, o deli eden rengini kaybetmeye başladı, Kıyıları işgale uğrarken, adeta küsercesine suları azaldı. Şimdi dillere destan olan “deniz”imize girmekten imtina ettiğimiz sahiller var, endemik bir tür olan inci kefalinin türünün tükenme tehlikesi var, acaba gölün bu kısmına kirli su karıştı mı şüphemiz var, sahillerinde koku ve sinek peyda olan, geçerken burnumuzu tıkamak zorunda kaldığımız yerler var. Çöplerin kıyıya vurduğu sahillerde misafirlerimizi gezdirirken, utançtan kızarıp izaha çalıştığımız meseleler var…

Hal böyleyken, doğa harikası olan bir çok varlığımız avucumuzdan birer inci ve mercan gibi kayıp gidiyorken bunlara engel olabilmenin yollarını ciddi ciddi oturup tartışmalı, gölümüzü kıskaç altına alan küresel ısınmadan, kirlilikten, yasal olmayan bireysel ve kurumsal yapılanmalardan kurtulmanın yollarını bulmalıyız. Yapılan çalışmalar sadece lafta veya slayt gösterilerinde kalmamalı, etkili çalışmalar yapılarak bu değerler gelecek nesillere aktarılmalıdır. Bu konuda özellikle sivil platformlara büyük iş düşmektedir. Her ne kadar ilimizde bir elin parmaklarını geçmeyen Van Gölü veya Van için kurulmuş dernekler varsa da bunlar yeterince ses getirememektedir. Derneklerin, diğer kamu ve özel kurumlarla da bir araya gelerek yegane ve en büyük mirasımız olan şehrin tarihine, gölüne ve kültürüne sahip çıkması artık büyük ve hayati bir önem arz etmektedir. Artık vakit el ele verip, gündelik ve faydasız tartışmalara son vererek ciddi önlemler alma vaktidir. Van Gölü için, gelecek için, şehir için…