Şehrimizde kahvehaneler hemen hemen, her köşe başında ve sokakta birden fazla olup, kahvehaneler birer kamusal alan teşkil etmektedir. Kamusal alanlarda, vatandaşlar birbirleri ile bir araya gelerek, gündelik siyaset, iş, eğlence vb. gibi konularda birbirleri ile sohbet ederek etkileşimlerde bulunurlar. Özellikle kahvehaneler için tarihin ilk kamusal alanları diyebiliriz. Buralarda 7’den 77’ye her yaş grubu ile karşılaşıp teklifsizce sohbet etmeniz veya yan masadaki bir sohbete dahil olmanız, iş ya da işçi arayanlara rastlamanız hiç de yadsınan bir şey değildir.

Özellikle şehrimizde belli başlı kahvehanelerde çay içmek, oradaki sohbetlere kulak kabartmak ve o kahvenin ortamında bulunmak size ayrıcalıklı bir his verir. Bu kahvehanelerde şehrin eskimiş yüzlerini görür, yerel şive ile birbirleriyle konuşan veya “Gırgır” geçen hemşerileriniz eşliğinde kaymaklı/çiçekli çayı kırma şeker ile birlikte içmek manevi hazzın en büyüğünü size yaşatır. Bu kahvehanelerde ayakkabı boyatanları, tesbih alışverişinde bulunanları, yan masada mütevazi bir kahvaltı sofrasında kahvaltı yapanları görmek işten bile değildir. Van şehrinde iseniz ve bir kamusal alan arıyorsanız illa ki bir, yeşil alana gitmeniz gerekmez, gitseniz dahi bir kahvehanedeki kadar sosyalleşemez ve halkın içine bu denli giremezsiniz.

Fakat kentimizde hemen her şey yozlaştığı gibi kahvehanelerimizde giderek yozlaşıyor ve aranan, yukarıda tarife çalışılan kahvehane kültüründen giderek uzaklaşılıyor. Özellikle hamam sobasından bozma semaverlerde yapılan, özensizce, kâğıt bardaklarda servis edilen çaylar ile kahvehaneler niteliklerini kaybediyor. O tatlı sohbetlerin yerini, tavla pullarının veya okey taşlarının şıngırtıları alıyor. Bu haliyle artık kahvehanelerde bir kamusal alan olmaktan giderek uzaklaşıyor. Bu nitelikteki ‘Kahvehaneler’ mantar gibi türerken gerçek kahvehaneler bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda kaldı.  Bence kahvehane diyerek geçip gitmemek lazım bu mekanlar şehrin kültürünü yansıtan ve şehir hayatına yön veren önemli mekanlar olduğu için üzerinde durulması gereken ve bu konuda seçici davranılması gereken mekanlardır.

Özellikle kent kültürünü teneffüs etmek isteyen gençlerimizin de gerçek ‘Kahvehane’ kültürü ile tanışması ve oralardaki sohbetlere kulak kabartıp, kent kültürü ile hemhal olması gerektiği kanısındayım. Bu yazı vesilesi ile gençlik yıllarımızda kahve kültürü ile tanışmamıza ve onu sevmemize vesile olan, o zamanlar ‘Uğur Sokak’taki kahvehanesini işleten, kahveci Fikret abiye de selam ve hürmetlerimi iletiyor ve gerçek kahvehanelerde güzel sohbetlerde buluşmayı ümit ediyorum.