Dünya üzerinde yaşayan yaklaşık 7 milyar insanın içerisinde istediğini rahatlıkla yaptırabilen kişiler çocuklardır. Bu görüşüme katılmayanların itiraz ettikleri noktaları tahmin edebiliyorum; ‘’savaşa engel olamayan, annesiz babasız kalan ve vatanından kopartılıp oradan oraya sürüklenen çocukları bu yazınızda nereye koyuyorsunuz ?’’ dediğinizi duyuyorum. Kesinlikle haklısınız, ancak bu yazımızda daha çok bir insan olarak kendine yaşam alanı bulan çocukları kastetmekteyim. Maalesef bir insan olarak en doğal hakkı olan ‘’yaşam’’ hakkının büyükler tarafından ellerinden alınan çocukların itiraz edebileceği, konuşabileceği, eleştirebileceği ya da masum şımarıklıklar gösterebileceği bir alanı olmayan çocukları bu kategoride görmek mümkün değildir.
Hayatı boyunca mutfağa girip bir yumurta dahi kırmayan baba, kızının isteğiyle üzerine aşçı yeleğini giyip hatta oklava ve merdane ile diz üstüne çöküp hamur düzleştiriyor. 40 yaşına kadar düzgün bir sosyal hayatı olmayan, insanlar önünde konuşmaktan dahi çekinen baba kızının ufak bir ricası üzerine 23 Nisan gösterisinde tüm ahalinin önüne çıkıp küçük kızı ile kimseye aldırış etmeden dans ediyor. Kimin ne dediğinden ya da ne düşüneceğinden çok kızının o anki mutluluğunun içinde kayboluyor. Aynı şekilde çocuklarının isteği üzerine en önemli toplantısını iptal ettiren, işe gitmeyen, bir gözünü bisiklet üzerinde bir gözünü de kumdan kale yapmada açan ve bir eli oyun hamurunda bir eli ise pasta yapımında kabul gören anne-babalar var. Bunların tamamı masum istekler ve olması gerenler, bu yapılanlarda bir yanlışlık yok hatta bir aidiyet bir gereklilik ve bir mutluluk-huzur var.
Burada bir yanlış yoktur her anne-baba çocuğunun mutlu olmasını, tüm ihtiyaçlarının eksiksiz bir şekilde karşılanmasını ve sıkıntısız bir şekilde büyümesini ister. Bunları yaparken de çocukları ile birlikte yaptıkları her aktivitede mutluluk duyar. Burada ayıpsanma, kanıksanma veya utanma yoktur aksine heyecan ve mutluluk vardır. Hele çocuklarının isteklerini yerine getirirken ve onların kararlarına onay verirken daha büyük mutluluk duyma vardır. Fakat burada kaçırılmaması gereken bir nokta vardır, çocuğun her istediği almak her istediği yapmak bir noktadan sonra çocuğu doyumsuz bir hale getirecektir. Her istediği yapılan çocuk ilk başlarda mutlu olabilir fakat bunun sınırı kaçırılması sonucunda çocuğu şımarık, tatminsiz, sabırsız ve devamında mutsuz kılacaktır. Zorluğa alışamayan çocuk, kolay ulaşmayı bir sonuç olarak görür, değer vermeyi, çalışmasını sonuçlamayı ve elindekinin değerini bilmeyi öğrenemez. Çünkü çocuğa kazanma güdüsünü ve kazandığına değer vermeyi öğreneceği bir ortam sunulmamıştır. Anne-baba farkında olmayarak verdiği ve kendince masum olduğunu düşündüğü tavizlerle küçük yaşlı bir diktatör yaratmış oluyor.
Peki, buradaki çözümler nasıl olması gerekmektedir? Olayı kendi hayatınızdan yaklaşmaya çalışın. Siz bir şeyi elde etmeye çalışırken bu uğurda emek verir çaba gösterirsiniz. Bunları yaparken de yerine göre ciddi bir çabaya girer ve turlu fedakârlıklarda bulunursunuz. Amacınıza ulaştığınızda ise elde ettiğiniz sonuç ile hem gurur duyar hem de o şeye değer verirsiniz ve bunun devamında kendinize güven aşılamış olursunuz. Burada sizin yaptığınız gibi bir davranış sergilemesi gereken çocuğunuzun her istediğine siz koşup kirlenmesine dahi engel olursanız, çocuğunuz sizin gibi mutlu olur mu? Tabiki hayır. O halde çocuğunuz koşmasına, düşmesine, kirlenmesine, mutlu ve özgüvenli olmasına, değer vermeye ve ne istediğini bilip kazanmasına müsaade edin. Her isteğine koşmayın.
Bunların başlangıcında yapılması gereken en önemli iş ise çocuğa kendi düzeyine uygum sorumluluklar vermektir. En basitinden odasını temizleme-toplama görevi verin, evcil hayvanınız varsa onun bakımı veya sokak hayvanlarına faydası dokunacak belli sorumluluklar verin. Bahçedeki çiçeklerin bakımını veya tatillerde köylere uğrayıp orada toprakla içli dışlı olacağı görevler verin. Burada mükemmellikten ziyade çabaya odaklanın ve çabayı sözlü de olsa ödüllendirin. Çocuğunuz amcası-dayısı-halası vb. aile efradının vereceği harçlıkları günü birlik harcamasından ziyade biriktirme sorumluluğunu verin. Çocuğunuzun en istediği şeyi alması için harçlıklarının o şeyi alacak parayı biriktirmesine olanak sağlayın, paranın üstünü hemen tamamlamaya kalkışmayın. Çocuktur bir şey olmaz deyip işi gevşemeyin ve tüm ipleri çocuğun eline bırakıp bir diktatör yaratmayın.