Haftalardır tek gündem üzerinde yazıp çiziyoruz.
Hepimizi evlere hapseden, ekonomi çarkını durduran, hepimizin hayatında ciddi tahribatlar yaratan bu virüsün bitmesi için elimizden gelen her şeyi yapmamız gerektiğini vurguladım.
Çünkü çok uzun süredir bu durumayız.
Sıkıntılar arttı.
Daha fazla bu şekilde hayatın durduğu şekliyle götüremeyiz.
Ama gidiyor işte.
Çin’in 3-4 ayda kurtulduğu, daha doğrusu minimize ettiği salgınla biz de neredeyse 2 aydır cebelleşiyoruz.
Hayalimiz Çin’den daha önce kurtulmaktı.
Önceden alının tedbirler.
Kontrollü götürülen süreç ile vakalar bir çok ülkeye göre çok ciddi boyutlara gelmeden düşüşe geçti ülke genelinde.
Sağlık Bakanlığı eliyle harika bir süreç yönetildi.
Her yönüyle diğer ülkelerden farklı olduk.
Bir süre önce Güney Kore, Almanya’ya özenirken bir çok otorite tarafından bu iki ülke ile birlikte dünyadaki örnek 3 ülkeden biri olduk.
Ama bu sürekli vurgulandığı gibi bizi rahatlığa ve boşvermişliğe sevketmemeliydi
İşler iyi giderken de hep aynı uyarıyı yapmaya çalıştım.
Hep aynı şeyi söyledim.
Lütfen rahatlığı bir kenara bırakalım.
İşi sıkı tutalım.
Şu beladan kurtulalım.
Vurguladığım buydu.
Çünkü Van’daki durum Türkiye’nin genelinin aksine biraz daha farklıydı.
Aslında sadece Van demeyelim.
Doğu-Güneydoğu’da bir çok ilin de benzer sıkıntılar yaşadığını gördüm.
Batı illerine göre daha rahatız.
Bakın son açıklanan normalleşme adımları ile Antalya gibi büyükşehirlerde vaka azalınca giriş çıkış yasağı gibi bir çok yasak kalktı.
Bunlar arasında Erzurum da vardı.
Yani sadece batı yok.
Ama ağırlıklı batı illeri.
Bazı illerde ise uzun süredir hiç vaka bile yok.
Bizde ise artışta!
Kurulan taziyeler, verilen mevlitler, caddelerdeki bitmeyen gezme, tozmalar bizi çok muazzam bir sıkıntı haline itti.
Geçen günlere kadar 200’ü aşmayan vaka sayısı bir anda 300’leri geçti.
Sadece bir köyden son açıklanan rakamlarla 70’i aşkın pozitif vaka çıktı.
Ve bu insanların temas halinde olduğu kim bilir kaç yüz insan var ve şu an onların nasıl bir süreç yaratacağı ise muamma.
Yani uzun süre uyarısı yapılan İkinci Dalga heralde böyle bir şeydi.
İnsanların bir türlü vazgeçemediği o rahatlık.
Biz çok uyardık.
Kurum, kuruluşlar çok tedbir aldı.
Söylendi de söylendi.
Ama öyle görünüyor ki “Bize bir şey olmaz” anlayışı bize yine kaybettirdi.
Şimdi bir çok il normalleşmeye geçerken biz de ise tedbirlerin artırılması gündemde.
Yani bir çok il işi bitirip normal hayata dönerken biz aylarca bu illet ile mücadele etmeye devam edebiliriz.
Hatta tedbirler, önlemler daha da sıklaştırılabilir.
Daha sıkı zamanlar olabilir.
Peki kurallara uyan, evde kalan, dişini sıkan, kazancını, işini, aşını bir kenara bırakıp sağlık için dayanan insanların suçu ne?
Bu insanlar neden vurdumduymazlık, rahatlık yüzünden salgın sürecini uzatan insanların bu sorumsuzluğunun kurbanı olsun.
Olmamalı.
Bakın…
İnsanların hakkına giriyorsunuz.
İnsanları çok zor durumlarda bırakıyorsunuz.
Bu işin gerçekten şakası yok.
Ramazan’ın sonunda iki bayram yapmaya hazırlanırken, Batman Valisi’nin dediği gibi “Bayram bize zehir olabilir”
Etmeyelim.
Hepimizin bu süreçten kurtulmaya artık normalleşmeye ihtiyacı var.
Bu haliyle çok kaybediyoruz, çok eksiliyoruz, çok zor süreçlere doğru gidiyoruz.
Bu işi bitirmek için son bir kez deneyelim.
Ciddi tutalım.
Sıkı tutalım.
Evde kalalım.
Bu işten kurtulalım.
Lütfen.
Ama lütfen!