Sanıyorsun ki mutluluğun anahtarı parada, prestijde, saygınlıkta. Ama sonra saygın ve güçlü insanlara bakıyorsun, onlar da arıyor. Çok zengin insanlar görüyorsun, hayatlarının sonuna kadar mutluluğu aramaya devam ediyorlar.” (Osho)

Mutlu olmak, her arzumuzun gerçekleşmesi değil; çalışıp didindikten sonra kazandığımız ile yetinebilmeyi öğrenebilmektir. Marcel Proust diyor ki: "İnsan, ruhunun derinliklerindeki eğilimler doğrultusunda sevdiği şeyleri yaparsa mutluluğu bulabilir."

İnsanlar, örneğin piyangodan para kazandıklarında ya da hayal ettikleri evi veya arabayı satın aldıklarında mutlu olacaklarını düşünürler. Bir zamanlar yılbaşı büyük ikramiyesini kazananlarla ilgili bir belgesel yapılmıştı. YouTube’da ararsanız, bu konuda hayal kırıklığıyla sonuçlanan birçok videoya rastlayabilirsiniz.

Acar Baltaş mutluluk hakkında şöyle diyor: "Mutlu olmayı sahip olunacak bir obje veya şeye bağlayanlar, büyük çoğunlukla amaçlarına ulaşamazlar çünkü satın alınan şeyin verdiği sevinç en fazla sekiz ay sürer. Buna karşılık; tatil, birlikte yemek yemek, doyurucu bir sohbetin içinde bulunmak gibi anı doğuracak ve iz bırakacak yaşantılar daha değerlidir. Daha çok para kazanmak için çalışmak, kişiyi hayat kalitesini yükseltecek aktivitelerden uzaklaştırabileceği gibi sağlığını da kaybetmesine yol açma potansiyeline sahiptir."

Buda’ya sorarlar: “Bir hükümdar mı mutlu olmaya yakındır, halktan bir insan mı?” Buda gülerek cevap verir: "Mutluluk, bencil arzulardan kurtulabilme eğitimidir. Benliğinin sınırlarında kalmış insan hapistedir. İster bir sarayın odasında, ister bir halk kulübesinde olun, fark etmez.”